Unutmayalım, Yerli ve Yabancı Fransızlar Hâlâ Pusudalar!
O’nu, Kahramanmaraş’ı ilk ziyaretimde tanımış ve sevmiştim. Bir şiir festivali dolayısı ile Belediye Başkanı Mustafa Poyraz’ın konuğu olarak Maraş’a gelmiştim ve “O güne kadar bu mutlu şehre neden gelmedim?” diye hayıflanmıştım.
Zira Maraş, bilhassa Kurtuluş Savaşı’nda Sütçü İmam’la başlattığı ve sonunda da Fransız Haçlı ordusunun bir halk isyanı ile kovduğu direnişin destanını dinleyerek büyümüştük. Bu yüzden de aklımda hep Maraş’a bir gün gidip, sokaklarında dolaşmak, her biri bir Sütçü İmam olan insanı ile kucaklaşmak istemiştim. Süleyman Demirel gibi “Başörtülüler Suudi Arabistan’a gitsinler” diyen bir “Fransız hayranı bile Maraş’ta her evde bir Sütçü İmam vardır” demiyor muydu? İşte o akşam sayın Poyraz’ın ev sahipliğinde oturduğumuz sofrada beni şok eden bir sohbet gerçekleşti.
Az evvel tanıştığımız Başkan Yardımcısı Cevdet Kabakçı Bey, beni hayrete düşüren şu sözleri söyledi:
- Fatih Bey, sizin bir karikatürünüz hâlâ arşivimde duruyor, hani şu bir Osmanlı kıyma makinasına sokulmuş, aşağıdan fötr şapkalı küçük küçük adamlar çıkıyor, makinanın üzerinde de ‘batı’ yazıyordu. Bu karikatürünüz MTTB’nin Milli Gençlik Dergisi’nde çıkmıştı. Siz çok başarılı idiniz, karikatürü neden bıraktınız?
Oturduğum yerde donup kalmıştım. Karşımda zehir gibi zekalı bir adam vardı. 40 yıl önceki Fatih’i anlatıyordu. Sonradan bir eğitimci olduğunu ve fakülteyi de Konya Selçuk Üniversitesi’nde okuduğunu ve orada da Mevlâna’nın ruhaniyetinden nasiplendiğini öğrendiğim bu adam bir Osmanlı hayranı idi, yani “Daldan eğme değil, kökten sürme!” bir Osmanlı torunu ile karşı karşıya idim. Sonraki gidişlerimde sayın Kabakçı’ya o karikatürün kartpostal olarak basılmış nüshasını hediye edecektim ve aramızda kardeşlik hukukunun kuşattığı bir dostluk başlayacaktı. Zaman içinde Belediye Başkanı Mustafa Poyraz’ı ve ekibini daha yakından tanıyacak ve şehirde aksamadan yürüyen belediyecilik hizmetlerinin kültür ve sanat faaliyetleri ile nasıl taçlandırıldığını görecektim. Şair ve yazarlar için mümbit bir toprak olan ve pek çok ünlü şair ve edebiyatçı yetiştiren bu şehirde belediye de hızlı bir yayıncılık faaliyeti ile yarışta yerini alıyordu. Kendisi bir eğitimci olan ve Saçaklızade Vakfı yönetim kurulunda da görev yapan Kabakçı Hoca, vakfın Beyza Eğitim kurumlarında yöneticilik yapmış ve iline bir fen lisesi kazandırmıştı. Sonra Maraş’ta 2 yıl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde bulunan Kabakçı, 2000 yılından beri de belediye meclis üyesi ve başkan yardımcısı olarak Maraş halkının hizmetinde idi. İlk hedef Maraş’ta her semte bir kütüphane olacaktı ve devamında da az evvel bahsettiğim ciddi yayın faaliyeti. Kabakçı Hoca, dört koldan çalışıyordu, çünkü acelesi vardı. Saçaklızade vakfında yönetim kurulu üyesi, Hak Yol Vakfı’nın kurulması, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin Maraş şube başkanlığı.
Bu arada Maraş Belediye Başkanı Mustafa Poyraz’la etle-tırnak gibi birbirini tamamlayan bir çalışma temposu. Bugün Kahramanmaraş’ta sosyal ve kültürel belediyeciliğin en zarif ve doyurucu örneklerini veren ve bir saatin hassasiyeti ile aksamadan dakik bir şekilde çalışan bu ekip yeniden hizmete talip. Belediyeciliğin mektebi yok. Onlar ortaya yüreklerini ve bilgi birikimlerini koyarak Maraş’ı bir yere getirdiler. Türkiye’nin kaç yerinde sabah 8, akşam 23 arası açık 13 kütüphane bulabilirsiniz? İşte bu aşk, bu sevda ancak hizmet delisi insanların yüreğinde yeşerir. Gecesi gündüzü belli olmayan bu tempoda Cevdet Kabakçı Hoca bir de Maraş’ta şapka inkılabı dolayısı ile zulme uğramış, yerinden yurdundan edilmiş, asılmış insanların hayatlarını yazıyor. Kabakçı Hoca, yağmur yüklü bulutlar gibi, hiç durmadan yağmak istiyor.
Başkan Mustafa Poyraz’ın da şahidi olduğum bir hatırasını anmadan geçemeyeceğim. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu anısına yapılan devasa parkta çaylarımızı yudumlarken birden bir Poyraz esiyor ve Başkan anında aklına gelen bir olayın ardına düşüveriyor. Belli ki bir görev verdiği adamını arıyor. Sonra öfkeleniyor ve:
- Ben size bugün mutlaka onlara ulaşın demedim mi? Yarın ilk işiniz onların kapısını çalmak olsun, sakın unutmayasınız!
Sonra ısrar edip, olayın aslını öğreniyorum. Bir anne ve oğluna yapılan yardım kesilmiş. Anne galiba başkana ya mektup yazmış, ya da mesaj çekmiş:
- Başkan, sen bizim evimizin babası sayılırsın, erzak yardımını kestiler, halbuki bizim ihtiyacımız var.
Sonradan öğreniyorum ki Mustafa Poyraz’ın cep telefonu 24 saat açık ve her ihtiyaç sahibi O’na ulaşabiliyor. “Sen bizim evimizin babasısın!”
Bu sözler, babasız büyüyen Fatih Uğurlu’nun baraj kapaklarını patlatıyor ve ağlamaya başlıyorum. Bir 5 dakika sesli sesli ağlıyorum. Bu iş gerçekten zor, hattâ zorrrrr... Bu hizmete talip olacak insanlar, öbür dünyada alacakları mükafatın büyüklüğü kadar, hata yaparlarsa çekecekleri azabında dehşetinden irkilmeliler. Hz.Ömer, “Fırat kenarında bir koyun kaybolsa, hesabı Ömer’den sorulur!” diye boşuna hayıflanmıyor. Bu şuurda olduğuna inandığım 2 adam yeniden emanete talipler. Tertemiz bir Maraş, hem de büyükşehir yasası ile içinden 3 yeni ilçenin çıktığı, artık çevresindeki ilçelerin ve köylerin de sorumluluğunu üstlenme görevi verilen bir büyükşehir. Bir belediye başkanı sanki genelkurmay başkanı, yardımcıları da kuvvet komutanları. Müdürleri de tugay komutanları ve hep birlikte zafere giden bir yolu aralıyorlar. Onlar ne kadar nitelikli ise zafere o kadar yakın oluyorlar. İşte ben buna ekip çalışması diyorum. Burada bu ekip çalışması çok başarılı bir şekilde realize edilmiş. Onun için her şey silbaştan olmak yerine emanet ilde Mustafa Poyraz’a ve 12 Şubat ilçesinde de Cevdet Kabakçı’ya emanet edilmelidir.
Önümüzdeki hafta Maraş’ta Osmanlılar Sempozyumu başlıyor. Anlaşılan son nefese kadar tamgaz devam. Ben de o hizmetlerin uzun soluklu olması dileği ile Başkan Mustafa Poyraz’a ve 12 Şubat ilçesinin aday adayı Cevdet Kabakçı’ya başarılar diliyorum. İnanıyorum ki kokularını ve dokularını Sütçü İmam’dan almış bu ekip, yeniden göreve gelirlerse Kahramanmaraş’ın menfaatine olacak. Hepimiz de bunu istemiyor muyuz?
Unutmayalım, yerli ve yabancı Fransızlar hâlâ pusudalar.
Maraş’ı bir türlü unutamadılar. Bugün savaşların şekli değişti. Baksanıza Fransızlar artık sinema filmleri, televizyon dizileri ile içimize girip, kızlı-erkekli karma evler isteyen bir nesille galibiyetlerini ilan ediyorlar. Artık seçimlerde savaşın bir parçası, verdiğiniz oylarla, soylarınızı tahrip edecek olanları seçebilirsiniz. Bu pencereden bakınca, doğru aday, doğru tercih ve seçim akidevî bir önem kazanıyor. Maraşlı, Konyalı, Erzurumlu, Edirneli, İstanbullu, İzmirli, Ankaralı, Antalyalı, Adanalı, Diyarbakırlı, Batmanlı, Urfalı kardeşim, inşaallah bu şuur ve endişelerle sandık başına!