AK Parti bölünür mü?
Bülent Arınç’ın “yeter artık” çıkışıyla birlikte, “AK Parti’nin bölünmesi”ni dört gözle bekleyen çevreler için yeni bir umut ışığı yanmış oldu. Zira “kirli emeller”ini gerçekleştirmek için iktidara gelmek isteyen “vesayetçi/taşeron derin güçler” ve onlara hizmet eden çevreler, AK Parti içindeki “uyum ve birlik” sürdükçe iktidar yüzü göremeyeceklerini biliyorlar. Tek çareleri, bu “uyum ve birlik”in bozulması, “parçalanmış bir AK Parti”nin mirası üzerinden “iktidar için yeni denklemler”in kurulması.
Bu beklenti hep vardı zaten ve sürekli bu umutla yaşadılar, bunun hesabını yaptılar. Türkiye üzerinde emelleri olan “iç ve dış mihraklar”, yakaladıkları her fırsatı AK Parti’yi bölmek için kullanmaya çalıştılar. Şimdi de “kızlı-erkekli öğrenci evleri” münasebetiyle yaşanan “Erdoğan-Arınç farklılaşması”nı kaşıyıp “kadrolar arasında ayrılık”a ve “partinin parçalanmışlığı”na vardırmak istiyorlar. Bu hususta “çok farklı kesimlerin birlikte hareket etmeleri” özellikle manidar.
Zaman Gazetesi Başbakan Erdoğan’ın “kızlı-erkekli öğrenci evleri” ile ilgili sözlerini yayımlayınca, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “bu asparagas haberdir” diye Başbakan’ın sözlerini “düzeltme”ye kalkıştı. Ancak Erdoğan, “sözlerinin arkasında durdu”ğunu açıklayıp da basında “Arınç’ın Başbakan tarafından düşürüldüğü durum”a dikkat çekilince, Arınç dayanamayıp ekrana çıktı, “dava arkadaşım” dediği Başbakan’a “sitem” gönderip “Başbakan ile Hükümet Sözcüsü arasındaki çelişkinin izah edilmesi Başbakan’dan beklenmektedir” dedi ve ekledi: “Başbakanımızın çocuklarımızın üzerinden söylemek istedikleri doğru.... ama onun ‘gerekirse yasal düzenleme yaparız’ demesi.... çok doğru bir davranış değil.”
Arınç’ın sözlerine Başbakan’dan kısa ama anlamlı bir cevap geldi:
“Benim bir arkadaşım veya Hükümet Sözcüm bir şey söylemiş, bu konuyu görüşeceğim mahal burası değil.... Partinin Genel Başkanı ve Hükümetin Başbakanı benim, varsa herhangi bir sıkıntı kendi aramızda görüşürüz. Gereğini gerektiği yerde ben yaparım.”
Başbakan’ın “gereğini gerektiği yerde ben yaparım” cümlesi çok önemli. Benzer şekilde, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın, Arınç’ın Erdoğan’a çıkışına, “ailenin reisi bellidir” sözleriyle karşılık vermesi de, Arınç-Erdoğan tartışmasında “kılıçların çekildiği”ne dair “menfi yorumlar”a yol açabilecek cinsten. Başbakan’ın “gerektiği yerde” kendisinin yapacağı “gereği” ne olabilir acaba?
Bakıyoruz, Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Arınç’ın siteminin “dostlar arasında bir şey” olduğunu söylerken, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, “Bülent Bey kendi çapında haklı olabilir” diyor. Maalesef bu “farklı bakışlar” iyi bir manzara vermiyor. Üstüne, parti kurucusu ve partinin en önemli adamlarından olan Arınç’ın sözlerinin partinin web sitesinden sansürlenmesi eklendiğinde, “dostlar arasında olan bir şey”in “dostça” yönetilemediğine dair bir izlenim uyanıyor.
Arınç’ın öyle bir cümlesi var ki, asıl üzerinde durulması gereken bence bu. Diyor ki: “Bir bakan yanlış yapabilir.... Başbakan ‘gereğini yap’ der, bakan ‘bana müsaade’ der.”
Bu bir “istifa tehdidi” değil mi? Nitekim fırsatı kaçırmayan Kanal-D iddiayı patlatıverdi: “Arınç istifa edecek!” Eğer Erdoğan ortamı yumuşatırsa “kol kırılır yen içinde kalır” misali kriz tatlıya bağlanacakmış, aksi halde, Arınç Başbakan Yardımcılığı ve Hükümet Sözcülüğü görevinden istifa edip, Parti içinde Erdoğan’a karşı bayrak açacakmış!...
Bu olursa “şer güçleri”nin “AK Parti’yi bölme plânı” tuttu demektir. Ne dersiniz, yılların siyasetçisi Arınç, siyasi hayatını “hata”yla noktalayıp partiyi bölecek adımı atar mı?
AK Parti parçalanırsa ne olur? Detayı bilemem, ama ikisi kesin: Derin vesayet geri gelir, kazanılmış haklar kaybedilir.
İşte, geldiğimiz bu noktada sormak lazım: Millet AK Parti’ye mahkûm mu?
Hayır, olmamalıdır. “Aman vesayet geri gelmesin, kazanılmış haklar kaybedilmesin” diye “siyaseti AK Parti’ye mahkûm etmek, hak ve özgürlükleri AK Parti’ye bağlamak” doğru değil. Bu yüzden, eğer parti içinde “kontrolsüz” ve “ana çizgi”den ayrılan bir “tek adamlık” eğilimi varsa, bu önlenmeli, “ilgililer” gereği için elinden geleni yapmalı.
Fakat bunun yolu, AK Parti’yi bölerek “eski düzen”i hortlatmaya çalışanların ekmeğine yağ sürecek şekilde, basının önünde “kırk yıllık yol arkadaşları”nın birbirine laf sokmaları olmasa gerek. Bazı şeylerin kapalı kapılar ardında konuşulması bu yüzden önemli.
Ancak bu arada, biri de çıkıp, kırk yıllık yol arkadaşına basının önünde serzenişte bulunmuşsa, böyle yapmak zorunda kalmışsa, bunun “niye böyle olduğu”nu da “diğer yol arkadaşı”nın oturup bir düşünmesi, değerlendirmesi lazım değil mi?
Ben Arınç’ın da, Erdoğan’ın da bu yaştan ve bu saatten sonra “şer odakları”nın sevineceği, ama “milletin üzüleceği bir hata”ya düşeceklerini, partiyi bölerek “milletin velayeti”ni bu zamana kadar karşısında birlikte mücadele ettikleri “derin vesayet”e teslim edeceklerini sanmıyorum.
Sanmıyorum ama, sanki parti içinden bazı “etkin isimler”in bazı “angajman kuralları” değişmiş gibi. Bu yüzden soru daha bir önem kazanıyor: AK Parti bölünür mü?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.