Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Olmasaydı, bulmasaydı?

Olmasaydı, bulmasaydı?

Bir 10 Kasım’ı daha geride bıraktık.
Boru değil, bu 10 Kasım! Bir zamanlar 10 Kasım’da başlığını karartmayan gazeteler saldırıya uğrardı. Dün baktım, hiç bir siyah başlıklı gazete yok. (Bir tanesi hariç, o da her daim siyah zaten!)

Cumhuriyet, Sözcü, hatta Aydınlık bile. Yani bütün vesaire, küsurat gazeteleri dahi rengarenk çıkmış!

Demek ki, bazı şeyler zamanla normalleşiyor.
Son 10 Kasım’da dikkatimi çeken “Atatürk ilancıları” idi. Bazı gazetelere para ile Atatürk ilanları verilmişti.

Kağıt üzerinde gazetelere bakmadan internetten okuyanlar dünkü Zaman’ı açınca Koç gibi bir reklamla karşılaştılar. Siyah zeminde bir Atatürk resmi ve kulak tırmalayan bir siren sesi!

Başka gazete sitelerine baktım, pek rastlayamadım. Türkiye’nin en kalantor sermaye grubu Koç, neden Zaman’a böyle bir reklam vermeyi uygun bulmuştu?
Mücerred Atatürk sevgisinden mi? Yoksa Zaman’a destek kaygısından mı? (Nihayetinde Zaman da potansiyel muhalefet odağı sayılabilir hani.)

Yahut da, Zaman’ın 10 Kasım’ı yeterince değerlendiremeyeceğini düşündüklerinden mi?
Normalleşme sadece bu alanlarda değil. Asıl “normalleşme” bir türlü basınımız tarafından görülemedi. Türkiye’yi yöneten siyasî akımın bütün büyükleri, Atatürk Dil ve Tarih Kurumu’nun düzenlediği toplantıda idi. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve diğerleri…
Bülent Arınç dahi orada.
Eğer es kaza Bülent Arınç orada olmasa, onun çıkışına atatürkçü bir muhteva katılır mıydı?

Bu ihtimali test edemedik!
Fakat resmin asıl muhtevası önemli: Muhalefetin elindeki son koz Atatürk de iktidar tarafından sahiplenilmekte. Yoksa AK Parti’nin atatürkçüleşmesi sürecinde miyiz?
10 Kasım’ın en sefil muhabbetlerinden biri, “o olmasaydı”dır. Bu muhabbet, en alt seviyeden parti liderlerine kadar gider.
Atatürk olmasaydı ne olurdu? Ezan susardı, Müslümanlık biterdi. İsimlerimiz Ahmet, Mehmet, Ayşe Fatma olmaz, Artin, Agop, Agavni, Mariyam filan olurdu!
Bu kadar sefil bir mantık olabilir mi?

Millî Mücadele’den sonra Türkiye’nin sınırları çizilirken, dışarıda kalan eski Osmanlı vatandaşlarının isimleri değişti mi? Ezan sustu mu? İslâm oralarda bitti mi?
Bu hamakat şahikası muhabbete gazetenizde cevap mahiyetinde bir ilan yayınlanmış. Bir dergi ilanı. “Olmasaydı da olurduk!”

Bu başlık bütün bu sefilliklere cevap mahiyetinde. Elbette tarih “olmasaydı, olsaydı” üzerine kurulmaz. Fakat insan zihni yine de böyle şeyler düşünür.
Gelin şöyle düşünelim: Vahidetdin Sultan olmasaydı, Mustafa Kemal “Atatürk” olur muydu? Yani, Sultan Reşat 1918’de ölmese idi…

Sultan Reşad vefat etti. 4 Temmuz 1918’de Vahidetdin tahta çıktı. Mustafa Kemal Paşa, Avusturya’daki tedavi veya tatilini kesip İstanbul’a geldi. Yeni padişahın itimat ettiği bir paşa idi. Ona yüksek askeri görevler verdi, hatta fahri yaveri yaptı!
Sultan Reşad İttihatçıların sözünden çıkmazdı. Yaşasaydı, Mustafa Kemal’i de Anadolu’ya görevlendirmezdi….

Elbette başka bir vatan evladı, Mustafa Kemal Paşa’nın rolünü kendi yorumuyla oynar ve yeni Türkiye devleti ortaya çıkardı.
Telaşa mahal yok binaenaleyh!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi