Bereketli nesil yetiştirmek
İhtiyar adam şöyle mırıldanıyordu: “Allah’tan ümit kesilmez ama, gittikçe artan intihar, terör, fuhuş, kapkaççılık ve iltimas beni korkutuyor. Bizim gençliğimizde analarımız, kızlarımız ve bütün kadınların kahir çoğunluğu tesettürüne riayet ederdi. Cemiyette sevgi ve saygı vardı. Ya Rabbi, Muhammed ümmetini aslına döndür!”
“Muhammed ümmetini aslına döndür” sözü bana çok dokundu ve tüm meselenin bu sözde gizlendiğini anladım. Fahri Razi (büyük müfessir) pazarda dolaşırken, buz satmakta olan bir esnafın şöyle bağırdığını zikreder ve bu sözü Asr suresinin manasına yorumlar. “Sermayesi eriyen bu adama merhamet edin.!”
“Sermayenin erimesi ile Muhammed Ümmetinin aslına dönmesi” arasında köprü kurmaya çalıştım, ikisinin de aynı kapıya çıktığını gördüm.
İnsanoğlu İslam fıtratı üzere yaratılmaktadır. Zamanla fıtrat bozulmaz, gönül rotası başka adreslere kaymazsa, bazen virajlı ve tozlu yollara sapılsa, hatta meyhanelere de uğransa, bir gün mutlaka özüne dönmesi ve aslına rücu etmesi mümkündür. Bu ihtimal, gayr-i Müslimler için de geçerlidir.
Yukarıda sözlerini naklettiğim ihtiyar amca belki de alim veya bilge kişi değildi ama, hayatın zorluklarını göğüslemiş, güngörmüş tecrübeli adamdı. Ona saygı duyarak neleri tavsiye edersiniz diye sorduğumda, bana şunları söylemişti:
“Evladım, gençliğe yönelmek lazım. Yatırımı onlara yapmalı ve ahlaklı, maneviyatlı, bereketli nesil yetiştirmeliyiz.”
Bereketli nesil yetiştirmek kolay mı? Liberal, laik seküler düzenin inşa ettiği insan profilini İslam limanına yanaştırmak kolay olmuyor. Zor elbette. Çocuklarımızı İslami terbiye ile yetiştirmek, biz anne ve babaların görevidir. Özenle büyütüp yetiştirdiğimiz çocuklarımızı yad eller elimizden almasa, mesele kolay. Geçenlerde beş yaşındaki yeğenimin küfrettiğini duyduğumda bunun böyle olduğunu bir kez daha idrak ettim. Sokak ve çevre kültürü de çocuklarımızı dönüştürüyor.
Yeni neslin barlarda, diskoteklerde ve meyhanelerde vakti hoyratça tüketmesi, elbette doğru bir şey değildir. Ama gençlerin doğru adrese yönlendirilmeleri için çalışma yaptık mı? Onları o kötü mekandan kurtarmak isterken alternatiflerimizi hazırladık mı? Yanlış yolda ilerleyen kişiyi eleştirmek, hatalarını deşifre etmek kolay da, yapıcı olmak o kadar kolay değil. Düşenin elinden tutmak yerine, bir tekme de biz sallıyoruz. İyi de bu insanları kazanma yollarını araştırma, kimin işidir? Her şeyi devletten beklemek varken ne diye sorumluluk alacağız, değil mi? 60 yaşındaki adam, cebindeki parasına güvenerek üniversite kapısına arabasını dayayıp gencecik kızla pazarlık yapabiliyorsa, bu ülkeden ne beklersiniz? Evli kadın çocuğunu komşuya bırakıp başkasının erkeği ile eğlenmeye gidiyorsa, vay bizim halimize! Okusun diye üniversiteye gönderdiğimiz çocuklarımız, zengin iş adamlarına peşkeş çekiliyorsa, nasıl yatağınızda rahat yatacaksınız?
Neden bu hale geldik? Bunun asıl sorumluları kimlerdir? Nerede hata yaptık? Yönetim şeklinin laik-seküler kemalist bir yapıda olmasının ve Milli Eğitim sisteminin müfredatının bozukluğunun, gelinen süreçte etkisi büyüktür. Anne-baba, devlet baba ve toplumun tüm katmanları suçludur. Hepimiz aynı topun kumaşıyız. Sistem; dini ve manevi olan her şeyi dışladıkça sanki bizim de hoşumuza gidercesine, hemen gidişata ayak uyduruyoruz.
İmam-Hatip mezunu genç kız pastanede erkek arkadaşı ile oturuyor ve bundan hiçbir rahatsızlık duymuyor. Genç kız evine erkek arkadaşını alıyor, anne ve baba gayet normal ve modern çağın gereği olarak görüyor. Anne; başörtüsü ile okumak için mücadele vermiş ve ondan ödün vermemek için resmi görev almamış. Fakat aynı annenin kızı, gün gelmiş büyümüş ve başı açık olarak okuyor.
Müslüman fertler olarak yapmamız gerekirken yapmadığımız o kadar şey varken, kalkıp İslami devletten, cihaddan (hoş, şimdilerde cihaddan, İslami devletten bahseden de kalmadı) bahsetmenize, kendiniz kötülük deryasında yüzerken başkalarını kurtarma yolunda samimi olduğunuza kim inanır? Tamam, Allah’ın dini hakim olduğu takdirde İslam daha güzel ve rahat yaşanır, buna kimsenin itirazı yok. Peki İslam hakim değildir diyerek ibadetleri erteleme ve dünyevileşme rüzgarına kapılmanızı kim onaylar? Sizin yaşadığınız ortam; putperest Roma’nın baskı ve zulmünden mağaraya sığınarak Rablerine iltica eden gençlerin (Ashab-ı Kehf) yaşadığı ortamdan kötü değildir. Allah eri gençler Rakim köyündeki mağaraya sığınarak kendilerini putperestlikten ve her türlü kötülükten korumuşlar, uzun bir süre uykudan sonra aynı şehre döndüklerinde insanların Allah’a yöneldiklerini ama bunun yanında ahiret inancının zayıfladığını görmüşler. Yani dünyevileşmenin başladığı ve Allah’ın unutulduğu ortamdan kendilerini uzak tutmaya çalışan gençlerin durumu bizler için örnek teşkil etmektedir.
Yeni nesil bereketli neslin omuzlarında yükselecektir. Ortam ne kadar kötü olursa olsun Allah’a kulluk yapacak yiğit gençler her zaman var olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.