Yaratan Rabbe kulluk
Bugün, Bakara/21-29. âyetler çerçevesinde “Yaratan Rabb”e kul olmayı ve O’na eş koşmamayı ele alıyoruz.
21.“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, korkup-sakınabilesiniz(ittikâ).”
Âyet tüm insanları, “yaratan” Allah’a kulluğa çağırmakta ve İslâm’ın şu özelliklerini ortaya koymaktadır:
a. Bu ilâhî çağrı din, dil, ırk, bölge, sınıf.. farkı gözetmeksizin bütün insanlığa yöneltildi. (Evrensellik ilkesi.)
b. Bu çağrıya muhatap olmak ve Allah kulluğuna kabul edilmek için bir ön şart yoktur. (Çok günah işlese bile.)
c. Kulluk edilecek tek varlık, yaratılmamış (varlığı zorunlu, kendinden, ebedî ve ezelî), yaratıcı Allah Teâlâ’dır.
d. “Allah’a kul olma” emri ile takva(sakınma, sorumluluk bilinci) arasında bir sebep-sonuç ilişkisi kurulmuştur.
22.“O, sizin için yeri döşek, göğü/semâyı bina kılmış; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır; artık siz de bile bile O’na ortaklar/endâd koşmayın.”
Müfessirler; “endâd: ortak/eş” teriminin, ister “bizâtihî kendi başına” bir tanrı, isterse sözümona bazı ilahî veya yarı-ilahî güçlere sahip bir azîz olarak telakki edilsin, Allah’ın sıfatlarından tümünün veya bir kısmının izafe edildiği herhangi bir tapınma objesini ifade ettiğinde hemfikirdirler. Yeryüzünde ve göklerde (semâ) düzeni ve dengeyi sürekli sağlayan ve insanların her türlü ihtiyacını karşılayan Yaratan’a, kullarının eşler/endâd koşmaları, O’nu bırakıp başka varlıklara tapınmaları, itaat etmeleri “şirk koşmak”tır ve Allah’a karşı en büyük nankörlüktür.
23.“Kulumuza indirdiğimiz Kitap’tan bir şüphe içinde iseniz onun benzeri bir sûre de siz getirin! Allah’tan başka taptıklarınızı da yardıma çağırın; eğer iddianızda samimi iseniz!”
Önceki âyetlerde tevhide (bir Allah’a kul olmaya) çağırılan ve şirke düşmemesi için uyarılan insan, Allah’ın verdiği akılla inanmaya karar verebilir, vermelidir de. Ama O’na kulluk etmek için beşer üstü bir bilgi kaynağına (Kur’ân’a) başvurmak zorundadır. İnanç esaslarından biri olan Kitaba iman, asla şüphe kaldırmaz. Bu yüzden Kur’ân, sık sık inkârcılara meydan okur; eğer bu kitabın Allah’tan geldiğinden şüphe içinde iseler, Kur’ân’a benzer bir kitap (Kasas 28/49), onun sûrelerine benzer on sûre (Hûd 11/13), sûrelerine benzer bir sûre (Yûnus 10/38), sözlerine benzer bir söz (Tûr 52/34) yapıp getirerek iddialarını ispat etmelerini istemiştir ki, bunu yapmaları mümkün değildir.
24.“Bunu yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- yakıtı insanlar ve taş olan ateşten korkun; o kâfirlere hazırlandı.”
İnkârcılara hazırlanan “ateş” cehennem ateşidir. Bu ateşin yakıtının taşlar ve insanlar oluşu düşündürücüdür. Cehennem yakıtı taşlar: bazı müfessirlere (Razi vb.) göre, tapınılan taş heykeller, tanrı timsalleridir. Keza; altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlara bunlarla azab edilecektir. Bu altın, gümüş, vb. nesneler cehennem ateşinde kızdırılacak ve o kimselerin alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacaktır (Tevbe 9/34-34).
25.“İman edip salih ameller işleyenlere, altından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Onlara cennetteki meyvelerden biri rızık olarak her sunulduğunda, ‘bu daha önce de bize rızık olarak verilendir’ derler. O kendilerine benzer şekilde verilmiştir. Ve orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada kalıcıdırlar.”
Sâlihât (salih ameller); Din’in emrettiği ve güzel gördüğü bütün işleri, tutum ve davranışları kapsar. İman edip salih davrananlara cennet, çeşitli nimetler, eşler ve orada sonsuza kadar kalma müjdesi verilmiştir. Rasûlüllah (s): ‘Orada bize şunlar, şunlar verilecek mi?’ sualine; “her istediğiniz verilecek” cevabını vermiştir (Buhari, Müslim).
26.“Şüphe yok ki, Allah herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onun da ötesindekini misal vermekten utanıp çekinmez. Bunun karşısında iman edenler onun, Allah’tan gelen gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise ‘Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?’ derler. Allah birçok kimseyi onunla saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrinden çıkanları(fâsıkları) saptırır.”
27.“Onlar ki, iyice pekiştirdikten sonra da Allah’a verdikleri sözden(ahid) dönerler, Allah’ın birleştirilmesini emrettiğini ayırırlar, yeryüzünde fesat çıkarırlar; işte sonunda zararlı çıkacak olanlar da yalnız bunlardır.”
İnkârcıların yağmur, bulut, örümcek gibi örnekler hakkında ‘Allah böyle şeyleri örnek vermez’ demeleri üzerine, “Gerektiğinde sivrisineği, hatta daha küçük ve önemsiz şeyleri bile örnek verir” denilerek bu düşünce reddedilmiştir. Allah Teâlâ kullarına, akledecek kalp vermesine, kitaplar ve peygamberler göndermesine rağmen inkârcılar, düşünme yeteneklerini inkâr yönünde kullanıp, ilâhî irşat ve yardımdan yararlanmamışlardır:
28.“Cansız nesneler iken size O hayat verdiği halde Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na götürüleceksiniz. 29) Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir.”
İnsanın yoktan var edilip hayata getirilmesi, eceli gelince öldürülmesi, sonra tekrar diriltilecek olması, Allah’ın varlık ve birliğini gösteren sayısız işaret ve delillerden biridir. Yokken var ediliş, sonra ölüm, sonra tekrar diriliş; iki ölüm ve iki dirilme budur (Bak: Mümin/11). İnsanı ve hayatı düşünüp de Allah’a ulaşmamak için, insanın kalbinin mühürlenmiş, aklının nefis, şeytan ve yanlış eğitim yüzünden perdelenip şartlanmış olması gerekir, vesselam.
(Kaynaklar: Kur’ân Yolu (Diyanet) ; Muhammed Esed, Kur’ân Mesajı; Kâdı Beydâvî, Beydâvî Tefsiri, Fahruddin Razi, Tefsir-i Kebir/Mefâtihü’l-Ğayb.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.