O, barışsever bir savaşçı...
Nelson Mandela’nın adını ilk olarak lise öğrencisi iken duymuştum. 1979 yılında Almanya’nın Stuttgart şehrinde çoğunluğunu siyahların oluşturduğu bir mitingde dağıtılan bildirilerde onun kim olduğunu, mahkûm edilişinin sebeplerini öğrenmiştim.
İşte Nelson Mandela’ya ilgim o tarihten itibaren başlamıştı. Onun mücadele hayatı, konuşmaları ve ilkeli direnişine hayranlık duyuyordum.
11 Şubat 1990 tarihinde serbest bırakıldığında çok sevinmiştim. Artık o özgürdü. Ancak sanki tutuklandığı ilk gün gibi mücadelesinde azimli ve gayretli olduğu dikkati çekiyordu. Her platforma katılıyor ve halkını savunuyordu.
25 Şubat 1992 tarihinde Dünya Ekonomik Form toplantısına katılmak üzere İsviçre’nin Davos köyündeki kongre merkezinin giriş kapısı önünde onunla karşılaştım... Benim için büyük bir sürpriz oldu. Çünkü onun bu toplantıya katılacağından haberdar değildim. Bir anda onu karşımda görünce şaşırdım. Ayaküstü kısa sohbetimizde ona duyduğum ilgiyi söyleyerek kendisinin gösterdiği şanlı mücadelesinden dolayı tebrik ettim.
Ancak gözlemlediğim kadarı ile 27 yıllık zindan hayatı onu çökertmişti. Saçlarına aklar düşmüş, ancak mücadele azminden hiçbir şey kaybetmemişti. Dünya siyasi literatüründe ona ‘Barış ve demokrasi şampiyonu’ adı verilmişti.
Ona “artık özgürsünüz” dediğimde o bana “Ben fiilen serbest olabilirim, ancak gerçek özgürlüğüme halkımla kavuşacağım” diyerek kararlılığını ortaya koyuyordu. 27 yıl ayrı kaldığı dünyayı tanımaya çalışıyordu. Herkesle görüşüyor ve ülkesinin sıkıntılarını anlatarak destek istiyordu.
Kaldığı See Otel’de 26 Şubat 1992 tarihinde buluştuk ve hayatını ve mücadelesini kendi ağzından dinleme fırsatı buldum. Onun hırslı, duygulu, hassas ve kindar olduğunu onunla ilgili yazılan kitaplardan okumuştum. Ancak ben okuduklarımdan farklı olarak, duygusallıktan uzak, akılcı, kin ve intikam duygularını hapishanede bırakmış, olgun bir Mandela gördüm.
Fevkalade nezaketli, hoşgörülü ve güler yüzlü olmasının yanında; milletine ve insanlığa hizmet etmeyi asli görev kabul ederek destanlaşan mücadelesine destek arıyordu.
MANDELA İSLÂM VE MÜSLÜMANLARA SAYGILIYDI
Mandela İslam ve Müslümanlara yakın ve derin saygısı olan bir liderdi. Emperyalist güçlerin İslam dünyasına yönelik işgal ve saldırılarını her fırsatta kınamış ve de ezilen Müslüman halkları her fırsatta savunmuştu.
Çünkü Mandela, kendisinden önce Afrika’da ırkçılığa karşı mücadele başlatan Müslüman liderlerden etkilenmişti. Güney Afrikalı özgürlük savaşçısı Nelson Mandela yaşadığı şehir olan Kaapstad, Cape Town’da “Kap Malaîleri” olarak anılan Müslümanların lideri Şehîd Abdullâh Harun’un hayatı ve mücadelesi onun için önemli bir örnekti.
Ancak Mandela’nın ilham kaynağı olan Müslüman lider ise Duse Muhammed Ali’dir.
Nelson Mandela 1996’da Nijerya’yı ziyaret ettiğinde Lagos’taki Müslüman mezarlığına gitmek istemişti. Mandela’nın mezarını ziyaret ettiği kişi Duse Muhammed Ali’ydi. Gazeteciler nedenini sorduklarında “Burada ırkçılığa karşı mücadelemizin ilk ateşini yakan birisi yatıyor. Henüz biz hayatta değilken o ırkçılığa karşı büyük bir mücadele başlatmıştı” demişti.
Güney Afrika’yı ziyaret eden ünlü İslam alimi Şeyh Yusuf el-Karadavi, Güney Afrikalı lider Nelson Mandela ile buluştuğunda “Müslümanların dostu ve Afrika’nın kahramanı” olarak ondan söz etti ve mücadelesinden dolayı ayrıca İslam ve Müslümanlara yapılan haksızlıklara karşı duruşundan ötürü tebrik etmişti.
Güney Afrika’nın dokuz eyaletinden biri olan Western Cape eyaletinin Malay asıllı Müslüman başkanı ve mücadele arkadaşlarından İbrahim Resül’ün davetine icabet eden Mandela, Müslüman kişiliği hem de belediye başkanı kökenli olması nedeniyle eyalet Başkanı İbrahim Resül’e “Sen de Cape Town’un Tayyip Erdoğan’ısın” nitelemesinde bulunmuştu. Mandela’nın bu benzetmesine alkışlarla karşılık veren kalabalığa; Başbakan R.Tayyip Erdoğan için “O siyasi mücadelesinde kararlı, dünya mazlumlarını sahiplenen onurlu bir duruş sergileyen tam bir mücadele adamı ve örnek bir dünya lideridir” diyerek hayranlığını dile getirmişti.
Artık Nelson Mandela yok. Ancak dünya ondan “barış ve demokrasi sembolü, olarak söz edecek. Çünkü o, barışsever bir savaşçıydı”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.