Kaybeden Türkiye olur
Dünyanın farklı coğrafyalarından; “Türkiye’de neler oluyor?” sorusu bana yöneltiliyor. Çünkü insanlar neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Eskiden olsa, Cemaat’e ait “Today’s Zaman” gazetesini takip edin diyeceğim. Ama bugün bu gazete hükümet karşıtı yayımlar yapan gazetelerin başında geldiğinden gerçekleri bu gazete üzerinden görmek mümkün değil.
Müslüman dünyanın entelektüelleri, alimleri ve hatta sokakları Türkiye’deki gelişmeleri ciddiye alıyorlar. Çünkü Türkiye sadece bölgesinde önemli bir ülke değil, bu hükümet döneminde dış siyasette prensiplerle hareket eden ve küresel sistemi rahatsız eden merkez bir ülke de.
Türkiye halkı ülkenin Müslüman dünyadaki özgül ağırlığının fazla farkında değil. Bunu bilmedikleri gibi Türkiye’nin Hindistan’da olduğu gibi Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerdeki “özgül ağırlığı”nın da farkında değiller.
Bu özgül ağırlığın Osmanlı’dan gelen tarihî sebepleri var. Bunda AK Parti döneminde ülkenin “soft power / ince gücü”nü seferber ederek dünya Müslümanlarına sahip çıkmasının, mazisine yakışır refleksler sergilemesinin de rolü var.
AK Parti iktidara geldiğinde yurt dışındaydım. Yaklaşık 3 ay önce yurda kesin dönüş yaptım. Bu sebeple Müslüman dünyanın AK Parti tecrübesine yaklaşımını yerinde görme imkânım oldu. Söylediklerimi rivayetlere değil şahsi gözlemlerime dayanarak söylüyorum.
“Türkiye’de neler oluyor?” diye soranlar, “Tayyip Erdoğan neden hedefte?” diye de soruyorlar. Ülkenin özgül ağırlığının farkında olmayanlar Başbakan Erdoğan’ın ülke sınırlarını çoktan aşan özgül ve özgün ağırlığının da farkında değiller.
Son dönemde üst üste operasyonlar yapanlar İslâm dünyasında ismi bir “Köroğlu Efsanesi” gibi gezen Erdoğan’dan kurtulmak istiyorlar. Bu algının oluşmasının altında onun yaptığı icraatlar var.
Meselâ “One Minute” çıkışı. O dönem benim gibi yurt dışında bulunanlar heyecanlı tebrikleri Başbakan Erdoğan ve ülke adına kabul etmek durumunda kaldılar. Camide namaza gelmiş sıradan insan bile kalkıp bizi kucaklıyordu. Suriye halkına destek olması, Mısır cuntasına karşı çıkması gibi ahlâkî duruş sergilemesi bu algıyı oluşturmuştur.
Globalleşen dünyada küresel güçleri görmezden gelemeyiz. Bu güç merkezleri elbette bundan tırsmaktadırlar. Bunlar ülkenin hep uydu ülke olarak kalmasını arzulayan aktörlerdir.
Hatırlar mısınız, Gezi protestoları döneminde hükümetle görüşmek üzere seçilmiş sözde temsilciler; üçüncü havaalanı ve nükleer santral projesini, 3. Boğaz Köprüsü’nün yapımını, Kanal İstanbul projesinin durdurulmasını istemişlerdi.
Türkiye’nin uluslararası arenada ait olduğu medeniyet havzasının önceliklerine göre hareket etmesi, beynelmilel ilişkilerde eşit statüyü tesis edebilmek üzere, “Dünya 5’ten büyüktür” sloganıyla Birleşmiş Milletler’in çarpık ve sömürüye dayalı yapısını değiştirme talebi, ABD ve Avrupa Birliği’nin karşı çıktığı Çin şirketiyle füze anlaşması yapması vs. Erdoğan düşmanlığının temel sebepleridir.
Geçen Mayıs ayında Türkiye IMF’ye olan bütün borcunu sıfırladı. Bir ülkenin hakiki manada bağımsız olması için evvelemirde ekonomik bağımsızlığını sağlaması gerekir. Türkiye’nin bu yolda katettiği mesafe akamete uğratılmak isteniyor.
Neden Tayyip Erdoğan hedefte? sorusuna büyük fotoğrafa bakarak cevap verebilirsiniz. Şimdi bize dönüp diyecekler ki; “Hükümet’in, Hükümet içinde bazılarının hiç mi hatası yok?” Elbette vardır.
Günah ve hata sahipleri yaptıklarının bedelini sonuna kadar ödesin. Yargı bunun için vardır zaten. Ancak bazı hatalar ve kimi yerde ihdas edilen yolsuzluklar yukarıda anlattığım gerçekleri örtmemeli. Bizim hassasiyetlerimiz yapılan operasyonları perdelemek üzere kullanılıyor.
Sözün özü, bu oyunlara aldanır, bir parçası hâline gelirsek inanın bedelini hep beraber öderiz. Kaybeden de Türkiye ve Müslüman dünya olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.