“Hizmet Hareketi” bitirilmemeli, millileştirilmelidir!..
Cemaat ile iktidar arasında Mavi Marmara ile başlayan ve dershaneler bahane edilerek tırmandırılan kavganın perde arkasındaki gerçekleri herkes merak ediyor...
Bir cemaatin baş döndürücü yükselişi ise bir diğer merak konusu olmaya devam ediyor.
Hizmet Hareketinin nereden nerelere ve nasıl gediği; ilk defa bu kadar ayrıntılı olarak sorgulanmaya başlandı.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; Hizmet Hareketi’nin devletin kurumlarıyla tanışmasının ve Uluslararası güç odaklarıyla ilişkiler kurarak, dünyaya açılmasının temelleri rahmetli Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı sırasında sağladığı büyük destekle atıldı.
Rahmetli Özal’ın vefatından sonra MİT ve Genelkurmay tarafından mercek altına alınan Hizmet Hareketinin merkezi ve hareketin lideri Amerika’ya taşındı.
Hizmet hareketinin finansman ve eleman ihtiyacı Türkiye’den karşılanırken sevk ve idare Amerika’daki merkezden sürdürülmeye başladı.
Hizmet Hareketinin yükselişi AK Parti hükümeti döneminde de devam etti. Hareket; AK Parti iktidarından verdiği imtiyazlar sayesinde hem devlet kurumlarında, hem de ülke genelinde halk kitleleri nezdinde güçlü destek elde etti.
Ancak, milli bir Cemaat olarak varlığını sürdüren Hizmet Hareketi, uluslararası bağlantıları ve ilişkileri geliştikçe Milli refleksten uzaklaşmaya başladı.
Hizmet Hareketinin sürdürdüğü faaliyetlerin kontrolü zaman içerisinde, büyük ölçüde ilişkilerin ve bağlantıların kurulduğu ülkelerin ve o ülkelerde faaliyette olan kuruluşların eline geçti. Böylece bu hareketin dünya genelinde sürdürdüğü eğitim, sosyal ve kültürel faaliyetlerden Türklerden çok egemen güçler istifade etmeye baladı.
“Güçlü bir Türkiye” istemeyen o dış güçler, Türkiye’deki işbirlikçilerinin yanında cemaat üzerindeki nüfuzlarını da kullanarak, Türk hükümetine yönelik operasyonlar düzenlediklerine şahit olduk.
Bu girişimler ve operasyonlar bize cemaatin dış güçlerin kontrolünden kurtarılması gerektiği gerçeğini hatırlatmış oldu.
DIŞ GÜÇLERİN KONTROLÜNDEN
KURTARILMALI
Son yaşanan olaylar nedeniyle Cemaatten çok, cemaati dışarından destekleyen insan kitlesi “ipleri egemen güçlerin elinde olan ve cemaati egemen güçlerin istekleri doğrultusunda yönlendiren baronlara” karşı büyük bir öfke duyulmakta olduğu doğrudur.
Türkiye’yi hedef alan Gezi olaylarına ve son olarak da “rüşvet ve yolsuzluk” ambalajlı operasyonlara taraf olup çanak tutan yayınları nedeniyle Zaman ve Bugün gazeteleri ciddi abone kaybı yaşamaktadırlar.
Hükümete karşı sürdürülen ihanet derecesindeki karalama kampanyalarına destek devam ederken, diğer yandan “biz taraf değiliz, AK Parti’ye karşı değiliz” şeklindeki açıklamalar ise inandırıcı bulunmadığı gibi nefreti arttırmaktadır.
Bilhassa Başbakanı hedef alan, “Firavun ve Karun” yakıştırma ithamları ile İslam ahlak ve terbiyesiyle örtüşmeyen “beddua” içerikli lanetlemeler F. Gülen’e çok ama çok büyük itibar ve güven kaybettirmiştir.
Ülke genelinde Türkiye’nin ekonomisini ve hükümetini hedef alan dış destekli operasyonlara verilen destek nedeniyle Cemaate duyulan bu öfke üzerine cemaatin bitirileceği iddiaları gündeme geldi.
Ben, bitirme operasyonu değil de cemaatin dış mihrakların elinden ve yönlendirilmelerinden kurtarılması ve millileştirilmesi yönünde bazı girişimler olabileceğine inanıyorum.
CEMAAT MENSUPLARI
HAREKETE GEÇMELİ…
Hizmet aşkıyla dolu olan fedakâr mensuplarına karşı öfke ve kin asla söz konusu olmamalıdır. Aynı inanca sahibiz, namazımız bir, duamız bir ve de beş vakit aynı kıbleye yöneliyoruz. Önemle ifade etmek isterim ki; Öfke ve nefret aynı dünyanın insanları olan kardeşlerimize değil; dış güçlerin yönlendirmesiyle bu dostlarımızı yanlışlara sürükleyen ve cemaati milli olmaktan uzaklaştıranlaradır.
Her ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de Misyoner faaliyetler sürdüren vakıfların yanında Alman, İngiliz, Fransız ve Amerikan vakıfları faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Bu vakıfların görünürde ait oldukları devletlerle resmi bir bağı olmamakla birlikte; gerçekte mensubu oldukları devletler adına hizmet vermektedirler.
Hizmet Hareketi de; aynı bu vakıflar gibi; milli ve manevi bir hisle Türkiye’de ve dünya genelinde faaliyetlerini sürdürmelidir. Bunun gerçekleşebilmesi için, dış güçlerin etkisinden kurtularak; Türk devleti ve hükümetini hedef alan dış destekli hiçbir operasyonun yanında yer almayacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Hizmet hareketi, paralel devlet olmaktan vazgeçmeli ve de dış bağlantılarını keserek sadece İslam ve Müslümanlara hizmet eder hale gelmelidir.
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri tarafından yayınlanan ortak deklarasyonda “Cemaat adına siyasi faaliyette bulunmak, siyasi partilerle pazarlıklar içine girmek, devlet içinde kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin tamamı Risale-i Nur’un iman ve Kur’an hizmetiyle tam bir tezat teşkil etmektedir” şeklindeki görüşler cemaat tarafından önemsenmelidir.
Unutulmasın ki; Osmanlıyı parçalayıp yok eden egemen güçler, F.Gülen ve ekibini kullandıkları müddetçe himaye ederler.
Bu konuda en büyük görev; Cemaat içindeki samimi vatanseverlere düşmektedir. Yaşanan bu olaylardan dersler çıkararak itaat ve biat anlayışını yeniden gözden geçirerek cemaati yönlendiren güce karşı Milli bir refleksle harekete geçmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.