Rüşvet alan da veren de mel’undur
Son günlerde yolsuzluklar ve rüşvet meselesinde nerede durmamız gerektiği hakkında sık sık sorulara muhatap olmaktayım. Her zaman olduğu gibi güncelle alakalı bu soruya da prensipler perspektifinden cevaplar veriyorum.
Bizler hakkı kişilere göre değerlendirmemeliyiz, aksine kişileri hak ve hakikate göre değerlendirmeliyiz. Bu meyanda insan kadar kadîm olan ve insanın zaaflarından neşet eden rüşvet almak ve vermek, bütün peygamberlerin öğretilerinde olduğu gibi, çirkin bir iştir. Alanın da verenin de kimliğine bakmayız, yapılana bakarız. Bu yüzden rüşveti mazur görmek elbette mümkün değildir.
Çünkü insan rüşvetle hakkı olmayan bir şeyi alır, böylece birey veya toplumun hakkını gasbeder. Bu yüzden Efendimiz (sas) “Rüşveti alana da verene de lanet etmiştir”. (Ebu Davut: 3/326, hn. 3582; Tirmizi: 3/622, hn. 1336)
İslam rüşvetin her türlüsünü yasaklamıştır. O derece ki hediye süsü verilmiş yahut rüşvete kapı aralayacak türden hediyeleri bile yasaklamıştır.
Önce her hatırladığımda ürperdiğim bir hadisi zikredeyim. Efendimiz (sas) Esed kabîlesinden İbnul’l-Lütbiyye adında birisini Benû Süleym kabilesinin zekatını toplamak üzere memur olarak görevlendirmişti.
Bu zata dönüşte, Hz. Peygamber (sas); “Ne topladın, nerelere harcadın?” diye hesap sorduğunda; “Şu sizinki, şu da benimki, bu bana hediye edildi” diyerek malın bir kısmını kendisine ayırdı.
Hz. Peygamber (sas) minbere çıkarak Allah’a hamd ve senâdan sonra şu hitâbede bulundu: “Vazifelendirdiğimiz bazı memurlara ne oluyor ki, dönüşlerinde getirdiklerini ikiye ayırıp; “Şu kısım sizin, bu kısım da benim, bu bana hediye edildi” diyor. Hele söyleyin, bu adam annesinin veya babasının evinde otursaydı buna hediye verilir miydi? Muhammed’in nefsini elinde tutan Allah’a (c.c) yemin ederim ki, sizden her kim bundan (beytul mal) her ne alırsa mutlaka kıyâmet günü onu koynunda taşıyarak gelecek. Çaldığı şey deve ise böğürdüğü, sığır ise mölediği, davar ise beğirdiği halde sırtında taşıyacak.”
Hz. Peygamber (sas) böyle söyledikten sonra, koltuk altlarındaki beyazlık görülünceye kadar kollarını kaldırarak; “Yâ Rabbi teblîğ ettim mi? Ya Rabbi teblîğ ettim mi?” dedi. (Buhari: 3/209, hn. 2597; Müslim: 6/11, hn. 4843)
Bu hadiste de görüldüğü gibi rüşvet meselesi gâyet hassas bir meseledir. Hediyeleşmeyi tavsiye eden Efendimiz (sas) görevli memurun hediye almasını rüşvete gireceği için yasaklamıştır. Yapmakla görevli olduğu işten dolayı bir kişiye hediye vermek en hafifiyle rüşvetin kapısını aralar.
Yukarıda rüşvet hakkında söylediklerimiz dinimizin bize öğrettiği ahlâkî bir kâidedir. Buradan güncele gelebiliriz.
Hükümet içerisinde yolsuzluğa bulaşmış birileri varsa, ki insan zaafları göz önüne alınırsa bunun mümkün olduğunu söylüyoruz, onlar tesbit edilip suç da kesinleşirse mutlaka cezalandırılmalıdır. Bunu talep etmek hakkımızdır. Din de bunu vazeder.
Ancak birilerinin yaptığı yolsuzluk üzerinden halkın hür iradesiyle seçmiş olduğu iktidarı birileri düşürmeye çalışıyorlarsa bu daha büyük bir yolsuzluktur. Halk gerekirse iktidar partisini seçimlerde cezalandırır. Halkın bu hakkını kimse gasbedemez.
Müslümanlar kendilerine oynanan oyunları görmeyecek ve koyun sürüleri gibi güdülecek düzeyde saf olamazlar. Şunun farkındayız; yolsuzluk gibi hassas olduğumuz bir mesele üzerinden bizi daha yıkıcı bir yolsuzluğun kabûlüne zorluyorlar. Yolsuzluğun her türlüsüne karşıyız, özellikle de ülkeye kurulan “yolsuzluk tuzağı”na..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.