Sen Herkesi Kör, Alemi Sersem Mi Sanırsın
Ahmet Taşgetiren’le ilk tanışıklığımız ve dostluğumuz Altınoluk dergisi ile başlar. Yıl 1986, bugün hâlâ başarılı bir şekilde yayın hayatını sürdüren Altınoluk dergisinde çalışmaya başlıyorum, görevim yazı işleri müdürlüğü. Dergimizin sahibi ilahiyatçı Abdullah Sert. Siz onun soyadına bakıp sakın yanılmayın. İpek gibi yumuşak, merhametli, ama disiplinli... Bugün yanılmıyorsam sayıları 500’ü aşan kitabın naşiri de Abdullah ağabeydir. Derginin yedeğinde kurulan Erkam Yayınları bu yayın faaliyetini sürdürüyor ve yeni dergilerle de faaliyet alanı genişletilmiş. Tüm dünyaya kök salan ve koku veren bir medya gücüne dönüşmüş zaman içinde.
Yayın kurulumuzda Ahmet Taşgetiren, Ertuğrul Düzdağ, Hasan Kamil Yılmaz, İsmail Lütfi Çakan, Mustafa Uzun var.
Ahmet Taşgetiren, o yıllarda Kemal Ilıcak’ın Tercüman’ında da görev yapıyor. İleriki yıllarda oradan ayrılacak ve sürekli olarak Altınoluk’la haşir-neşir olacaktır. Bugün gazetesindeki görevinden ayrılarak Star gazetesine geçen Taşgetiren’i Kanal 24’te Murat Çiçek’in programında seyrederken o yıllar gözümün önünden geçiyor. Ahmet abi hep soyadında yerini bulan bir taşçı ustası gibidir. Bir binanın önce taş taşıyarak sağlam temellerini atar, sonra da duvarları örmeye başlar. Bugün de Bugün gazetesinde 2007 yılında başladığı günlük yazı serüvenine son noktayı koyuyor. Efendim Fethullah Hoca’nın hizmet hareketi ile Başbakan Erdoğan arasında son üç ayda yaşadıklarımızı Ahmet Taşgetiren veciz bir şekilde resmediyor. Önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a karşı İsrail’in ve cemaatin aynı tepkiyi verdiğinin altını çiziyor. Bundan duyduğu endişeleri sıralıyor ve ezcümle diyor ki “Ben Fethullah Hoca’nın hizmet hareketinin de, Başbakan Erdoğan iktidarının da yara almasını istemiyorum. Ne hizmete gönül vermiş insanların fedakârca çabalarını gözardı edebilirim, ne de Türkiye’yi dünyada önemli bir aktör haline getiren ve son 60 yılın pek çok haklı talebini karşılayan AK Parti iktidarının yaptıklarını gözardı edebilirim. Fethullah Hocamız dönmeli ve sayın Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan’la bizzat görüşmeli.”
Ahmet Taşgetiren, Kanal 24’de bunları söylerken gözleri doluyor ve “Biz Mücadele Birliği’nin nasıl dağıtıldığını gördük, bu acıları yaşadık, hizmet mensupları bunu yaşamasınlar. Onlara insanlığın ihtiyacı var” deyiveriyor.
Burada Mücadele Birliği’nden bahsetmemek eksiklik olur zannımca. Ben Konyalıyım. Yanılmıyorsam 1965’lerde Konya’da kurulmuştu Mücadele Birliği. İslâmî hizmetler düşüncesi ile kurulan ve tıpkı bugünkü Hizmet Hareketi gibi kendisine omuz veren bir tabana ulaştı kısa zamanda. Başkanları Aykut Edibali idi. Bugün siyaset sahnesinde varolan pek çok isim bu teşkilatta yetişti. Cemil Çiçek, Melih Gökçek, Ali Müfit Gürtuna, Ahmet Taşgetiren, Hüseyin Gülerce, Ömer Ziya Belviranlı, Cevat Özkaya, Abdullah Yıldız, Necmettin Erişen.
Bugün o hareketin mensuplarının genel kanaati, MİT’in Aclan Sayılgan’la teşkilata sızdığı ve parçalandıkları noktasında birleşiyor. Neyse o ayrı fasıl ama Taşgetiren, o günlere atıf yaparak Fethullah Hoca’ya ve o hareketin kanaat önderlerine, liderlerine tuttukları yolun bir çıkmaz sokak olduğunu hatırlatıyor ve “Bir savaş dili kullanıyorsunuz Erdoğan’a karşı. Siz mi bu cemaatin menfaatlerini savunuyorsunuz, yanlışlarınızı söyleyen ben mi” diye konuyu noktalıyor.
Belli ki Taşgetiren’in yüreği yangın yeri gibi. Onun ruhu ancak iki taraf barışırsa sükûn bulacak:
Bugün’den ayrılışını da “Gazetenin tümünde kullandığı savaş diline daha fazla tahammül edememek olarak açıklıyor.
Ben bu yazıyı kaleme aldığım sırada Yeni Şafak gazetesinde Fethullah Hoca’dan Başbakan Erdoğan’a gönderilen bir mektup gündeme yeniden hareketlilik katıyor:
“Zat-ı alinizin uzattığı eli tutarız.”
Dostlar, artık çürük bir ipliğe hayal dizmenin âlemi yok. Hocanın bu mektubunun Başbakan Erdoğan’a ulaştığı saatlerde İstanbul’da yüzlerce evde yapılan toplantılarda hizmet hareketinin en büyük düşmanı CHP’nin adayı Mustafa Sarıgül’e neden oy verilmesi gerektiği anlatılıyor. Biz de cemaate cevabı Ziya Paşa’nın ünlü Terkib-i Bend’inden bir bölümle verelim, anlayana sivrisinek saz...
Her şahsı harîm-i hakk'a mahrem mi sanırsın
Her tâc giyen çulsuzu edhem mi sanırsın
Dehri araşan binde bir âdem bulamazsın
Adem görünen harlan âdem mi sanırsın
Çok mukbili gördüm ki güler içi kan ağlar
Handan görünen herkesi hurrem mi sanırsın
Bil illeti kıl sonra müdâvâta tasaddî
Her merhemi her yareye merhem mi sanırsın
Kibre ne sebeb yoksa vezirim deyu gerçek
Sen kendini düstûr-ı mükerrem mi sanırsın
Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünya
Dünya sana mahsûs u müsellem mi sanırsın
Hâlî ne zaman kaldı cihan ehl-i tama'dan
Sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın
En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun
Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın
Bir gün gelecek sen de perîşan olacaksın
Ey gonca bu cem'iyyeti her-dem mi sanırsın
Nâmerd olayım çarha eğer minnet edersem
Çevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın
Allah'a tevekkül edenin yaveri hak'tır
Nâşâd gönül bir gün olur şâd olacaktır.