Mezar soyucunun gazetesi
Dün başka işadamlarının mallarına göz koyup, onları zor duruma sokmak için elindeki medya gücünü kullanmayı adet haline getirmiş olan kişinin gazetesinde bazı saçmalıklar yayınlandı. Diyecek fazla bir şeyleri olmadığından açığımız olarak bulabildikleri tek şeye sarılıp onun üzerine gitmeye çalışmışlar. Tek bir merkezde yazdırılıp gazetelerine servis ettikleri yazıyı, tüm gazetelerinde neredeyse aynı dilde kullanmışlar. Bu saçma yalana gazetemizde bugün gereken cevap veriliyor zaten. O nedenle ben burada buna tekrar girmeyeceğim. Ben sadece dün gazetelerde tartışılmakta olan konuyla ilgili çıkan bazı yazılara cevaplar vermeye çalışacağım. İlk cevaba en fazla saçmalayan yazıdan başlayayım, sonra kıymetlisine doğru ilerlerim.
Ertuğrul özkök: Halüsinasyon görüyor ve bu halüsinasyon ile kavgasını yapıyor. Ruh doktorlarını alakadar eden bir durum söz konusu burada ama gazeteciliğimize laf ettiği için ben mecburen muhatap oluyorum.
Bir belgede yazılanların daha iyi gözükmesi için o belgeden grafik yaptırmışız, o bunu belge üzerinde tahrifat olarak nitelendirip bize ‘pespayeleşen gazetecilik anlayışına sahip’ diyor. Bir kamuoyu araştırması yaptırsak ‘bu memlekette gazeteciliği pespayeleştiren kimdir’ diye sorsak büyük çoğunlukla Ertuğrul özkök cevabını verirler. Cevap verecek başka hiçbir konusu olmadığından sadece bu teknik ayrıntıyı bulmuş, sonra grubun diğer gazetelerinde sadece bu konuya ayrılan birer sayfa uzunluğunda haberler yapılmış.
Biz ne diyoruz oysa: Bu memlekette yakın bir geçmişte medya ile hükümet arasında kurulan ahlaksız ilişkiler nedeniyle bazı insanlar ülkede dürüst iş yapmaya çalışan bir işadamının mallarına göz koydular ve hükümetin kafasına uydurduğu şekilde devreye soktuğu bazı tedbirler çerçevesinde o mallara el koymaya başladılar. Bu arada mezar soyucunun gazetesi ise tamamen pespayeleşmiş gazetecilik anlayışları çerçevesinde, dönemin ahlaksız hükümetinin uygulamalarına destek vermek için haberler yaptı.
En fazla nasıl zarar verebiliriz diye düşündükten sonra Amerika’dan getirdikleri uşakları Kemal Derviş ile birlikte hortumcu lafını üretip karalama kampanyasına başladılar.
Dikkat edin; Ertuğrul özkök o dönemde yaptıklarının ağırlığını yıllar boyu omuzunda hissetti. Yıllar içinde birçok yazıda hortumcu lafından nasıl da hoşlanmadığını, bunun Türkiye’ye zarar verdiğini ve bu kelimeyi artık hayatımızdan çıkarmamız gerektiğini yazdı. Kendi aktif uğraşıyla gündeme soktuğu kelimeden daha sonra kurtulmaya çalıştı. Psikiyatristler bu hastalıklı duruma ne ad veriyorlar tam bilemiyorum ama burada muhakkak insanın kendi yaptıklarından tiksinmesi, kendinden iğrenme durumu da var.
Son ortaya çıkan gerçeklerden sonra sessiz durup biraz utanmaya başlayacağına dün yine esen-üfüren yazılar yazmaya başlaması da hayli şaşırtıcı ve bazı karakterlerin sosyal dayanıklılıkları hakkında ilginç ipuçları içeren bir durum.
Mehmet Y.Yılmaz: Ekmek parası durumu canım sana diyeceğim fazla bir şey yok.
Umur Talu: Yazılarını çok sevdiğim ahlaklı, etiğin önemini savunan bir yazar Umur Talu. ‘Ergenekon davasına uzak durmakta olan bir gazete, davada kendine uyan bir yan bulunca üstüne atladı’ dedi. Yazarın karakterine saygı duyduğumdan ciddiye aldım ve bir gerçeği yine tekrar etmek için bunu bir fırsat bildim. Biz, Ergenekon davasına uzak durmuyorduk ki. Biz sadece iddianame ortaya çıkmadan, sadece sızdırılan haberlere dayanılarak insanları suçlayan haberler yapılmasına karşıydık. örneğin bir kişi akşam gözaltına alınıyor, dış dünya ile bağlantısı tamamen kesilmişken hakimler ve avukatlar devreye girmemişken gözaltına alınan kişi kendisini savunamıyorken, ertesi gün bazı gazetelerde o kişiyi suçlayan haberler çıkıyor. Bizi damgalamaya çalışan bazı kötü insanlar, bunu anlamaz gibi görünüp bizi Ergenekon davasına uzak duruyor diye suçlamaya uğraşıyor. Burada savunmaya çalıştığımız ilkeyi hiç kimse anlamayabilirdi ama Umur senin illaki de anlamış olman gerekirdi diye düşünüyorum. İddianame çıktı ortaya istersen bir bak, ondan sonra Ergenekon ile ilgili en fazla haberi bizim gazete yaptı. Dürüst olduğun için sana soracağım Umur; Ergenekon olayı hakkında benim kadar ağır yazı yazıp konuşan başka gazeteci de var mı? Kaçırdınsa geçtiğimiz pazartesi Yeni Şafak’ta benimle yapılmış mülakatı okumanı rica ediyorum veya ‘Faili meçhul hayatım’ başlıklı yazımı da okursan daha iyi olur. Dolayısıyla yapmış olduğun saptamanın temeli yanlış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.