Ahmet Varol

Ahmet Varol

Suriye’ye II. Cenevre Oyunu

Suriye’ye II. Cenevre Oyunu

Suriye’de bir yandan Baas’ın ve onun sultasının korunması için gönderilen işgal güçlerinin vahşi katliamları devam ederken bir yandan da görünüşte meseleye siyasal çözüm bulma iddiasıyla düzenlenecek II. Cenevre görüşmelerinin başlatılması için son aşamaya gelindiği görülüyor. Görüşmelerin 22 Ocak’ta başlatılması planlanıyor. 

BM tarafından organize edilecek görüşmelerin hazırlık çalışmalarını, “tarafların” masaya oturması için irtibat ve ikna faaliyetlerini BM ve Arap Birliği tarafından Suriye Özel Temsilcisi tayin edilen el-Ahdar el-İbrahimi gerçekleştirdi. Bu kişi normalde “uluslararası diplomasi” alanında görevlendirilmiş biri olduğundan herkese eşit mesafede duruyormuş gibi görünüyor ama zihniyet olarak Baas diktasının devamından yana olan Arap ulusçusu ve Nasırcı akımlara yakın biri olarak bilindiğini daha önce hakkında yazdığımız yazılarda dile getirmiştik. 

II. Cenevre görüşmeleri öncesinde Avrupa’daki bazı istihbaratçıların Esed’le bir araya geldikleri ve özellikle Avrupa ülkelerindeki Suriyelilerin faaliyetleri hakkında bilgi verdikleri haberleri muhtelif medya organlarında yer aldı. Bu mümkün ve kuvvetle muhtemeldir. Çünkü çağdaş emperyalizmin bütün kanatlarının Baas diktasını kendi açılarından bir kale olarak gördükleri ve ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğine inandıkları, onun düşmesi durumunda Mısır’da askerî cunta vasıtasıyla geri dönen diktanın yeniden devrilmesi ihtimalinin yüksek olduğunu ve bunun da İslâmî mücadelenin ilerleyişinin kaldığı yerden devam etmesi anlamına geleceğini tahmin ettikleri artık bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır. 

Cenevre görüşmelerinin amacı en başta Baas rejiminin bir taraf olarak masaya oturmasını ve muhalif tarafın onunla masa başında karşı karşıya gelmesini yani onu “meşru” muhatap kabul etmesini sağlamaktır. Çünkü direnişin diplomatik alanda ilkesi, Baas”ın muhatap alınmayacağı dolayısıyla onunla herhangi bir iktidar pazarlığına girilmeyeceği görüşmelere oturulması yönündeydi. Buna göre diplomatik çözüm formülünün Baas’ın her ne şekilde olursa olsun iktidara ortak olmayacağı bir yeniden yapılanma ilkesi üzerine üretilmesini istiyordu. Cephede silahlı mücadeleyi sürdüren direniş grupları bu ilkelerinden vazgeçmedikleri için II. Cenevre görüşmelerine de katılmama niyetindeler. Fakat siyasi muhalefetin masaya oturması için Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK)’na yoğun baskı ve teşvik olduğu görülüyor. O yüzden SMDK katılıp katılmama kararını vermemiş görünüyor. Bu şekilde son dakikaya bırakılan kararlarda dışarıdan yapılan baskı ve teşvikin belirleyici etki yapması ihtimali artar. 

Görüşmeleri planlayan ve organize eden güçler açısından Baas’ın “meşru” muhatap kabul edilmesi bir anahtar rolü oynar. Önemli olan da zaten bu anahtarın ellerine verilmesidir. Göz doldurmayan küçük bir alettir ama kapıyı onunla açarsınız. 

Ardından pazarlık aşaması gelecektir. Bu aşamanın amacı da zaten gücün ve iktidarın paylaşılması için Baas’a da ortaklık payı verilmesi yahut onun kendinden sonraya bırakacağı bir kadroyu hassas noktalara yerleştirdikten sonra çekilmesine imkân tanınması için bir geçiş süreci üzerinde ittifak sağlanmasıdır. 

Bu pazarlık direnişin ve siyasi muhalefetin lehine olmayacaktır. Çünkü hazırlık aşamasında dikta rejiminin bileğinin güçlendirilmesi için değişik yollara başvuruldu. İran’ın müdahil olarak görüşmelere katılabilmesi için önünün açılması bu amaca dönüktü. ABD’nin bu konuda İran’ın önünü açabilmek için onun nükleer projelerine dair söylemini ve tutumunu değiştirmesinin bununla doğrudan ilişkisi olabilir. 

Arap dünyasındaki dikta rejimleri de meselenin böyle bir pazarlıkla bitirilmesini ve halkların özgürlük mücadelelerinin artık Suriye’de tamamen önünün kesilmesini arzuluyorlar. Zaman zaman Baas katliamlarını kınayan açıklamalar yapmaları aksi tavır içinde olduklarını göstermez. 

Pazarlıkta muhalefete destek vereceği tahmin edilen Türkiye’nin tam da Cenevre görüşmeleri öncesinde içeride başına büyük dertler açılması muhalif tarafın işini daha da zorlaştırdı. 

Bu açıdan Mısır bir tecrübe olmalı ve dikta rejiminin başı çekilmeye zorlanırken gövdesinin olduğu gibi kalmasına razı olunmasının doğuracağı tehlikeler önceden tahmin edilmeli.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi