Cenevre konferansı Suriye için yeni bir süreç
Suriye’de yaşanan dramın ve insanlık faciasının müsebbibi; Batılı egemen güçlerin güdümündeki Uluslararası Toplumun uyguladığı yanlı ve yanlış politikalardır.
Suriye’de bir diktatör var ve hala Şam’da oturuyor… Bu diktatörün yakıp yıktığı şehirler, kasabalar ve köylerdeki moloz yığınları arasında açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi veren halk; üzerlerine varil bombaları yağdırılarak yok ediliyor.
BM-Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Toplum hala bu vahşeti sonlandıracak bir karar almış değil… Bu sadist ruhlu diktatör ve ekibi; Savaş Suçluları Mahkemesi’ne çıkarılmak üzere tutuklanmıyorsa, bu insanlık adına utanç vericidir.
O zaman sormak isterim; BMGK ve Uluslararası Toplum, kimler için var ve ne işe yarar?
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi neden yayınlandı? Barış, demokrasi ve insanca yaşama hakkını savunduğunu iddia eden kurum ve kuruluşlar ne için varlar ve şimdi nerededirler?
Bütün bu soruları irdeleyip cevap aradığımız da “Bunların hepsi yalan…” olduğu gerçeği ile karşılaşıyoruz…
SURİYE MUHALEFETİNE BASKI, ŞAM YÖNETİMİ İLE İŞBİRLİĞİ
Egemen güçler Suriye’deki kimyasalları yok etmek suretiyle hedeflerine ulaştılar. Şimdi sıra Şam yönetimini oluşturmaya geldi. Ya diktatör Beşşar Esad ile anlaşacaklar ya da kendileriyle işbirliği yapacak bir yönetimi oluşturacaklar. Bunun içinde yeni bir takım ilişkileri başlattılar bile.
Bu ilişkilere “El Kaide’ye karşı Şam yönetimiyle işbirliği” adında bir de kılıf uyduruldu.
Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad ve Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesine bilgi veren Avrupalı ve Ortadoğulu yetkililer tarafından bu yeni işbirliği gündeme getirildi.
Bazı Avrupa ülkelerinin istihbarat yetkilileri tarafından Şam’a gizli bir ziyaret gerçekleştirildiği ve bazı konularda Esad rejimi ile pazarlıklar yapıldığı Avrupa basınında yer aldı.
“Batılılar hiçbir zaman değerler ve ilkeler üzerinden değil, daima menfaatler üzerinden politika yaparlar” gerçeğini bilenler bu ilişkilere şaşırmazlar.
İşte o gizli pazarlıklar ve yeni işbirliği arayışlarının gölgesinde “Uluslararası Cenevre-2 Suriye Konferansı” egemen güçlerin baskı ve yönlendirilmesiyle 22 Ocak’ta yapılması planlanıyor.
Bir taraftan “silahlı İslamcı örgütler” olarak adlandırılanlarla; diğer tarafta da Esad rejimi olmak üzere iki cephede savaşmaya mecbur edilen Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Cenevre konferansına çok az sayıdaki bir heyeti gönderecek.
Velhasıl; Suriye’de ölümler ve yıkımlar tüm şiddetiyle devam ediyor. Akan kanın durdurulması konusunda ise maalesef hala bir arpa boyu yol alınamadı… Cenevre görüşmelerinin bir pazarlığa dönüşeceği ve uzun süren görüşmelere paralel olarak Esad güçleri ülkeyi yakıp yıkmaya ve halkını kitlesel bir şekilde yok etmeye devam edeceğinden korkuluyor.
SİLAHLI İSLAMCI GRUPLARIN YANLIŞ EYLEMLERİ
Suriye’de ve bölgede kimler tarafından kurdurulduğu ve kimlerin desteklediğiyle silahlandıkları ve de kimlere hizmet ettikleri belli olmayan çok sayıda örgüt varlığını sürdürüyor. Kendilerini İslamcı olarak tanıtan bu örgütlerin Batılı istihbaratlar tarafından kullanılıyor olmaları da ihtimal dahilindedir.
Çünkü bunların bir kısmı elde ettikleri alanlar içinde bulunan yerli Müslüman halka ağır baskılar uygulayıp cinayetler işlemektedirler. İslam ve Müslümanlara fayda yerine zarar vermektedirler. Özgür Suriye Ordusu Esad güçleriyle savaşırken bir yandan da bu kontrol dışı; serseri mayın gibi dolaşan silahlı gruplarla savaşmak zorunda kalmaktadır.
Görünürde Şam yönetimine karşı savaşan bu silahlı gruplar Şam yönetimine meşruiyet kazandıran eylemlerde bulunmaktadırlar.
BÖLGE ÜLKELERİ ORTAK ÇÖZÜM KONUSUNDA YENİ ARAYIŞLARA YÖNELMELİ
Türkiye, Cenevre konferansına destek veriyor…
Ancak; Başbakan Erdoğan’ın “Esad’ sız” Suriye talebi yinelendi. Türkiye Suriye’de dış müdahaleler ve baskılar olmadan Suriye halkının karar vereceği bir rejimin kurulmasını istiyor.
İran ise Suriye konusunda mezhepsel bir yaklaşım içinde Esad ve % 15 azınlıktaki Nusayri destekli rejiminin devamını istemektedir.
Suriye konusunda egemen güçler kendi çıkarları doğrultusunda politikalarını belirlerken Türkiye ile İran karşı karşıya gelmiştir.
Kim ne isterse istesin; işgal, saldırı, diplomasi oyunları, siyasi baskılar ve ekonomik ambargolar gibi oyun kartlarını zaman ve şartlara göre ileri sürerek egemen güçler Ortadoğu’daki hedeflerine ulaşıyorlar.
Bu oyunları bozmanın tek yolu bölge ülkeleri arasındaki işbirliği ve ortak projelerin geliştirilerek yeni politikaların başlatılmasıdır. Bu konuda Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan gibi büyük ülkelere önemli görevler düşmektedir. Mezhepsel ayrılıklar ve çatışmalar bir an önce sonlandırılıp bir işbirliği oluşturulmaz ise muhtemel bir mezhep savaşının yaşanması bile ihtimal dâhilindedir.
Başbakan Erdoğan’ın Tahran ziyareti bu bağlamda çok önemlidir… Bu ziyaretin bölgenin ve iki ülkenin geleceği açısından belirleyici bir işbirliğini başlatmak içinde bir şans olduğu kanaatindeyim.
Eğer Türkiye ve İran bu ziyarette bir ortak projede Suriye üzerinde anlaşabilirlerse hem egemen güçlerin oyunları bozulur hem de konferans Cenevre yerine İstanbul ya da Tahran’da olur...
Belki de bir ileriki adımda konferans şehri Şam olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.