Zalimler İnsafsız Mazlumlar Kararlıdır
Tarihte yaşananlar bize gösteriyor ki zalimler son derece insafsız ama buna karşılık mazlumlar da haklarını elde etme konusunda herhangi bir mücadeleye girişmeleri ve zulme son vermek için harekete geçmeleri durumunda kararlıdırlar. Çünkü zalimlerin insafsızlığı bir yandan da mazlumların pişmesine ve artık onların insafsızlıklarından korkmaz hale gelmelerine neden olur. Bu konuda Hz. Musa (a.s.)’ya tabi olan toplumun sergilediği tavır oldukça ibret vericidir:
“Firavun toplumundan ileri gelenler: “Sen Musa’yı ve kavmini yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terk etmeleri için bırakacak mısın?” dediler. O da: “Onların oğullarını öldürecek ve kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üstünde ezici bir güce sahibiz” dedi. Musa da kavmine: “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Yeryüzü Allah’ındır, ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç ise takva sahiplerinindir” dedi. Onlar: “Bize, sen gelmeden önce de eziyet edildi sen geldikten sonra da!” dediler. O da: “Olur ki Rabbiniz, düşmanınızı helak edip, sizi onların yerlerine yerleştirir ve sizin nasıl davranacağınıza bakar” dedi.” (A’raf, 7/127-129)
Bugün Suriye’de ve Mısır’da yaşananlar bu üç âyeti kerimede özetlenenlere ne kadar çok benziyor! Katil canavarlar insanları hunharca katlediyor. Dünyanın nimetlerine ve makamlarına kendilerini kaptırıp o zalimlerin etrafında toplananlar ise bu katilleri cennetle müjdeliyorlar. Mısır’daki Sisi canavarını bu vahşi katliamlarında haklı çıkaran, zulme başkaldıran mazlumları ise bugünün Haricileri olarak niteleyip “Ya habbezâ limen yeqtuluhum (Ne mutlu onları öldürene)!” diyerek bu cinayetleri işleyenlerin cennetlik olduklarını söyleyen Ali Cumu’a’nın bir zamanlar Mısır müftülüğü yaptığı ve aynı zamanda Ezher’in idare meclisinde yer aldığı biliniyor. Esed’in Ali Cumu’a’larını saymak zor.
Bütün bunları incelediğimizde bugün Mısır ve Suriye’de ortaya çıkan manzaraların yukarıda meallerini verdiğimiz âyeti kerimelerde önümüze konan manzaraya ne kadar çok benzediğini görüyoruz. Bir tarafta zulümde sınır tanımayan Firavun, bir tarafta onu, “bu insanlar seni ve ilahlarını terk ediyor, sakın onlara fırsat verme!” diyerek kan dökmeye teşvik eden yalakalar, yağcılar topluluğu. Bunların bazıları da Yüce Allah’ın haklarında: “Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların (onun hükümlerine göre hareket etmeyenlerin) durumu kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir.” (Cuma, 62/5) diye buyurduğu kimselerle aynı kategoriye girenlerden.
Onların bütün bu insafsızlıkları ve zulümleri sürerken mazlumlara moral vermeye, ne pahasına olursa olsun direnmeleri, artık zulme boyun eğmemeleri için teşvik etmeye çalışanlar “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Yeryüzü Allah’ındır, ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç ise takva sahiplerinindir” diyorlar. Zulme karşı direnişte kararlılıklarını sürdürenler ise; “Bu adamlar veya onların ağa babaları bize zaten zulmediyorlardı. Zulümleri yeni başlamadı. Onların saltanatlarını kabullendiğimizde haklarımıza ve özgürlüğümüze kavuşacak değiliz. Onun için biz de ne pahasına olursa olsun kararlılıkla mücadele etmeyi seçiyoruz” diyorlar.
O yüzden buralarda zulüm rejimlerinin ve destek veren ihanet güçlerinin sınır tanımayan insafsızlığına rağmen mazlumların hak ve özgürlük mücadelesi kararlılıkla devam ediyor. En son kamuoyunun dikkatine sunulan fotoğraflar da Suriye’deki zulüm rejiminin insanlık dışı uygulamalarının yeni başlamadığını ve artık bu özgürlük mücadelesinin bir geri dönüşünün olmayacağını gösteriyor.
Tarihe baktığımızda zulmün insafsızlığının, zulümde pişmiş toplumların kararlı mücadelesini yenemediğini, çünkü prangaları kıran, zulüm düzenlerinin önlerine koyduğu duvarları aşabileceğine inanan halkların hak ve özgürlük mücadelesi için meydanlara çıktıklarında artık kendilerini dönüşü olmayan bir yola girmiş halde kabul ettiklerini ve hedefe doğru ilerleme konusunda kararlı davrandıklarını görürüz. Kararlılıkla sürdürülen direniş ise her türlü insaftan ve merhametten yoksun zalimlerin sahip olduğu silahın gücüne galip gelmiştir.
“Andolsun biz Zikir’den sonra Zebur’da da: “Şüphesiz Arz’a salih kullarım varis olacaklardır” diye yazmıştık.” (Enbiya, 21/105)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.