Kinlerarası Diyalogculara Öfke!
Artık mızrak çuvala sığmaz hale geldi. Bugüne kadar dost bildiğimiz ve dinimizin bize gösterdiği kardeşlik hukuku çerçevesinde ilişkilerimizi yürüttüğümüz Fethullah Gülen ve cemaati ile yolların ayrılması bir zaruret haline geldi. Aslında Fethullah Hoca, bugüne kadar kendisini ele veren pek çok işaret fişeği atmıştı, ama bizler onun bu kadar tehlikeli bir yolculuğa çıkacağına ihtimal vermemiştik. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın olaya koyduğu teşhisi yürekten onaylamamak ne mümkün:
- Saflığımıza verin...
Gülen, bugüne kadar mebzul miktarda açık vermişti de biz hepsini iyiye yormuştuk. Bunlardan ilki dünyanın dört bir yanındaki İslâmi hareketlerin destekçisi, planlayıcısı, koruyucu ve kollayıcısı Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’a karşı takındığı ve kamuoyuna da açıkladığı sözlerdi:
- Necmettin Erbakan’ı bir türlü sevemedim, sevmedim..
Fethullah Gülen, haklıydı bu sözleri söylerken, Erbakan’ı sevse onu sevmeyen ABD ve İsrail’le nasıl iş tutacaktı? Bugün Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere tüm İslam coğrafyasında açılan Gülen okullarında diplomatik pasaportlu CIA ajanlarının İngilizce öğretmeni olarak görev yaptıkları ve kendilerini kamufle edebilmek için cemaatin okullarını kullandıkları aşikare ortaya çıkmıştır. Zaten Fethullah Hoca ve cemaati temsil yetkisindeki yazarlar, kanaat önderleri ABD ile kurulan bu ilişkinin ve karşılıklı bu yardımlaşmanın bir zaruret olduğunu, ABD ve İsrail istemezse dünyada yaprak kımıldamayacağını peşinen kabul ediyorlar. Bu durum ABD’ye peşinen teslim olmayı göze almış onun gücünü kutsamış bir cemaatle iş yapmak düşman için oldukça kârlı bir alışveriş olsa gerek. Ne güzel 1 koy, 1000 kazan. Gülen okullarının eğitim programlarına varıncaya kadar sen hazırla ve ılımlı İslâm projesi içinde kısır insanlar yetiştir!.. Aynı Gülen; Erbakan, ABD elçisi tarafından;
- Bak Hoca, biz o D-8 ülkelerinin pazarlarını 100 yılda kurduk, sana yedirmeyiz, vazgeç bu sevdadan diye tehdit edilirken, Gülen:
- Hoca, çek git, bırak iktidarı diye Erbakan’a kinini kusuyor ve ABD ile aynı hedefe ateş ediyordu. Biz o gün de anlamamıştık onun niyetini, ne diyelim saflığımıza verin. Sonra Gülen gibi ABD’nin hizmetkârı bir Paşa, gücü karşısında şapka çıkardığı ülkeye gelip:
- Türkiye’de demokrasiye balans ayarı yapıyoruz derken, Fethullah Gülen, ona mehtiyeler düzen bir mektup yazacak ve biz yine anlamayacaktık, ne diyelim, saflığımıza verin.
Refah Partisi milletvekili Merve Kavakçı, başörtüsü yüzünden Meclis’te linç edilirken de, Fethullah Hoca, “Başörtüsü füruattır” diyecek ve Kavakçı’dan esirgediği desteği, Meclis’te onun üzerine yürüyüp, “Bu kadına haddini bildiriniz” diye bağıran Bülent Ecevit’e verecektir. Hem de öylesine ileri gidecektir ki:
- Öbür dünyada bana şefaat hakkı verilse, bu hakkı Ecevit için kullanırım bile diyecektir.
Biz o zaman da anlamamıştık, ne diyelim, saflığımıza verin. Sonra Erdoğan ve AK-PARTİ iktidarı. Orada Gülenciler destekçi konumundadırlar.. Zamanla anlaşılıyor ki Emniyet, adalet, milli eğitim ve maliye başta olmak üzere devlet bürokrasisini ele geçirmek üzere bir kuluçka dönemi olarak düşündükleri için AK-PARTİ iktidarına destek olmuşlar. Ve o gücü kendilerinde gördükleri an Başbakan Erdoğan’dan devletin anahtarlarını isteyecek, alamayınca da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kellesini isteyerek oradan savaşa başlayacaklardır. Bu arada Mavi Marmara olayı da hazin bir durumdur. Fethullah Gülen, “Otoriteden izin almadan neden yola çıktınız?” diyerek İsrail’i kutup yıldızı gibi gösterecek ve o güne kadar da “İsrail’de Filistinlilerin öldürdüğü çocuklara gözyaşı döküyorum” diyen Gülen, artık dostluğunu isbat ederek İsrail’in gözdesi olmayı hak edecektir. Adeta Telaviv televizyonundan bir kan aranıyor anonsu:
- İsrail için acele 0 grubu RH negatif Müslüman kanı aranıyor. Kan vermek isteyenlerin en yakın ABD veya İsrail elçiliğine başvurmaları gerekmektedir.
Biraz sonra bir teşekkür anonsu:
- Dikkat, dikkat, İsrail için gerekli Müslüman kanı “İsrail otoritedir” diyen bir Müslüman tarafından bağışlanmıştır, teşekkür ederiz, şerefine Filistin’de 1000 çocuk kurban edilecektir!
Düşünebiliyor musunuz, ABD’deki küresel çapta bir Yahudi Vakfı, Gülen okulları için çok büyük meblağda bir bağış yapıyor. Fethullah Hoca’nın kara başına, kara gözüne mi dersiniz. O parayı verecek, ki siz de ellerinizi iki yana açıp, onların hortumlarını kesen, Filistin ve Mısır’a dost eli uzatan Erdoğan ve iktidarına ağız dolusu beddua edersiniz.
Yazarken bile elim titriyor. Ardından Taksim Gezi olaylarına dönüyoruz; hedef Erdoğan iktidarı... Orada ve sonrasında devlet içinde kurulan paralel yapılanmanın neler yaptıklarını, ihanetlerinin boyutlarını hep birlikte gördük. Suriye’deki Müslüman kardeşlerimize uzanan yardım elini kırmak için hem de MİT’in kontrolünde Suriye’ye giden TIR’lara karşı ancak bir İsrail organizasyonu olabileceği hissi veren bir karşı saldırı. Yapılanlar bize bir dönem İsrailli terörist komandoların Afrika’da, Uganda’nın Entebbe Havaalanı’na yaptıkları baskını hatırlatıyor. Yanıldıklarını nokta ise, biz Uganda değil, Türkiye’yiz. Bu yaptıklarını İsrail’e de, onların buradaki maşalarına da yedireceğiz. Bizim saflığımız buraya kadar.
ABD, İsrail, AB ülkeleri, İran başta olmak üzere bize tuzak kuran ve düşman olan tüm devletlerle “Kinlerarası Diyalog” kuran kim olursa olsun nefeslerini keseceğiz. Başbakanımızın dediği gibi “İnlerine gireceğiz, inlerine...”
Dünyanın dört bir yanındaki mağdur ve mazlum Müslümanların can simidi, umudu İHH’ya ve onların yardım konvoylarına bir Yahudi gibi düşmanlık beslemeyi hangi akılla ve inançla izah edebilirsiniz?