Abdülkerim Zeydan
Suriye’de zulümde sınır tanımayan güçlerin desteğiyle ayakta duran Baas rejiminin her gün katliam yaptığı ve günlük cinayet rantını yüzün üzerinde tutmak için özel gayretler gösterdiği, Mısır’da Sisi cuntasının kitlelerin protestolarını dağıtabilmek için Esed zulmünü kendine örnek aldığı günlerde insanlar doğal olarak Yemen illerinde bir büyük âlimin âhiret yolculuğuna bakıp; “Kimmiş bu zât, neler yapmış bir asra yakın süren ömrü boyunca?” diye soru sorma fırsatı bulamıyorlar. Zulüm rejimlerinin sergilediği vahşet, akıttığı kan, insanları mülteci kamplarına kapatıp dışarıdan en ufak yiyecek ve ilaç bile almalarına fırsat vermeyerek açlıktan ve ilaçsızlıktan ölümlerine neden olduğu ortamda zihinlerde bu sorulara zaten yer kalmamış oluyor.
Biz elbette o kardeşlerimizin acı ve ızdıraplarını dile getirmeye devam edeceğiz. Suriye halkının yaralarının sarılması açısından bir ümit ışığı taşımayan, diplomatik açıdan ise özgürlük ve hak mücadelesinden çok Baas rejimi lehine görünüm veren II. Cenevre görüşmelerinin tahlilini de inşallah yapacağız. Ama bu arada iman ve istikamet üzere hareket eden, bidatlerden uzak durarak Kitap ve sünnet üzere dinin yaşanmasına öncülük etmeye çalışan âlimlerin peygamberlerin varisleri olduğu inancıyla ve âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir tespitinden yola çıkarak bir değerli ilim adamımızın vefatı münasebetiyle ondan söz etmeyi de zorunlu görüyoruz.
Uluslararası Kudüs Müessesesi’nin 4-6 Aralık 2005 tarihlerinde Sana’da düzenlenen Dördüncü Genel Kongresi’ne katılmak üzere Yemen’e gittiğimizde, kongrenin başlamasından önce ulaşma fırsatından yararlanarak İslâm âleminin ilim ve dava önderlerinden Prof. Dr. Abdülkerim Zeydan’ı hicret yurdunda yaşadığı evinde ziyaret etmiştik.
Bu vesileyle genelde fıkıh usulü üzerine yazılmış kitaplarından tanıdığımız Zeydan’la yüz yüze görüşme imkânı bulmuştum. Gözde öğrencilerinden Safvan Ahmed’le birlikte üstatla aynı zamanda bir araştırma merkezi haline getirdiği evinde bir araya geldik. Mütevazı evinin bir odasını misafir kabulü ve çalışma odası olarak düzenlemişti. Yaşlılığına rağmen bizi ayakta karşılama nezaketinde bulunan üstat, bilgisayar başında çalışan asistanının bizi selamlamasına dahi müsaade etmeyerek bir an önce üzerinde çalıştığı konuyu bitirmesini istedi. Bu tutumu bizde, zamana verdiği değer ile sıkı disiplin anlayışına dair izlenimler oluşturdu. İlerlemiş yaşına rağmen zihni zindeliğini kaybetmemişti. Biz kendisinden istifade etmek istiyorduk ama peş peşe sorduğu sorulardan buna pek fırsat bulamadık. Dünya gündemiyle çok ilgili görünüyordu. Sorularından anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’deki gelişmeleri de yakından izliyordu. İslami çalışmalar konusunda bizi teşvik eden sözler ve yaptığı hayır dualarla yanından ayrılırken kendisine gıpta ettik. Daha sonra iki büklüm beliyle ve bastonuna dayanarak toplantılara iştirak eden üstadı, değişik ülkelerden gelen heyetlerle görüşmelerde bulunurken görmek bizi duygulandırdı.
Muhterem üstat ertesi sabah Uluslararası Kudüs Müessesesi’nin genel kongresinin açılışına da katıldı ve orada da bayağı ilgi odağıydı.
Abdülkerim Zeydan önemli ilmî eserler ortaya koyan müstesna ilim adamlarından olduğu gibi aynı zamanda zulme karşı mazlumların yanında duran bir dava ve hareket önderiydi. Saddam zulmüne karşı durduğu ve hakkın hâkim olması için mücadele ettiği için de uzun süreden beri kendi öz yurdu Diyar-ı Bağdat’tan uzakta, hicret yurdunda yaşıyordu.
Üstat Zeydan bizim bu görüşmemizden sonra sekiz yıl daha yaşadı ve geçtiğimiz Pazartesi günü (27 Ocak 2014) yaşadığı hicret yurdu Yemen’in başkenti Sana’da arkasında büyük bir ilim mirası bırakarak 97 yaşında dünya hayatına veda etti. İlim mirası mal mirasından farklıdır. Çünkü ilim tüm ümmetin hatta bütün insanlığın hizmetine sunulan ve isteyen herkesin yararlanabileceği bir mirastır. O yüzden arkalarında maddi servetler bırakarak dünyadan göçenler mallarını burada bırakır hesap defterlerini ise kapatıp yanlarında götürürler. Faydalı ilim bırakanlar ise o ilimden insanlar yararlandığı sürece hesaplarına sevap yazılması için defterlerini açık bırakıp giderler.
Yüce Allah’tan üstat Abdülkerim Zeydan’ın hatalarını bağışlamasını ve mekânını cennet eylemesini diliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.