Birinci İzmir İktisat Kongresi ve Amerika’ya ilk imtiyaz
Bugün, 17 Şubat 1923’te toplanan “Birinci İzmir İktisat Kongresi”nin yıldönümü. “Yalanlarla dolu yakın tarih”, her türlü “mandacılık”a, tabiî ki “Amerikan Mandacılığı”na da karşı çıkan bir M.Kemal portresi sunsa da, M.Kemal’in topladığı Birinci İzmir İktisat Kongresi’ne baktığımızda manzaranın değiştiğini görüyoruz.
Birinci İzmir İktisat Kongresi’nde kabul edilen “Misak-ı İktisadi” şöyleydi: “Ekonomik gelişmemiz ve kalkınmamız, milli bağımsızlığımız içinde sağlanacaktır, temel hedef siyasal bağımsızlık gibi ekonomik bağımsızlığın da sağlanmasıdır.” Bu ilkenin zahirine göre, “büyük devletlerin ekonomik boyunduruğu altına girmeden kendi kaynak ve çabalarıyla kalkınma” sağlanacaktı.
Ancak Yeni Cumhuriyet bazı “kriptolar”a sahipti ve buna göre, bir “görünürde ilkeler” vardı ve onlar umumu oyalamaya/yönlendirmeye yönelikti; bir de arkaplânda “kripto ilkeler” vardı ve onlar, Devleti biçimlendiren, işleyişini düzenleyen esaslardı.
İşte bu da iktisadi anlamda böyle bir “kripto ilke”ydi. Zira işin aslına baktığımızda, öyle iddia edildiği gibi “Liberal Ekonomi”ye falan geçilmemiş, buradan bir “Devletçilik ilkesi” doğmuş, Kongre’de, esas itibariyle “Devletçi Kapitalizm” diyebileceğimiz bir ekonomi modeli benimsenmişti. Devletin ekonomik gücü olan organ haline gelmesi, özel sektör teşebbüslerine devlet desteğinin verilmesi, önemli kuruluşların millileştirilmesi, temel yatırımları Devletin yapmasının sağlanması gibi kararlar, bunun göstergelerindendi.
Böylece, bir yandan o günlerin parlayan akımı “komünist ekonomi”ye geçilmeyeceğine dair “Batı’ya garanti” verilirken, bir yandan da “ekonominin ipleri” devletin tekeline alınarak, bütün kaynaklar bir “elit zümre”nin hizmetine sunulmuştu.
Birinci İzmir İktisat Kongresi’nin, “Lozan görüşmeleri”nin “Musul, Kapitülasyonlar ve savaş tazminatları” gibi “iktisadi konulardaki anlaşmazlıklar” yüzünden kesildiği sırada yapılması, “arkaplândaki kriptolar” hakkında fikir verir sanırım. Zira Kongre ile, barış için Batı’ya sıcak mesajlar verilmesinin amaçlandığı aşikârdı. Lozan’da İslam’ın satılmasının yanında (lütfen 21.11.2012 tarihli “Lozan’da Satılan Din” başlıklı yazıma tekrar bakınız), bir de “Batı’nın iktisadi çıkarlarına uygun bir ekonomi politikası” uygulanacağının mesajları verilmiş, böylece Lozan’da barışın imzalanması sağlanmaya çalışılmıştır.
Birinci İzmir İktisat Kongresi’nin, aslında içe değil, “dışa dönük mesajlar” içerdiğine ve “Yeni Türk Devleti’nin Batı için tehdit teşkil etmediği”ni göstermeye yönelik olduğuna dair ciddi veriler bulunuyor. Mesela M. Kemal, Kongre’nin toplandığı günlerde, İstanbullu bir grup gazeteciyle yaptığı basın toplantısında, “Kürtlere özerklik tanınması”nı ima ederek Batı’nın hassasiyetlerine mesaj yollamıştır.
Zira Lozan görüşmelerinin yeniden başlaması, Türkiye’nin vereceği bazı “sosyal, siyasal, hukuki ve iktisadi güvenceler”e bağlıydı. Bunların hukuki ve siyasal olanlarını yukarıda atıf yaptığım “Lozan’da Satılan Din” başlıklı yazıda ele almıştım. Sosyal ve iktisadi güvencelerin verildiği yer de, Birinci İzmir İktisat Kongresi olmuştur.
Zaten o yüzdendir ki, Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey ile Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey başta olmak üzere, TBMM içindeki “İkinci Grup”, Kongreyi “TBMM’nin yasama yetkilerine tecavüz” olarak tanımlayıp karşı çıkmışlardı.
Kongre sırasında Türkiye’yi “Amerikan İktisadi çıkarlarına rapteden bir mekanizma” da kabul edilmişti. O günlerde Kongre’nin amacıyla ilgili olarak, Londra ve Atina basınında, “yabancılara tekel ve imtiyazlar verilmeyeceği, İstanbul’daki Ermeni, Rum ve Musevi tüccarların geri plana itileceği” gibi iddialar yer alıyordu. Bu iddiaları yatıştırmak için, Kongre günlerinde “Chester İmtiyazı” kabul edildi.
“Chester İmtiyazı”nın esasını, “Musul-Kerkük bölgesindeki demiryolları ve maden ayrıcalıklarının Amerikalılara verilmesi” oluşturuyordu. Nitekim M.Kemal, 27 Eylül 1922’de, Daily Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada “Amerikalıların Türkiye’de petrol alanlarını işletmesine hiç kimse karşı değildir” diyerek, Chester Projesi’ne olumlu bakmıştı.
Kongre’nin ardından, 1 Nisan 1923’te “iki imtiyaz anlaşması” onaylandı. Bunlardan biri, “Amiral Chester’in Ottoman-American Development Company şirketine, Türkiye’nin doğusuyla Musul-Kerkük’ü birbirine bağlayan 4400 kilometrelik demiryolu ve 2 limanın yapımı karşılığında, limanların ve demiryolunun işletilmesi, demiryolunun iki yanındaki 40 kilometrelik alanda her türlü maden ve petrol arama, yol, kanal, telgraf, telefon hatları kurma, oteller, gözlemevleri, bankalar açma imtiyazının tanınması”ydı. Ayrıca çeşitli “vergi ve arazi alım kolaylıkları” sağlanacaktı. Bu imtiyazlar 99 yıl geçerli olacaktı.
Görüleceği üzere, Birinci İzmir İktisat Kongresi, Türkiye’de “Devletçi Kapitalizm”in inşa edildiği, “ülkenin yabancı sermayenin ayrıcalıklı pazarına açıldığı” bir Kongre’ydi. Buna karşı ilk ciddi başkaldırının, 14 Mayıs 2013’te IMF ile olan borç ilişkisinin kesilmesi olduğunu söylersek, çok mu büyük bir iddiada bulunmuş oluruz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.