El Sadr’ın radikal kararı F.Gülen için yol gösterici olabilir
Şii dünyasında Sadr ailesi; Batı emperyalizmine karşı mücadele önderlerinin yanı sıra, ilim, ahlak, bilgi ve edebin iftiharı şahsiyetler yetiştirmiştir.
Sadr ailesi, Ehl-i Beyt’in yedinci imamı İmam Musa Kazım’ın soyundan gelmektedir. Tarih boyunca bulunduğu topraklarda Batılı işgalci güçlere hiçbir zaman boyun eğmemiş ve işgale karşı direnişe öncülük etmiştir. Teslimiyet veya işbirlikçilik onlara göre “ihanet” kabul edilmiş ve böyle bir işbirliğine girişenin kellesi vurulmuştur. Bu nedenle “El Sadr Hareketi” egemen güçlerle her zaman mücadele içinde olmuşlardır.
Ayetullah Seyyid İsmail Sadr, batı emperyalizmine karşı mücadelesini 72 yaşına kadar devam ettirmiştir. Oğulları Seyyid Haydar Sadr, Seyyid Sadruddin Sadr ve Seyyid Muhammed Sadr ile onların oğulları, Muhammed Bakır Sadr, Seyyid Sadruddin Sadr ve kayıp İmam Musa Sadr, işgallere karşı ailelerinin şanlı direnişi sürdürmüşlerdir.
“El Sadr Hareketi”, günümüzde de Şii dünyasının etkisi büyük ailelerinden biridir..
Günümüzde El Sadr ailesini ve hareketini temsil eden ve aynı zamanda saygın bir lider olan Mukteda Sadr; Irak’ın işgaline şiddetle karşı çıkmış ve mücadelesini her zaman ortaya koymuştur. Mukteda Sadr işgal sonrası siyasi faaliyetlere yönelmiş ve Irak siyasetinde etkin bir güç olarak varlığını kabul ettirmiştir.
“El Sadr Hareketi”, halen Irak Başbakanı Maliki’nin koalisyon hükümeti içinde yer almaktadır ve aynı zamanda ülkede en etkili siyasi ve dini cemaattir. Radyo ve TV kanalları, günlük gazeteleri ve ayrıca ekonomik yapılanmasıyla Irak’ta güçlü etkin bir konuma sahiptir.
Bütün bu güce ve unsurlara rağmen; hareketin lideri Mukteda El Sadr geçtiğimiz günlerde radikal bir karar alarak, bundan sonra siyasetle ilgilenmeyeceklerini, parlamentoya girmeyeceklerini, kurulacak hükümetlere ortak olmayacaklarını belirterek; “siyasi ve sosyal alanda faaliyet gösteren tüm ofislerinin kapatılacağını” açıkladı.
Irak’ta 30 Nisan’da yapılacak parlamento seçimlerinden üç ay önce böyle bir radikal kararın ilan edilmesi Irak’ın siyasi tarihinde önemli bir gelişmedir.
El Sadr, bu kararı neden aldığını şöyle açıklıyor: “Siyaset alanından çıkarak tüm halkı toplu şekilde kucaklamak için ve herkese eşit mesafede olmayı temel esas kabul ettik”. “Bundan sonra hiçbir bakanın ya da meclis üyesi bize bağlı olmayacak veya bizi temsilen görevlendirilmiş olmayacak. Camiamıza ait radyo, televizyon ve gazetelerden sadece İslam dinini tebliğ ederek irşat görevimizi sürdüreceğiz…”
Sadece dini alanda faaliyet göstereceklerini belirten El Sadr, siyasetten çekilme kararı ile El Sadr Hareketi’nin itibarını korumuştur.
“El Sadr Hareketi”nin siyasi hayattan çekilmesiyle birlikte “Hükümeti veya devleti ele geçirme amaçlı” bir hareket olduğu algısı ortadan kalkmış oldu.
F.GÜLEN; AYNI YOLU İZLERSE YANLIŞLARDAN SIYRILMA ŞANSI OLUR VE DE ÜLKE RAHATLAR…
Irak’ta dini bir cemaat olmanın yanı sıra; sosyal, kültürel, ekonomik ve siyaset alanlarında güçlü bir figür olan Mukteda El Sadr’ın ani bir kararla siyasetten çekilip dini hizmete dönüşü, gerçekten takdire şayan tarihi ve siyasi bir karardır.
Ayrıca benzerlikleri bakımında bu karar F. Gülen için de önemli bir yol gösterici olabilir.
İçinde bulunduğu yanlışlardan sıyrılma adına cemaatin lideri F. Gülen; “Dinler arası dialoğun bir safsata olduğu anlaşılmıştır. Egemen güçlerle işbirliği çerçevesinde Yahudi lobileriyle işbirliği ve Vatikan ile temaslar bize hiçbir şey kazandırmamıştır. Bu yanlışlarda ısrar yerine tümünü elimin tersiyle itiyorum” diyerek, benzer bir karar alır mı?
Hükümeti tasfiye operasyonlarını gerçekleştiren ve asıl hedefi devleti ele geçirme olan projesinin adı olan o paralel yapıya son verir veya verebilir mi?
72 yaşına rağmen 1998’den beri kendi isteğiyle Pennsylvania’daki bir çiftlikte sürgün hayatı yaşayan F. Gülen bu zelil hayatın yerine ülkesi Türkiye’ye ve manevi dünyamızı besleyen o vaaz kürsüsüne yeniden dönme kararı alır veya alabilir mi?
Böyle bir karar alsa ve ona bu kararı neden aldın sorulduğunda; “Bundan böyle devlet içindeki paralel yapı olmayacak. Cemaat medyasından hükümet ve siyasiler aleyhinde karalama kampanyaları yapılmayacak. Cemaat okulları ihaleler pazarlayan ofisler olmayacak. Şantaj ve kasetli tehditler yapılmayacak” dese ne kaybetmiş olur?
Müsaadenizle bu suallere aklımın erdiğince ben cevap vermeye çalışayım...
Hiç şüphesiz:
Irak’taki El Sadr’ın yaptığı gibi Fethullah Gülen de böyle bir hayırlı karar alırsa Türkiye’yi ve Türk milletini rahatlatmış olur. Böyle bir karar ayrıca Fethullah Gülen’e kaybettiği itibarı yeniden kazanma yolunu açmış olur.
Çünkü bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… Bundan böyle devlet içinde paralel yapıya karşı mücadele dönemi başlayacaktır.
Unutulmasın ki;
Devlet kendine ortak istemez ve hiçbir hükümet cemaat güdümünde ülke yönetmez. Dolayısıyla cemaate ve Fethullah Gülen’e tek yol kalıyor..
Mukteda El Sadr gibi radikal ve cesur kararlar almak...
Ayrıca önemle belirtmek isterim ki; bu cesur tavır Gülen ve cemaatine hiçbir şey kaybettirmez aksine çok şeyler kazandırır.
Cemaat ve F. Gülen’le beraber Türkiye ve Türk milleti kazanacaktır. Kaybeden Cemaat ve F.Gülen üzerinden Türkiye’yi dizayn etmek isteyen egemen güçler olacaktır… Hayırlı kararların alınması dileklerimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.