Hasbüna şeriatullah
İslâm fıtratı üzere dünyaya gelmiş olan insanı insanlığından etmek için, yaşadığımız bu asırda yerel tağutlar ile küresel tağutlar müşterek hareket ediyorlar. Modern-seküler-liberal diktatörlük/tiranlık farklı dünyaların, farklı dünya görüşlerinin, hayat tarzlarının, farklı gerçekliklerin, farklı yorum biçimlerinin olabileceğini konuşmamıza bile izin vermediği gün ışığı gibi ortadadır. Emperyalist küresel sistem, yerel tağutları tek tip insan yetiştirmekle görevlendirmiş bulunmaktadır.
Asrımızda genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise ülkemizde Anglosakson dünyasına özgü paradigmalar dokunulmaz hale gelmiş. Müslümanlar her gün Müslümanlıklarından çok şeyler kaybediyorlar. Dini hayatın ana yoldan, nassların belirlediği yoldan çıkarak, yan yollara sapanların haddi hesabı yok.
Türkiye’de uzun yıllar Müslüman Türkler dillerini yaşadılar ama dinlerini serbestçe yaşayamadılar, Müslüman Kürtler ise dinlerini ve dillerini birlikte yaşama mutluluğundan hep mahrum bırakıldılar. Bunun ana sebebi, İt (İttihat ve Terakki)’nin darbe ile devleti ele geçirmesidir. Neredeyse üzerinden bir asır geçmesine rağmen hala bu ülkede İt (İttihat ve Terakki)’nin darbe yansımalarıyla yatıp kalkıyoruz. Ülkemizdeki “Yargı Vesayeti”nin icraatları, İt (İttihat ve Terakki)’nin darbe yansımalarıdır. Şunu bilelim ki; vesayetlerin, diktatörlüklerin en kötüsü, Yargıçlar diktatörlüğü (Juristokrasi)’dür.
Türkiyeli Müslümanlar, İt (İttihat ve Terakki)’nin darbe ile devleti ele geçirdiği günden beri inandıkları gibi bir hayat yaşayamadılar. Türkiyeli insanlar, Türkiyeli Müslümanlar, İt (İttihat ve Terakki)’nin Türkiye’ye armağan ettiği “Yargı Vesayeti”ni sona erdirmedikleri müddetçe rahat edemezler.
Mustafa Kemal’in Hakimiyet-i Milliye’nin 11 Şubat 1923 sayısında yer alan “Kanun-i Esasi cümlenizce malumdur ki, Kur’an-ı Azimüşşan’daki nusûstur.” demecine rağmen, daha sonraki uygulamalarda kanunların Kur’ân’dan alınması veya Kur’ân’a dayandırılmasının yasaklanıp suç sayılması, “Yargı Vesayeti” ile birlikte Takiyyeciliği de gündeme getirmiştir. Müslümanlara karşı Takiyyecilik, taklacılığı da beraberinde getirir. Türkiyeli Müslümanlar olarak “Taklacı”larının bol olduğu bir ülkenin sakinleriyiz. Müslümanlara karşı Takiyyecilik yapan Taklacılara rağmen doğru olan şudur: Bütün zamanlarda ve mekânlarda Müslümanların anayasalarının kaynağı, Kur’an-ı Azimüşşan’daki nusûstur. Kur’ân’dan alınmayan ve Kur’ân’a uygunluk arzetmeyen hiçbir anayasa Müslümanları bağlamaz. Kur’ân’dan alınmayan ve Kur’ân’a uygunluk arzetmeyen anayasalarla kendilerini mukayyed görenler, başkalarını da mukayyed hale getirmek için cebr-ü şiddete başvuranlar da Müslüman sayılmazlar.
Müslüman olmanın ve Müslüman kalmanın yolu, Şeriatullah’ı saadet-i dareyn (dünya ahiret saadeti) için kâfi görmektir. Müslüman insan, bütün zamanlarda ve mekânlarda kendisini Şeriatullah ile mukayyed gören insandır. Rabbimiz buyuruyor: “Sonra seni de bu işte (din, devlet, ekonomi, sosyal ve ferdî hayat ile ilgili) bir şeriat üzere kıldık. Ona uy ve bilmeyenlerin arzularına uyma” (Casiye Sûresi/ 18) Bu ayet-i kerime’den açıkça anlıyoruz ki; önümüzde üçüncü bir yol yok sadece iki yol var. Ya Şeriatullah veya hevâ ve heves. Şeriatullah dışında kalan bütün rejimler, sistemler hevâ ve heves cümlesindendirler. Allah’a imanı olanların, Allah’a, Allah’ın indirdiklerine inanmış olanların ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde ismi ister Kemalizm, ister Komünizm, ister Liberalizm, ister Kapitalizm olsun, kul kaynaklı bütün ideolojileri istisnasız reddedip “Hasbüna Şeriatullah” demeleri gerekiyor. Yani “Allah’ın şeriati bize kâfi” demeleri gerekiyor. Aksi halde Allah’a olan imanları bir vehimden öteye geçemez.. Dünyevî çıkarlar ve meşrebî kaygılardan ötürü Şeriatullah ertelenemez, ötelenemez. Şayet dünyevî ve meşrebî kaygılardan dolayı Şeriatullah erteleniyorsa, öteleniyorsa, bilinsin ki meşreb çıkarı din çıkarının fevkine çıkmıştır. Meşreb çıkarını dinin çıkarının fevkine çıkaranlar, kendilerini de meşreplerini de yerel ve küresel tağutlar hesabına Allah’ın dininden çalanlardır. Ama bir gerçek var ki bunların da artık sonları geldi. Bunun için diyoruz ki; Sağa tos, Sola tos, yeter artık Şeriatullah hayata hâkim olsun; huzursuzluğun her çeşidine paydos!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.