Fethullah Gülen, Kılıçdaroğlu ve Sarıgül, Kan Kardeşi Olacak!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yine coşuyor:
- Bu kasetler Ağrı Dağı ne kadar gerçekse o kadar gerçektir!
Başbakan Recep Erdoğan’a kurulan kumpası kastediyor. Kılıçdaroğlu, koskoca SSK’yı batırma becerisini gösteren bu adam, herhalde bu cemaatin tuzak kurmada ne kadar mahir olduğunu bilmeyecek kadar beceriksiz olamaz (mı?) Olamaz olamaz, bugüne kadar gösterdiği performansa bakınca gerçekten bu adam bir abdal diyebiliyoruz, resmen abdal... Millet kendisine oy vermiyor, güvenmiyor, ama o her defasında büyük bir tevekkülle aynı kapıyı çalıyor:
- Oyunuzu bana verir misiniz?
- Hayııır... Bin kere hayır!
- Ne olur, bir kere de beni deneyiniz.
- Hayır kardeşim, denenmiş denenmez. Daha dün İstanbul’da yaptıklarınızı unutmadık. Ne İSKİ’yi ne de PİSKİ’yi unutmadık. Ümraniye’de patlayan çöp dağlarının kokusu ve korkusu hâlâ içimizde. Sen ne yüzle her defa kapımızı çalıyorsun.
Adamcağız bu defa çaresizlik içinde “Denize düşen yılana sarılır” atasözünü düstur edinerek önce hırsız, yolsuz diye partiden attıkları Mustafa Sarıgül’ü İstanbul’dan aday yapıyor ve ardından da ABD’ye giderek el etek öpüyor:
- Ne olur Türkiye’de beni iktidara getirin. İnanın ben “One minute” demeyi hiç bilmem. Zaten okulda da İngilizcem zayıftı. Benim başında olduğum Türkiye’de eksen kayması da olmaz. Beni nereye koyarsanız, orada uslu uslu otururum.
Oradan Pensilvanya’ya uzanıp yıllarca kuyusunu kazdığın ve can düşmanı olduğun Fethullah Hoca’nın elini öpüp:
- Hocam, inanın bugüne kadar ben sizi hep hayranlıkla izledim. Yurtdışındaki okullarınızda yaptığınız çalışmalar, Türkçe Olimpiyatları, daha neler neler... Alkışlamamak ne mümkün. Ama benden önceki genel başkan var ya. Hep o size düşmanca nazarlarla baktı. Tabii sonunda da sizin manevi tokadınızı yedi ve defteri dürüldü. Ben sizinle paralel çalışmak istiyorum. ABD dost ve müttefik, İsrail hakeza... Erdoğan’a düşmanlıkta hemfikiriz. Geriye kalan bir başörtüsü, siz de zaten ‘Başörtü füruattır’ dediniz ve problemi çözdünüz. İnanınız hocam dünyanın saadeti ‘dinlerarası ve dinsizler arası diyalog’tan geçiyor. Sırtımızı da küresel faiz lobisine dayadık mı, oooh... Artık bizi kimse yıkamaz. ‘Vaiz lobisi ve faiz lobisi el ele’
Bakın hocam, bizim elimizde çok iyi bir gençlik var. Taksim Gezi gençliği. Yalnız bunların manevi açıdan eksiklikleri vardır. Onlara sizin beddua kasetlerinizden bolca dağıtıp bu açıklarını giderdik mi değme keyfimize. Sarıgül İstanbul’dan siz dershanelerden... Geçinir gideriz valla... Çocuklarını dershaneye vermeyenlere bir beddua edersiniz, hoşafın yağı kesilir. Gene de anlamazlarsa gelsin kasetler, nasıl hocam!
- Bak Kemal Bey kardeşim bugüne kadar senin günahını almışım, sende ne cevherler varmış da haberimiz yokmuş. Türkiye’de artık bütün oylarımız senindir. Dur şuradan Kırık Testi’den sana bir şifalı su vereyim de iç. Az evvel gayb âleminden gönderildi. Ayıptır söylemesi benim bütün ihtiyaçlarım böyle karşılanıyor.
- Hocam, beni çok duygulandırdınız, siz ne mübarek insansınız. Parti teşkilatına genelge yayınlayacağım. Üyelerimiz çocuklarının ve torunlarının adını Fethullah koysunlar.
Size şaka gibi gelen bu satırlar neredeyse gerçek olmak üzere. Arada bir muhabbet, bir muhabbet! Fethullah Hoca, Kemal Kılıçdaroğlu ve Mustafa Sarıgül yakında kan kardeşi olacaklar.
Yavru muhalefet cephesinde ise durum aynı seviyede acıklı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 31 Mart sabahı kendisine yöneltilecek oklardan kurtulmak için hazırlık içinde.
- Siz seçim günü sandığın başında durmadınız, kahveye gidip çay içtiniz, o ilaçlı olduğu için uyuyup kaldınız. AK Parti oyları çaldı, bize de nal toplamak kaldı.
Türkiye’nin siyasi manzarasına bakınca görülüyor ki Başbakan Erdoğan ve AK Parti, resmen 7 düvelle savaşıyor. Yolsuzluk suçlaması ve montaj kasetler işin kılıfı. Benim kullandığım bir kalp ilacı var, 10 yıl önce Erdoğan ilk geldiğinde 75 TL idi. Bugün normal olarak en az 250 TL olması lazım değil mi? Hayır, 26 TL. Yani yolsuzluk yapacak bir iktidar sadece ilaç sanayi ile anlaşarak kanımızı emebilir. Bu iktidarın en büyük destekçisi fakir, fukara, garip-gureba, dullar-yetimleri bugüne kadar insan yerine konulmayan, hakkı yenilen insanlar olmalıdır. İnsan olduğunuzu, devlet karşısında da hakkımızı arayabileceğimizi bize bu iktidar gösterdi.
30 Mart’ın hepimize bayram olabilmesi için daha çok çalışmaya ihtiyacımız var. ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerinin hortumlarını kesen AK Parti’ye karşı yürüttüğü savaşın katmerlisini onlara karşı yürütmek ve dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye umut bağlayan mazlum ve mağdur insanlar için, Filistin, Gazze, Bosna, Somali, Sudan, Myanmar, Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, Irak, Arnavutluk, Kosova, Batı Trakya, Bulgaristan için... Omuz omuza, el ele çalışmak boynumuzun borcudur. Bu borcu ödeyelim.