Batı ile Rusya’nın restleşmesi ve Türkiye
Amerika ve AB’den oluşan güç ile Rusya; Ukrayna ile ilgili olarak yakın tarihte ilk defa restleşti. Rusya tüm dünyanın gözleri önünde Kırım yarımadasını kendi topraklarına kattı. Yetmedi; Ukrayna sınır şehirlerinde Rus ve Rus yanlışı Ukraynalıları kışkırtarak devlet kurumlarından Ukrayna bayrağı indirilerek Rus bayrağı çekildi. Nitekim, Ukrayna’nın doğusunda Donetsk kentinde ayrılıkçıların tek taraflı ilan ettiği yasama meclisi, 11 Mayıs’a kadar Rusya’ya katılmak için referandum düzenleneceğini açıkladı. Kısacası; Kırım’ın ilhakından sonra şimdi Ukrayna resmen bir bölünmenin eşiğine sürüklendi.
Amerika ve AB bu gelişmeye hâlâ beklenen siyasi ve askeri cevabı vermiş değil. Amerika ve AB’nin Rusya’ya karşı aldığı ekonomik yaptırımlar Rusya’yı etkilemediği anlaşılmaktadır. Hatta, NATO’nun Rusya ile olan askeri ilişkileri kesmiş olması Ukrayna, Polonya ve Baltık ülkelerini de içine alacak askeri tatbikatı yapacağının ilanı bile, Rusya’nın Kırımdan geri adım atmasını veya Ukrayna’nın içişlerine karışmamasını sağlayacak girişim olmadı.
Ukrayna yüzünden, Batı ile Rusya ilişkilerinin kötüye gitmesi ihtimali AB’yi endişelendiriyor. Bunun arkasında AB’nin içinde olduğu ekonomik sıkıntıların yanı sıra, AB’nin, doğalgaz başta olmak üzere enerji kaynakları konusundaki bağımlılığı önemli rol oynamaktadır.
Rusya’nın komşuları; Ukrayna’da yaşananlardan ve Kırım’ın Rusya topraklarına katılmasından ve Ukrayna içişlerine müdahalesinden dolayı çok ciddi endişe duymaktadırlar. Rusya 2008 yılında Gürcistan’dan sonra ikinci kez kıtadaki sınırları hiçbir bedel ödemeksizin şiddet kullanarak değiştiriyor.
ABD ve AB’DEN SONRA NATO DEVREDE
Putin’in Rus yayılmacı politikalarını durdurmanın tek yolunun Amerikan-Avrupa dayanışmasından geçtiği düşünülüyor. Amerikalılar askeri güç bakımından, Rusya ile psikolojik bir denge sağlaması açısından önemli bir konumdadır.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kırım hamlesi ile AB ile ABD’yi birbirine yakınlaştırdı. Nitekim NSA skandalı nedeniyle gergin bir dönemden geçen AB ile ABD, Kırım krizi sonrası ortak bir strateji belirlemeye mecbur kaldı.
Amerika’nın AB ile ortak yürütülen Rusya karşıtı politikalarını destekler mahiyette NATO’nun da devreye girmesi Rusya’yı etkiledi. Velhasıl NATO, Rusya’yı düşman görmeye devam ediyor.
Moskova’nın Ukrayna ile ilgili tutumu yüzünden NATO Rusya Federasyonu ile işbirliğine son verdi. Bununla birlikte NATO, Kiev ile işbirliğini arttırıyor. Ukrayna’ya NATO’lu uzmanlar hareket ediyor, ortak tatbikatların düzenlenmesi planlanıyor.
NATO bu tavrı ile Moskova’yı zorlamakla beraber; Rusya’nın yayılmacı politikalarından endişe duyan Polonya, Moldova ve Baltık ülkelerini cesaretlendirmiştir.
TÜRKİYE NELER YAPMALI!..
Türkiye seçim atmosferinden bir türlü kurtulamıyor. Referandum niteliğinde gerçekleşen yerel seçimlerden hemen sonra Cumhurbaşkanlığı ve sonrasında gerçekleşecek olan genel seçimleri şimdiden tartışılmaya başladı.
Ancak biz yerel seçimler heyecanını yaşarken Rusya Kırım yarımadasını topraklarına kattı ve boğazlarımızdan Rusya ve Amerika’nın savaş gemileri geçerek Karadeniz de mevzilenmiş durumda. Ukrayna’da hâlâ sular durulmadığı gibi bölgede her an her şey olabilir.
ABD donanmasına bağlı, 333 metre ve 100 bin tonun üzerinde bir ağırlığa sahip George Bush uçak gemisinin; 5 bine yakın mürettebatı ile Karadeniz’e çıkması Moskova’yı rahatsız etmiştir.
Rusya, Türkiye’ye Montrö Sözleşmesi’ni hatırlatarak gereğini yapmaya davet etti. “Montrö Sözleşmesi”, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz’de kalış süresine de kısıtlama getiriyor, bu gemiler Karadeniz’de en fazla 21 gün kalabiliyor.
Bir yanda ittifak içindeki müttefik Amerika, diğer yanda Rusya gibi ticari alanda fevkalade ilişkiler içinde olduğumuz komşumuz Rusya Federasyonu var.
Ancak Türkiye; Kırım’daki referandumu tanımadığını ilan ettiğine göre Rusya’nın Uluslararası hukuka uygun hareket etmediğini ileri sürerek kendisinden de Montrö anlaşmasını hatırlatmaya Rusya’nın hakkı olmadığını belirtmelidir.
Türkiye; “Rusya Kırım’dan çekilsin, biz de Montrö’yü işletelim” demelidir.
Çünkü Türkiye Montrö’nün o günün şartlarında güçlü ülkelerin dayatması sonucu bu anlaşmaya imza koymuştur. Montrö’nün geçerliliği 2016 yılında doluyor ve Türkiye boğazlardan geçiş konusunda kendi çıkarlarını koruyarak kendi kanunlarını işletmelidir.
Diğer bir önemli konu Kırım Yarımadasıdır. Kırım bizim içinde çok önemli…
Kırım bir Türk yurduydu. İkinci Dünya Savaşı sonrası Stalin’in soydaşlarımızı sürgüne göndererek bölgeye Rusların yerleştirilmesiyle o tarihten sonra Kırım Ruslaştırılmıştır. Bu günkü referandum o işgal sayesinde Rusların lehine gerçekleşmiştir.
Kırım Rus toprağı değildir ve referandum meşru değildir. Bundan dolayıdır ki, Kırım’daki Tatar Türklerinin tüm hakları sonuna kadar aranmalı ve de savunulmalıdır.
Ülkemizde seçim heyecanı ve tartışmaları yaşansa da, Milli çıkarlarımız heba edilmeyeceğine olan inancım tamdır. Çünkü Türk hükümeti görevi başındadır ve Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu görevinin bilincinde yetenek ve tecrübeye sahiptir.
Ancak yine de hem hükümetimiz, hem de Dışişlerimiz daha aktif politikalar üretmeninin gayreti içinde olmalıdır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.