Latif Erdoğan

Latif Erdoğan

Gün bekleyen yiğitler

Gün bekleyen yiğitler

İç siyasetin bizi boğduğu, başka şey düşündüremez ettiği bir süreçte, Mısır’da bir firavun yine can almaya devam ediyor. 529 mümine idam hükmü verildi. Gözlerinde cennet ışıltısı parlayan, dudaklarında tebessüm goncası ürperen bu yiğitler Rabia işaretiyle bizleri selamlarken, biz sünepe bakışlarla onları seyretmek mevkiinde mi kalmalıydık. Gözlerine mil çekilmiş âmâ gibi bakan dünya, bu firavun zulmüne karşı bir kerecik hayır deme insanlığını gösteremeyecek kadar adaletten savrulmuş halde midir?

Öyleyse kimi, niçin bekleyeceğiz? Olanlar, Mısır’ın iç meselesi olmaktan çoktan çıktığı ve bir insanlık suçu haline geldiği halde, varlık gayesi bu tür suçları önlemek ve cezalandırmak olan uluslar arası kurum ve kuruluşlar, takındıkları sessiz bekleyiş tavrıyla insanlığa ve özellikle de Müslümanlara ne gibi mesajlar vermiş oluyorlar? Onlar bizleri var güçleriyle ötekileştirirken, bizler hangi gözü dönmüş ihtirasların tutsağı olarak kendimizi zalim coğrafyanın bir parçası olarak niteleme gayretkeşliğini sürdürmek peşindeyiz? Kendimize gelmek için, daha hangi mezelletin kıyamet sarsıntısını bekliyoruz; ve daha ne kadar bekleyeceğiz?

Onlar, yeryüzünde nefes alıp veren bir tek şuurlu Müslüman kalmayıncaya dek, bu katliamlarını sürdürmek niyetindeler. Ümmet neyin ve kimlerin peşinde? Mısır’da kin ve nefret kusanlar, buldukları ilk fırsatta, kin ve nefretlerinin lavlarını bizim üzerimize püskürteceklerinde kuşku yok. Kuşku olmayan bir durum da tarihi belleğini kaybetmiş bizim samit infialimiz. Millet ve devlet olarak, özellikle İslam ülkelerini ilgilendiren konularda daha aktif sorumluluklar üstlenmek zorundayız.     

“Ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmeme” cehaleti, İslam kimliği taşıyan milletlerin en büyük zaafı iken, bir de buna müminlerin dertleriyle dertlenmeme gafleti eklenmiş bulunuyor. Bu cehalet ve bu gaflet devam ettiği sürece zalim ve acımasız güçler tarafından, hayatın bütününde ve son kerteye kadar istismar edilmemiz, sömürülmemiz kaçınılmaz görünüyor. Can derdine düşenlerin canlarını kurtaramayacakları toplu kaçış görüntülü firari günler yaşıyoruz. Bu firari günleri durduracak, dik duruşlu, şahin bakışlı, iman yürekli yiğitlere ihtiyaç var. Ayette destanlaştırılmış erlere, alperenlere ihtiyaç var:

“Müminlerdendir o erler ki, Allah’a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar ahitlerini hiç değiştirmediler.” (Ahzab, 23)

Onlar ki, imanın altı rüknüne bir bütün halinde ve hakkalyakin ölçüsünde inanmış kimselerdir. Ölüm onlar için ahret denilen ebedi aleme bir geçiş, Alemlerin Rabbine vuslatı gerçekleştirecek bir yöneliştir. Bu dünya, ilahi isimlerin tecellilerini okuma, ahret yurdunu oluşturacak sonuçları devşirme yeri olması yönüyle önemlidir. Geçici ve fani yüzüyle dünya, bir oyun, bir oyuncaktan ibarettir. Gerçek hayat ise insanı ancak ötede beklemektedir. Dünya hayatı ile ahret hayatı arasında ölüm kısa süreli bir kesintidir. Halbuki şehit bu kesintiyi hiç hissetmeyecek, bir hayattan bir başka hayata; basit bir hayattan muhteşem bir hayata intikal edecektir. Onun içindir ki ayette: “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz.” (Bakara, 154) denilmektedir.

Onlar ki, Allah yolunda cihada ve cihat yolunda kurban olmaya ahdetmiş, söz vermiş insanlardır. Onlar bulduklarıyla da mest ü memnun olmuşlardır. Ölüm onlara yekpare nefes olup bekledikleri müjdedir. Onlar asla zoru görünce döneklik edenlerden; onlar asla ölümü duyunca yüz çevirenlerden değildir.  

Onlardan önde gidenler, arkadan gelenlere böyle örnek olmuştur. Arkadan gelenler de önden giden kutluları kendilerine böyle örnek edinmişlerdir. Önden gidenler, Allah’a verdikleri sözü yerine getirmiş öyle gitmişler; arkadan gelenler de verdikleri sözün gerçekleşeceği günü beklemektedirler. Bayram sevinciyle beklemektedir, şeb-i arus heyecanıyla beklemektedirler.

Ya ruhlarının boyunlarına dünya ilmeği geçirilmiş zalimler ve onlara çanak tutan kem talihler, onlar neyi beklemektedirler. O ölü canlar, hangi hayattan medet ummaktalar. Her öldürdükleri cana mukabil ebedi ölüm tadacaklar, hangi teselliyle dünyada vicdan, ahrette cehennem azabından kendilerini kurtaracaklar. Hayır ve asla kurtaramayacaklar..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Latif Erdoğan Arşivi