Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Mısır’daki idam kararları
Mahalli seçimler sonrası başarısız kalan Ana muhalefet partisi CHP ve muhalefet partisi MHP; bu başarısızlıklarını örtmek ve unutturmak için ilk grup toplantılarında Cumhurbaşkanlığı tartışmalarını gündeme taşıdılar.
CHP ve MHP, İlk grup toplantılarında seçim yenilgilerinin hesabını verme yerine kimin Cumhurbaşkanı olup olamayacağı konusunda ahkâm kesmeye başladılar.
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanının nasıl bir kişiliğe sahip olması gerektiğini sıraladı ve Başbakanın Cumhurbaşkanı olmaması için “siyasetin dışından” birinin olmasının, onun da bayan olmasının, daha doğru olacağını ifade ederek muhalefet partilerine ortak bir aday gösterilmesi çağrısında bulundu.
Kısacası; Kılıçdaroğlu bu açıklamasında “Bizden olma ihtimali yok. Hiç olmazsa AK Parti’den de kimse olmasın” imasında bulundu. Aslında bu bir hazmedememedir.
Bahçeli ise haddini aşarak “Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz, olamayacak” diyerek ağır eleştirilerini sıraladı.
Ancak hepimiz biliyoruz ki Cumhurbaşkanını Sayın Bahçeli değil halk seçecek.
Bu dil ve sertlik MHP liderine yakışmıyor. Bahçeli’nin “bu seçimin asıl galibi MHP’dir” şeklindeki açıklaması ise grup toplusunda bile inandırıcı bulunmadı, kaldı ki bu sözleri zaten kendi grubu tarafından da alkışlanmadı...
KILIÇDAROĞLU’NUN EN DOĞRU TESPİTİ
Kılıçdaroğlu, kendisine yapılan yumruklu saldırı sonrası katıldığı ilk grup toplantısında, Mısır’daki Müslüman Kardeşlere yönelik alınan 529 İdam kararı ile ilgili yaptığı çıkış ile dikkat çekti. Kılıçdaroğlu’nun konuşması sırasında yapmış olduğu tespit, gerçekten hem doğru hem de yerindeydi. Kılıçdaroğlu konuşmasında;
“Türkiye’de geçmişte idam cezaları verildi.İdamlar toplumlarda derin yaralar açar” ifadesinde bulundu. Sayın Kılıçdaroğlu yalnız bu tespitini aktarırken keşke hangi dönemde ve hangi siyasi partinin emriyle oluşturulan mahkemelerde bu idamların gerçekleştirildiğini hatırlatmış olsaydı. Yani CHP’nin kirli geçmişiyle yüzleşen gerçekleri itiraf edebilseydi. Bu yüzleşme gerçekleşirse beraberinde bir zihniyet değişimini de getirir. İşte o zaman “Yeni CHP” sözü inandırıcı olmaya başlar.
Kılıçdaroğlu, siyasi geçmişinin kirli yüzünün hatırlanmasını istememiş olabilir. Ancak onun tespiti üzerinden eksik kalanı o zaman biz tamamlayalım.
Mısır’da idamları veren mahkemenin bu kararları hukuki değil siyasidir. Bu idam kararları; tıpkı CHP’nin tek parti döneminde oluşturulan İstiklal Mahkemelerinde on binlerce masum insanla ilgili “şahitlerin bilahare dinlenip dosyaya ilave edilmesi şartıyla” notu düşülerek verilen keyfi idam kararlarının bir benzeridir.
O dönemlerde alınan toplu idam kararlarının amacı; korku imparatorlukları oluşturularak jakoben bir anlayışla yeni rejimin ideolojisi kabul edilen “Kemalizm” safsatasını dayatmaktı. Devamında ise bu maske altında “rejimi koruma ve kollama” adı altında azınlığın çoğunluğa tahakkümü olan vesayetçi güç oluşturuldu.
Cumhuriyet dönemine üç askeri darbe sığdırıldı. Çok partili yaşama geçişin ardından her 10 yılda bir askeri darbe geleneği başladı. 27 Mayıs 1960’ı, 12 Mart 1971 izledi. 1980’de de 12 Eylül darbesi yapıldı. Bu darbelerle hem idamlara devam edildi hem de o ideolojik sapıklık pekiştirilmiş oldu.
1990’larda askeri darbe olmayınca, ‘‘10 yılda bir darbe’’ geleneği de bitti sanıldı. Ancak sonuç itibarıyla askerlerin sivil iradeye müdahalesi “Post Modern” darbesi olarak tarihe geçen 28 Şubat yaşandı.
Çok şükür ülke ve millet olarak biz bu belalardan kurtulduk.
Şimdi Mısır halkı benzer bir süreci yaşıyor. Son Firavun olarak adlandırılan Hüsnü Mübarek’in halk tarafından devrilmesiyle “Firavunlar devri” kapandı sandık, ancak yanılmışız. Şimdi yeni Firavunlar türedi. Eski Firavunları aratmayacak kadarda zalim olan darbeci Firavun El Sisi dönemi başladı.
Darbeye direnen Mısır halkının üzerine acımasızca yürüdü ve 5000 masum sivil insanı katletti ve binlercesi işkenceden geçirildi. Şimdi İhvan Hareketi’ni topyekûn yok edilip öncülerinden 529 kişiye idam cezası verildi.
Bu gün Mısır’da yaşanan siyasi baskılar, göstermelik mahkemeler ve verilen idam kararlarıyla insanlık onuru ayaklar altına alınmıştır. İnsan hak ve özgürlükleri adına hazırlanan tüm raporlar ile bölgeden gelen haberlere bakılırsa Mısır’da kelimenin tam anlamıyla bir insanlık faciası yaşanmaktadır.
Batı dünyası bölgedeki çıkarları açısından bu vahşeti görmezlikten gelirken Suudi Arabistan başta olmak üzere bazı Arap ülkeleri kendi hâkimiyetlerine zarar verir korkusuyla Mısır’da mazlumun değil, zalimlerin yanında yer almaktadırlar.
Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın Firavunlara karşı takındığı tavır takdire şayandır. Ayrıca AK Parti Gençlik Kollarının Türkiye genelindeki protesto eylemleri sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle güçlenerek devam ediyor. Milyonları bulan imza kampanyaları ve kurulan idam sehpalarıyla idam kararlarına dikkat çekiliyor. TBMM’de tüm siyasi partilerimizin idamlara karşı ortak bir bildiri yayınlaması gerçekten çok anlamlıdır.
Sadece Türkiye’de değil, Mısır halkı ve dünya Müslüman halkları Mısır’daki Firavunlar çetesinin sürdürdüğü mezalime karşı kıyamdadır ve sonuna kadar da Mısır’daki İhvan Hareketini desteklemeyi sürdürecektir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.