Faruk Köse

Faruk Köse

Parçalanma süreci tersine çevrilmeli!

Parçalanma süreci tersine çevrilmeli!

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Gültan Kışanak, aslında “bölünmenin kibarca ifadesi olan demokratik özerklik” ile ilgili olarak, adım atmaya başladıklarını ifade etti. Bu adımların gereği olarak, bölgenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından, “özerklik”e hazırlanan yerel yönetimlere pay verilmesi gerektiğini söyledi.

Zaten bunun için harekete geçmişler. “Diyarbakır’da kaç petrol kuyusu var, ne kadar üretim yapılıyor, nereye gidiyor” bunları araştırmaya başlamışlar.

Bu hususta, “Türkiye”yi ayrı bir “sömürge devleti”, Güneydoğu “Kürt bölgeleri”ni ise ayrı bir “sömürülen devlet” olarak gördüklerini izhar eden şu cümleyi kuruyor: “Petrol ekonominin ana dinamosudur ama oraya enerji gidiyor, bize kirliliği kalıyor. Elektrik gidiyor borç kalıyor, petrol gidiyor sularımız kirleniyor.”

Gördünüz mü, “TC” bölgenin enerji kaynaklarını sömürüyor, onlara “kirlilik” kalıyormuş. Yani bölgeyi çoktan “ayrı bir devlet” olarak ilan etmiş bulunuyor, bütün sözlerinde bunu izhar ediyorlar. Nitekim, “kaynaklarını ver ben götüreyim, ne kadar ağır faturası varsa kalsın, bunu kimse kabul etmez” ifadesi bunu göstermiyor mu? Kaynaklar başka bir ülkeye mi gidiyor? Diyarbakır’ın elektriği ayrı bir santralda mı üretiliyor? Diyarbakır’a aktarılan kaynaklar için ayrı bir “yerel bütçe” mi var? “Sömüren-sömürülen ilişkisi”nin ısrarla vurgulandığını görüyor olmalısınız.

“Bölünme/ayrışma” o kadar ilerleyip resmileşmiş ve hatta “hukuki takipten vâreste” olmuş ki, Kışanak niyetini gizleme, imalı ifade kullanma gereğini hissetmeden, “Petrolden pay isteme” sorusuna, doğrudan ve net biçimde şöyle cevap veriyor: “Kesinlikle pay istiyoruz. Yereldeki tüm enerji kaynaklarından, yeraltı, yerüstü zenginliklerinden, ekonomik varlıklardan, yerelin pay alması lazım.”

Daha neler söylemiyor ki: Adım adım özerkliğe geçeceklermiş. Belediye Meclisi “Kent Parlamentosu”na dönüşecek, çalışmalarını “parlamento niteliğinde” yapacakmış. Belediyenin idari yapılanmasını değiştireceklermiş. Yerel yönetimlerin yetkilerini, sorumluluklarını, görevlerini adım adım arttıracaklarmış. “KCK’nın isteği üzerine”, BDP’nin belediye başkanlığını kazandığı illerde yönetim olarak “kanton sistemi”ne geçilecekmiş. Bu konuda da Suriye’deki Kürt bölgesinin yönetim sistemi gibi bir yapıyı örnek alacaklarmış.

Kışanak, “2007’den beri bölgesel yönetimler üzerine kurulu demokratik özerklik projemiz var. Bu aslında KCK’nin kanton projesine yakındır” diyerek, BDP’nin, “Terör örgütü PKK”nın “ayrılıkçı paralel devlet yapılanması” olan KCK’nın projelerini takip ettiğini itiraf etmiş oluyor. Bu itiraf üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ne yapacağını merak ediyorum doğrusu.

Kışanak’a “Güneydoğu’nun ülke bütçesinden aldığı pay”ı; bütçenin “kaçak elektrik/enerji kullanımı”ndan, “vergi ödenmemesi”nden kaybını; “bölgenin ekonomiye katkısı ile ekonomiye yükü arasındaki oran/orantısızlık”ı, “ekonomiye verdikleri zarar”ı; terörle mücadeleye “ne kadar kaynak harcandığı”nı; bölgeye verilen enerjinin maliyetine göre ücretlendirilmesi halinde ne kadar borçlu çıkacaklarını sormayacağım.

Bölgedeki “ekonomik kaybın ülkenin kalanına fatura edildiği”ni hatırlatmayacağım.

“Terörün ülke ve bölge kalkınmasına verdiği zarar”ı talep etmeyeceğim.

“Devlet bütçesinden Güneydoğu’daki belediyelere aktarılan paraların PKK’ya gittiği”ni bildiğimizi, “terörün bölgeden yatırımcıları uzaklaştırdığı”nı, “bölgenin gelişmesini asıl bunun engellediği”ni, enerjinin Batı’ya gitmesinin sebebinin, yatırımların mecburen Batı’ya yapılmak zorunda kalmasından kaynaklandığını söylemeyeceğim.

Çünkü eleştirdiklerimizin yanısıra, ülkeyi yönetenler nezdinde de, bu hatırlatmaların bir önemi görünmüyor.

Bu durumda ne desek boş olacak. Ayrılıkçı PKK sözcüleri de, “devlet kurmuş gibi” konuşacaklar..

Öyle görünüyor ki, “Yasal, psikolojik ve sosyal zemin” çoktan hazır. Sadece “politik konjonktür”ün uygun hale gelmesi bekleniyor. Orta vadede “Güneydoğu Federe Kürt Devleti”nin ilanına hazırlanıyorlar..

Devlet milletin rızasına uygun olarak kurulmadığı, hiçbir zaman milletin rızasını gözetmediği için, birlik de, bölünme de devlet rızasına göre gerçekleşiyor.

Ama artık “müslüman millet” buna dur demeli. Türk’üyle, Kürd’üyle, “Ümmet bilinci” etrafında kenetlenip birlik ve beraberliğini korumalı; “müslümanların bölge bölge, kavim kavim parçalanması” sürecini tersine çevirmeli. “Laik Devlet”i dönüştürerek...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
58 Yorum
Faruk Köse Arşivi