Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma!

Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma!

Evladını okula gönderen baba, sıkı tembihte bulunarak şöyle diyor: “Bak evladım! Sakın derslerini aksatma, hocalarına itaat et! Bilgi yarış halindedir, yarışı kimseye kaptırma! Kızlarla olan arkadaşlığını askıya al. Hele sağlıcakla bir okulunu bitir, bir yerlerde görev al, gerisi kolay.”

Dünya görüşü İslam olmayan birisi için bundan daha doğal tavsiye olamaz. Helal-haram çizgisi olmayanın kırmızı çizgisi de olmaz. Çocuğunun okuması ve bir yerlere kapak atmasına kendisini endeksleyen baba, dünya hayatının geçeceğini, ömrün biteceğini ve bir gün yaşanılan bu hayatın mutlaka hesabının sorulacağını nereden bilsin? Bilse de şu an aldırdığı yok. Varsa yoksa dünya, gerisi nasıl olsa hallolur.

Dünyevileşme ve İslami eğitimsizliğin geldiği nokta burasıdır. Bu aile reisi İslam’dan haberdar olsaydı, Allah Rasülünün şu hadisinden de haberdar olurdu:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz. İmam çobandır ve sürüsünden mesuldür. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mesuldür. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden mesuldür. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden mesuldür.” (Buhari, Ahkam 1; Müslim, İmaret 20)

Sorumluluğunun bilincinde olan ana-babalar çocuklarının dünyevi geleceklerini düşündükleri kadar uhrevi geleceklerini de düşünürler ve ümmetin ıslahı için proje üretirler. Toplumu yönlendiren mekanizma ve çarklar bozuk olduktan sonra evlatlarımızın düzgün ve çalışkan olmaları yetmiyor. Dolayısı ile hem maddi hayata önem verilecek ve hem de ihmal edilen manevi hayatın yeniden inşası için gayret gösterilecek.

Peygamberler ümmetlerine tevhid, adalet, dürüstlük, kardeşlik ve ümmeti ayakta tutabilecek dinamikler tebliğ etmişlerdir.

Sorumluluk sahibi olan ana-babalar kendilerine Lokman’ı örnek almalıdırlar. Allah aşkını, tevhidi, adaleti ve uhrevi hayatı her şeyin önünde tutan Lokman’ın oğluna tavsiyelere bir bakınız, hayran olmamak elde değildir. İşte birkaç örnek:

“Lokman, oğluna öğüt vererek: ‘Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür’ demişti” Lokman, 12)

Döşeme ustalığı yapan bir arkadaşım vardı. Benden yaşça hayli büyük olmasına rağmen kendisi ile iyi anlaşır, hoş sohbetler ederdik. Ben kendisine, sık sık balık avına gittiği için takılır ve “balıkçı amca” derdim. Kavi bir Müslüman olan balıkçı amcanın tek kusuru, dilinin sert ve tavırlarının kırıcı olmasıydı. Böyle olmasına rağmen kalbi yumuşaktı. Kişinin kalbini kırar, sonra pişman olurdu. İşte bizim balıkçı amcamız çocuklarını terbiye etme metodunda da sert üslubu benimsediği için başarılı olamadı. “Haydin ulan namazınızı kılın, sakın kötü kimselerle arkadaşlık etmeyin” diyen balıkçı amca belki de samimiydi ama, kullandığı üslup yanlıştı. Nitekim bir gün evlatlarından bir tanesi babasının yüzüne karşı, “ne yani bize zorla namaz kıldırmaya çalıştın, biz de çok zaman abdestsiz namaz kıldık, iyi mi oldu yani?” dedi.

“Ya Buneyye!” diyebilmek çok mu zor acaba? Merhamet yüklü, gönül ve kalp okşayıcı bir dille evladına seslenmek varken neden kırıcı, gönülleri yıkıcı üslubu tercih ederiz? “Gel lan buraya” mı kulağa hoş geliyor, yoksa “lütfen gelir misiniz” sözü mü? “Bir tanem, akşama pilav ve yanında da cacık yapar mısın?” demek mi güzel; yoksa “Hey avrat, akşama bir pilav ve cacık yap bakalım” demek mi?

Türk atasözünde “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır” buyurulur. Tatlı dilin açmayacağı kapı yoktur. İnsanlara Allah’ın dinini tebliğ ederken yumuşak sözün çok önemli olduğunu aklımızdan çıkarmayacağız. Firavun’a elçilerini gönderen Allah “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.” (Taha, 44) Buyurmuştur. Allah Rasülü vali olarak atadığı kişilerde başta yumuşak sözlülük vasfını arar, onlara; ümmete sert davranmamaları yönünde tavsiyede bulunurdu. Allah Rasülüne hitaben “Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi…” (Al-i İmran, 159) buyuran Allah, tebliğde yumuşak sözlü ve merhametli olmaya özen gösterilmesini ister

fiu ayeti kerime sanırım ne demek istediğimizi daha iyi izah eder:

“Rasülüm! Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!” (Nahl, 125)

Naif ve kibar, bir o kadar da kalp okşayıcı, merhamet ve sevgi yüklü olmalıyız.

Tekrar başa dönecek ve sözümüzü toparlayacak olursak, anne ve babaların çocuklarını terbiye ederken her şeyden önce dikkat etmeleri gereken husus, çocuğun maneviyat dünyasıdır. Tevhid bilinciyle donatılan çocuk, ilerde mutlaka meyvesini verir. Allah’ı tanıyan ve O’na itaat eden cemiyetin çocuklarından zarar gelmez. Onlar cemiyetin dinamikleri ve temelidir. “Ağaç yaşken eğilir” büyüdüğü zaman eğmeye kalkarsanız kırarsınız.

Çocuklarımız her şeyden önce kendilerini yaratan Allah’ı tanımalı ve O’na kulluk yapmalıdırlar. Kulluk şuurunu yakalayan bir genç, asla yanlış ve batıl yola sapmaz. Öyleyse bizler de tıpkı Lokman gibi; çocuklarımıza tatlı dil, şefkat ve güler yüzle yaklaşmalı ve onları kazanmanın yollarını aramalıyız.

Not: 17 Aralık bir darbe girişimiydi, kabul. Paralel yapının bürokrasi içerisinde kümelendiği ve bu menzilden; devlet içinde devlet olmak istediği de doğru. Hepimiz yazdık, yorumladık. Fakat unutulmamalıdır ki, haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Bu, her iki taraf için de geçerlidir. Ben şahsen Sayın Başbakanımızın cemaate yönelik sürdürdüğü üsluba bir nokta koyması gerektiğini düşünüyorum. Bürokrasi içerisinde küresel güçlerle ve yerli iş birlikçileriyle ittifak yapanlar tespit edilir, hukuk dairesi içerisinde cezaları ne ise verilir.

Ben de cemaatin CHP ile ittifakını, Gülen Hocanın içimize sindiremediğimiz birçok yorumunu ve Hizmet hareketinin gazetesinin hâlâ sürdürdüğü yayın politikasını onaylamıyorum. Ama böyle düşünmem, onlar hakkında adaletten ayrılmamı gerektirmiyor. İktidarlar da insan gibi ölümlüdür. Yarın bir başka laik bir parti iktidara gelir, onlar da bugün sizin destek verdiğiniz cemaati yok etmeye çalışırsa ne yapacaksınız? Bugün için etkin gücünüze şapka çıkaran asker ve MİT, unutmayın ki yarının bir başka iktidarında bizleri fişleyecektir. Cemaat de iktidar da artık frene basmalı ve seçim sonrasının muhasebesini yapmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Abdullah Şanlıdağ Arşivi