Bu işte bir terslik var!
Baştan beri böyle düşünüyordum. Dün resmini gördüm, şüphem kalmadı. Hem de Apo’nun eski dostu Perinçek’in Aydınlık’ında...
Bir “Kelime-i tevhid” pankartı... Fakat ters tutulmuş! Soldan sağa değil, öyle olsa, “yön farkından” deriz. Yukarıdan aşağıya ters! Kesin ters!
Ne oldu da böyle oldu?
Dost düşman, bilhassa da düşman iyi biliyor, PKK’nın İslâm’dan nefretini. Bunu birçok şekilde ifade etmişlerdir. Bazı pozitivist Türk büyükleri gibi, bazı Kürt büyükleri de Arap dininin ırkdaşlarını uyuşturduğunu sık sık dile getirmiştir. Müslüman Türkler Araplaşıyor, Müslüman Kürtler Araplaşıyor ve Türkleşiyor. Müslüman Araplar ne leşiyor peki?
Müslümanlık bir ırk dini değil, ama hepsinin özendiği bir ırkın münhasıran tek dini var. Bir Arap, Kürt veya Türk istese de Yahudi olamaz! İsteyen denesin!
Yeryüzündeki herkes müslüman olabilir. Müslüman olan herkes eşittir. Takva sahipleri öne geçer ancak.
Müslüman olmak, Arap olmaya mani olmadığı gibi, Türk olmaya, Kürt olmaya, Fars olmaya vb. mani değildir.
İslâm’ın esaslarına, ilkelerine aykırı olmayan ırkî, kavmi kültür, yaşayış men edilmemiştir.
PKK neden İslâm’dan nefret ederdi? Öncelikle stalinci bir teşkilat olduğu için. Stalincilik düpedüz din karşıtıdır, şedit bir ateizmdir.
İkincisi, PKK’nın kanlı savaşı bu halkı bin yıldır bir arada yaşatan İslâmiyet olmasa idi, kısa sürede sonuca ulaşırdı. İslâm kalplerden sökülmeden bunlara, zafer yok!
Şimdi bunlar siyaseten bükemedikleri eli öpme noktasına mı geldiler? Öyle de denilebilir.
İslâmî hayat, kültür, tavır, tutum... kuşatıcı. Onun tümüyle etnikleştirilmesi, kavmileştirilmesi mümkün değil. Dersiniz, iddia edersiniz, ama olmaz!
Resmi gazetelerine göre, Diyarbakır Nevruz alanındaki kutlamaya binler katılmış!
Kutlama nevruzla ilgili olsa idi, bu ifade nasıl olurdu? “Onbinler katıldı, yüzbinler katıldı, milyonlar katıldı!”
Yani, “işi çok fazla da büyütmeyelim”!
Çevre illerden gelen “Peygamber sevdalıları”nın da bu toplantıya katıldığı beyan ediliyor.
Daha önce bu kutlamaları kendilerini “Peygamber Sevdalıları” olarak adlandıranlar yapıyordu. Fakat onların kalabalığı ve heyecanı nerede, bunlarınki nerede!
Bu PKK’nın, DTK’nın bir de DİAYDER var, onların programı. Şek ve şüphe yok. Bakın şu ifadeye: “Program Hafız İsa tarafından Kuran-ı Kerim dinletisi ile sürerken…”
“Dinleti” ne demek? Sözlüklere bakın: Konser!
Kur’an’ın konseri olur mu be hey zâlim! Be hey nadan! Be hey gafil!
Kur’an-ı Kerim okunur, kıraat edilir, tilavet edilir! Huşu ile dinlenir. Manasından ibret alınır.
Bunlar daha önce alternatif cuma, Kürtçe ezan, Kürtçe namaz diye yola çıkmışlardı. İki yılda buraya geldiler. İnşaallah, bir kaç yıl içinde siyaseten müslümancılık yapmaktan daha öteye geçerler!
Neyse, bu tersliği görüp ifade edenler de var. Mehmet Şenel’in yazısını Haber Diyarbakır’da okudum. Şenel, seçim sonrasını değerlendiriyor:
“Parçalanmışlığı bütünleşmek olarak var sayması. Birilerinin Kürdün inancı ile alay eder gibi yüz yıllık inanç zulmünü ve hâlâ devam eden Gezi zekâlı ruhuna su taşıması ve laik, seküler ruhtan Kürtler için bir teselli bulmasıdır….. Mesele yerel, genel değil artık mesele sandıktan çıktım çıkmadım da değil, çıkanlar ile çıkmayanların arasında bir farkın olmayışı... Kürdün kimlik, kültür tarih ve dil bilinci sıfıra inmiş durumda. Misal Urfa’da olan şey bu Celalettin beyin vaat ettiği şeylerin içinde bunlar olmamasına rağmen Urfalı’ya sevimli ve sempatik olan Osman’a rağmen halk sırtını döndü. Sebep mi? Samimi değiliz, halkın arasında değiliz, cumasında camisinde, beş vaktinde değiliz. Ezanında salavatında değiliz. Samimi olarak değiliz. Yani işine geldiği zaman İslâmî, Kur’anî ayetleri eşitlik için referans yapıp ardından Denizleri Mahirleri orak çekici alttan alta verirsen bunu yemezler.”
Onlar yine de “yersen!” diyorlar, aziz Mehmet!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.