Allah’ın haramlarını helâl sayma alışkanlığı
Allahû Teâla’nın mülkünde Allahû Teâla’nın verdiği nimetlerle hayatlarını devam ettirenlerin Allah’ın haramlarını helâl sayma muhayyerliğini kendilerinde görmeleri, bir Yahudileşme alâmetidir. Allahû Teâla tarafından bir şey haram kılındıysa o, kıyamete kadar, her zaman, herkese haramdır. Çünkü Allah’ın hükmü değişmez. Şayet değiştirilirse, din değişmiş olur. Değişen din Allah’ın dini değildir.
Allah’ın dini dünyaya feda edilemez. Dinlerini dünyalarına feda edenler, mütedeyyinlerden yani Allah’ın diniyle dinlenmiş olanlardan sayılmazlar. Allah’ın haramlarını hile ile helâlleştirme alışkanlığı, İslâm ümmetine Yahudileşen İsrailoğullarından miras kaldı. Kişi dünyasını dininin önüne geçirdiği andan itibaren Rabbanî değerlere olan sadakatini tüketmiş olur. Bakınız İsrailoğulları Allahû Teâla’dan kendilerine bir gün tayin etmesini istediler. İstedikleri o günde hep ibadet edeceklerini taahhüt ettiler. Allahû Teâla kendilerine Cumartesi gününü tayin etti. O günde balık avlamayı da yasakladı. Ama İsrailoğulları bu yasağa uymadılar. Bu yasağı hile ağlarıyla deldiler. Balık sahibi olmayı din sahibi olmaya tercih ettiler. Kur’ân-ı Kerim, İsrailoğulların bu durumunu “Maymunlaşma” süreci olarak nitelendiriyor:
“İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara ‘Aşağılık birer maymun olunuz’ dedik; bunu, çağdaşlarına (görenlere, hazır olanlara) ve sonradan geleceklere bir ceza örneği ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara mevize/öğüt olsun diye yaptık.” (Bakara /65-66)
Dikkat edilirse, Kur’ân-ı Kerim Yahudileşmeyi bir maymunlaşma süreci olarak beyan etmiştir. Kur’ân-ı Kerim’in bütünlüğünde Yahudileşme tehlikesi incelendiğinde görülecektir ki; kişi Yahudileşince kendiliğinden maymunlaşmaya, domuzlaşmaya, merkepleşmeye başlıyor. Netice de Yahudileşenler Allah’a kulluk etmekten vazgeçip tağutların kulları ve köleleri olma yarışına girerler. Ebu Hüreyre (R.a.)’in rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu:
Siz Yahudilerin işlediğini işlemeyin. Sonra en küçük bir hile ile Allah’ın haramlarını helâl saymaya başlarsınız.” Muhtasar Tefsir İbn-i Kesir (İbn-i Kesir/M. Ali Sabuni) C: 1, Sh: 75, Beyrut/ 1981)
Bu hadis-i şeriften açıkça anlıyoruz ki; Yahudileşen İsrailoğullarının yolu, haramları helâl hale getirme yoludur. Yahudilerin bu yoldaki yöntemleri de “hile”dir. İnsan dinini hile üzerine bina edince Rabbanî değerlere sadakati kalmaz. Kişi Yahudileşince zahiri ile zamiri birbirini tutmaz. Yahudileşme iç ve dış yönlü bir tehlikedir. İçimizdeki yani nefsimizdeki Yahûdi, dışımızdaki Yahûdi’den daha tehlikelidir. Bu tehlikeden emin olmanın çaresi, sahâbeleşmektir. Sahâbeler, dünyalarını dinlerine feda ediyorlardı. Emevi döneminden itibaren sahâbeleşmek yerine dünyevileşmek Müslümanların gündemine girdi. Bakınız o dönemin şairlerinden birisi Abdülmelik b. Mervan’ı şöyle ikaz ediyordu: “Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden/ Din de gitti dünya da gitti elimizden.” (Makalatü’l Kevseri/M. Zahidü’l Kevserî, Sh: 123, Beyrut/ 1995
Müslüman oldukları halde sahâbeleşmeyenler, ister istemez İsrâil’leşmeye mahkûmdurlar. İsrâil’leşmemiz, dinimizi yırtarak dünyamıza yama yapmamızdır. Yani dini dünyanın malzemesi yapmamızdır. Müslüman kişi; “dünyam, dünyalığım, malım, servetim, makamım, unvanım, rütbem devam edecekse varsın dinim yıkılsın, ben dinimden de, dinimden kaynaklanan İslâmî yaşantımdan da vazgeçmeye razıyım” diyorsa, fiilen Yahudileşmiş, İsrâil’leşmiş demektir. Yahdileşmiş, İsrâl’leşmiş insanların en büyük uğraşları, hile yoluyla haramları helâlleştirme alışkanlığıdır. Şayet günümüzün Müslümanları helâller ile haramlar arasında bir fark göremiyorlarsa, Yahudileşme, İsrâil’leşme tehlikesini yaşıyorlar demektir. Asrımızda Müslümanların kahir ekseriyetinin gündemi dünya dedikodusu. Şunu bilelim ki; kapıya gelirse ölüm uykusu. Kendiliğinde biter dünya dedikodusu!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.