Pakistan ve İslâm Dünyası
Pakistan, Pakistan!.. Güzel insanlar diyarı Pakistan!.. öncelikle, hain tuzaklara düşerek milletin kendi kendine ve gücüne zarar vermemesini, İslâmi değerler aydınlığında birlik ve dayanışmasını güçlendirerek, Pakistan’ı içine atmak istedikleri iç kavga ve düşmanlık ateşinin süratle söndürülmesi gayretlerinde başarılı kılmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Bu acının öfke ve tahribe değil, salim düşünce, dayanışma ve gayretinizi artırarak, gücünüze güç katmasını diliyoruz. Dünya nüfusunun dörtte birinin, Müslümanların duası budur...
Noktasal görüntüler, Pakistan’ın sürüklenmek istendiği derinlik için yanıltıcıdır. Başlıklar halinde de olsa, meseleye bütünüyle bakılmalıdır. Kızılderili katliamı ve köle ticaretiyle başlayan Batı sömürgeciliğinin, XIX. asrın sonuna doğru, “sömürge valileri” ile yürütülemeyeceği görüldü. Eskiyen bu model, XX. asırda iflas etti. 1920’de siyasi olarak dünyanın % 48,7’sini yöneten Batı (İsrail, ABD, Avrupa), 2000 yılında % 24,2’ye geriledi. Ama sömürme iştahı gerilemedi, azgınlaştı. “Soğuk Savaş” ile dünya adeta ikiye bölündü. Dış ilişkilerden başlayan örtülü bir işgal gerçekleşti. CIA, MOSSAD gibi Batı’nın derin örgütleri, evrensel gizli örgütlerle (Mason, Rotary ve Lions gibi) bütünleşerek, uyum göstermeyen, itaatsiz ülke yönetimlerine karşı ekonomik-siyasi baskılar, ambargolar, gizli-açık tehditler, darbeler ve işgallerle sömürge valileri yerine, rejim ismi ve görüntü ne olursa olsun, yani maskeli–maskesiz diktatörler doğurma yoluna gittiler. Kendilerinin yapamayacağı derecede kendilerine hizmet eden diktatörleri, “kırmızı çizgileri” ile sınırlayarak övdüler. “Derin devlet” konumuna getirdiler. Kırmızı çizgiye riayet eden Batı’nın övgüsüyle ünlenirken, etmeyene darbelere kadar varan baskılar doğdu. İslâm ülkeleri, Batı’nın bu yeni sömürgecilik projesinde öncelikli düşman seçildi. çünkü Kur’an-ı Kerim, insani yüceliğin, ahlakın, adaletin tahribine, esarete ve zulme imkan bırakmıyordu.
Büyük kısmı ve etkin grubu Yahudi toplum mühendislerinden oluşan Amerika Neo-Conları, propaganda sloganı olarak “Medeniyetler çatışması” efsanesini; tatbikat projesi olarak da “Büyük Ortadoğu Planı”nı ürettiler. Uzun zamandır üzerinde çalıştıkları İslâm’ı düşman ilan etme hazırlıklarını tamamlayıp, 11 Eylül provokasyonu ile start verdiler.
Afganistan ve Irak saldırıları, Pentagon’un internet sitesinde yayınlanan Irak-İran-Türkiye ve Suriye’yi bölerek bir; İran-Pakistan ve Afganistan’ı bölerek de yeni bir devlet daha kuran haritayı niçin ilan ettiler? Birçok ülkede yapılan darbelerde parmaklarının olduğunu niçin ilan ediyorlarsa ondan. Türkiye Mason Locası eski başkanı, “Selanik’teki Hareket Ordusu’nu baştan sona biz hazırladık, Abdülhamid’in hallini tebliğ eden 5 mebusun 5’i de mason” diye niçin açıklıyor? Saflık, dalgınlık veya vicdanları mı elvermiyor? Bunların önemli iki nedeni: “1- Bizden korkun. 2- Kolay yoldan önemli imkan ve makamlar istiyorsanız, bize hizmet edin, yakınlaşmaya çalışın. Sakın ters davranmayın” demektir.
Batı, darbecilere “olur” diyor. Bedellerden söz etmiyor. Bedel için zorbalıklarına güveniyorlar. Arkadan “Taliban’ı yok edecek, Kur’an kurslarını kapatacak, Lal Mescidi cinayetini işleyecek, Müslümanları fişleyecek, sindireceksin” gibi emirler birbirini takip edince anlaşılıyor ama tavşan yamacı aşmış oluyor. Müşerref, “Taş taş üstünde bırakmayız dediler” diyor. Bu isteklerini taksit taksit, özel bir tertip içinde söyledikleri için iktidarlar, uyum göstere göstere dönülmez noktaya geliyorlar. Fedakarlık millete yükleniyor. Millet, yönetime güvenemez hale geliyor. Nasıl bir sebeple olursa olsun milletine karşı Batı’dan yana tavır koyan iktidar için hainler, dalkavuklar ve Batı, tek sığınak kalıyor. örümcek ağı kadar zayıf bir sığınak...
Bazı İslâm ülkelerinde İslâm’ın eğitim ve öğretiminin yasaklanması için gayretlerin, her vesile ile İslâm’a ve Müslümanlara saldırıların baş nedeni “ücrete göre yönümü değiştiririm” mesajı vermektir. Butto cinayeti gibi derin bir cinayeti, hiçbir şey belli olmadan bazı gazetelerin “İslâmcı terör işbaşında” manşetleriyle vermesi, başka nasıl açıklanabilir?
Pakistan’da “Taş taş üstünde bırakmayız” diyen ABD, şimdi de, “Atom bombası var. Derhal müdahale edilsin” diye BM’ye müracaat ediyor. önemli bir İslâm devleti olan Pakistan’ın yeni yapılanmasında yüzde yüz tanzim edici olmak istiyor. Irak’tan İran ve Suriye’ye; Afganistan’dan Pakistan’a doğru genişleme şeklindeki çirkin emeller sırıtıyor.
İslâmi şuur, samimiyet, irade ve dayanışma ile Kur’an yolunun aydınlığı ve gücünün, bütün bu kuşatma çemberlerini kıracağına inanıyorum. Gelecek yazımızda (Cuma günü) alternatif bir çıkış yolunu tartışalım.