Misyonerliğin Şebbiha Çeteleri
Emperyalizmin desteğiyle hâkimiyetini sürdüren Sisi cuntası birbiri ardından toplu katliam kararları verirken bir yandan da Suriye’deki Baas diktasının varil bombalarıyla ve kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği toplu katliamları iyice gündelik hale getirmesini kolaylaştırıyor. Onların bu vahşi katliamları ise siyonist işgalcilerin özellikle Kudüs’teki yahudileştirme faaliyetlerinin üstünü örterken Orta Afrika Cumhuriyeti’nden Müslümanların tamamen tasfiyesi amacıyla yürütülen savaşın da iyice gölgede kalmasına neden oluyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki olaylara askerî müdahalede bulunmasını Müslüman-hıristiyan çatışmasının önüne geçme amacıyla izaha kalkışan Fransa gerek vakıayı gerekse amacı dünya kamuoyuna yansıtırken gerçekleri söylemediğini içine düştüğü çelişkilerle otaya koydu. Şimdi gönderdiği askerî güçlerini saldırıya uğrayanların can güvenliklerini sağlamak ve saldıranlara engel olmak için harekete geçirmeyip Müslümanlara “size buralarda hayat hakkı yok en iyisi buraları terk edin” mesajları veriyor.
Her şeyden önce Müslümanlara böyle mesajlar verirken askerî müdahalenin gerekçesini açıklamada kullandığı “Müslüman-hıristiyan çatışması” iddiasıyla çelişkiye düşmektedir. Çünkü iddia edildiği gibi ortada bir çatışma yoktu, hıristiyan Antibalaka çetelerinin saldırıları vardı. Müslümanları evlerini, barklarını terke teşvik ederken onlara iyilik yapıyormuş gibi görünmekle de amacını ortaya koyarken öne sürdüğü iddialarla çelişkiye düşüyor. Çünkü saldırıların önüne geçmek için söze gelir bir girişimde bulunmazken hayatları tehlikede olanları sistemli bir şekilde tasfiye yöntemiyle Antibalaka çetelerinin ortaya çıkarılmasının ve organize edilmesinin arka planında duran amaca el altından hizmet ediyor.
Çünkü bütün bu olaylar Fransa’nın da elinin içinde olduğu bir plan ve oyun hesabına koordineli yürütülüyor. Amaç Müslümanların tasfiyesidir ve Antibalaka çeteleri de bu amaçla hazırlanan kirli planın Şebbiha çeteleri konumundadır.
Antibalaka çeteleri vasıtasıyla sürdürülen bu korkunç savaşta son derece vahşi yöntemlere başvuruluyor. Ancak üzerinde durulması gereken önemli bir husus bu vahşi savaşın perde arkasında, Afrika’daki Müslüman varlığını ortadan kaldırabilmek için asırlardan beri çalışma yapan misyonerlik şebekesinin yer aldığı gerçeğinin hiç gündeme getirilmemesidir.
Afrika’da misyonerlik görünüşte dinî tebliğ olarak yansıtılır ama gerçekte Batı emperyalizminin dinî giysiye büründürülmüş karanlık siyasi şebekesidir. İnsanları hıristiyanlaştırma amaçları onlara kendi inançlarını götürmekten ziyade onları Batı’nın siyasi emperyalizmine boyun eğmiş, politikalarını kabullenmiş, karşısında sorun oluşturmayan kitlelere dönüştürmektir. Müslümanları bu açıdan sorunlu saydıklarından hıristiyan yapamadıklarını ya yok etmek ya da yurtlarını terke zorlamak için çeşitli yöntemlere başvuruyorlar. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde çeteler vasıtasıyla sürdürdükleri savaş da bu amaç içindir. Dolayısıyla bu çeteler gerçekte Afrika’yı sömürgeleştiren Batı emperyalizminin din kılıfına bürünmüş öncü güçleri durumundaki misyonerliğin Şebbiha çeteleridir.
Orta Afrika’daki kirli savaşın Batı emperyalizmi, misyonerlik şebekesi ve Antibalaka çeteleri arasında düzenli koordinasyon ile yürütüldüğü ve bu üçünün görünüşte farklı fonksiyonlarla öne çıkmalarına rağmen gerçekte aynı amaca hizmet ettikleri son dönemde Fransa’nın BM onayıyla askerî çıkartma yapmasından sonra yaşanan gelişmelerle çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Müdahale edenlerin, vahşi çetelerin saldırılarına ve katliamlarına engel olmak için hiçbir girişimde bulunmazken, Müslümanların bu ülkede can güvenliklerinin sağlanmasının zor olacağı gerekçesiyle onların bir başka ülkeye nakledilmeleri formülünü gündeme getirmeleri arka plandaki kirli oyunu ve gerçek niyeti açığa çıkarmıştır. Asıl amacın Müslümanları bu ülkeden tamamen tasfiye etmek olduğu ortada. Bu taktiklerinde Orta Afrika’da başarılı olmaları durumunda yarın bir başka Afrika ülkesinde de aynı yönteme başvurmayacaklarından emin olamayız. Bu siyaset misyonerlik şebekesinin hıristiyanlaştırma yöntemlerinde tuzağa düşüremediklerine karşı da ırkçı tasfiye politikalarını devreye soktuklarını gösteriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.