İslâm’ın hemi de demokratiği!
Keşke şu sıralar Diyarbakır’da olsa idim!
Eğlenceli bir toplantı varmış, onu takip eder, biraz neşemi bulurdum. “Antikapitalist İslâm”dan sonra “demokratik İslâm” iyi giderdi! Gerçi mevzu İslâm olunca Diyarbakır’da ilk akla gelen siyasî olan Altan Tan katılmıyormuş ama, olsun. Bir gün o da “serok” sayesinde hidayete erer!
Neyse, Özgür Gündem okudum, bayağı neşelendim!
Stalin “demokratik ortodoksluk” kongresi toplamış mıydı? Toplamadı belki ama, “toplamazdı” denemez. İkinci Dünya Savaşı süresince Sovyetlerde dinle savaş bir kenara bırakılmıştı. Bu demektir ki, hini hacette Stalin de böyle bir kongre toplayabilirdi.
Hani tek partinin tek Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’a mal edilen bir söz vardır ya, “Bu ülkeye komünizm lâzımsa, onu da biz getiririz, binaenaleyh!”
Bu Tandoğan harbiden büyük adam!
Bu cümle bütün zamanlarda geçerli bir diktatörlük zihniyeti ortaya koyuyor. Şef, önder, pişva veya serok fark etmez...
Halkı için lâzım olanı en iyi onlar bilir. Sürüye sayılanların ne hükmü olabilir ki?
Bir de bakarsın, dün sövdüğüne bugün medhiye düzersin! “Gerici İslâm” birden “barışçı İslâm” oluverir!
İşte Marksist, hemi de en azılısından Stalinci bir parti adeta u dönüşü yapıyor görünümünde. Açın adamların 30 küsur yıllık metinlerini, konuşmalarını, yazışmalarını. Din, hususan da İslâmiyet aleyhine neler neler demişler.
Özellikle de sünnî İslâm hakkında.
İslâm Kürtleri uyuşturuyor...Kürtlerin asıl dini Zerdüştlük...Kürtler Sünni değil, Alevi olmalıydı...
Bir dünya herze! O kadar herzeden sonra, pirü pak İslâm olur mu?
Tabiî şunu bekleyebilirsiniz: Seroktan itibaren bütün PKK kadroları beş vakit namaza başlamış. Yetmez, üç ayları tutuyor. Ramazan ise bir başka âlem olacak. Teravihlerin tadı unutulmayacak... Kur’an’ı hatmetmeyenler örgüte alınmayacak!
Siyaseti silahlaştıran bölücü örgüt şimdi Kürtlere karşı İslâm silahını kullanmaya yöneliyor. İslâm’a göre bir hayat değil, esas olan İslâm’ı biçimlendirme. “Müslümanım diye diğer Müslüman kardeşlerle çok fazla samimi olma. Sen bana lâzımsın. Benim dediğim gibi Müslüman ol. Medine Müslümanlığı sana yeter!”
Bunların literatüründe kelimelerin anlamları farklıdır. Barış savaş demektir mesela!
Hani barış ve demokrasi partisi vardı ya! İşte o partinin adındaki barış savaştan başka bir şey değildi.
Ya demokrasi? Demokrasi şefin emirlerine harfiyen uymaktır. Yani antidemokratikliğin şahı!
Ben size demokrat/demokratik kelimelerinin kullanımı ile ilgili komünist bloktan örnekler vereyim.
Bir zamanlar iki Almanya vardı. Biri bildiğimiz Federal Almanya, diğeri Sovyet kontrolünde Demokratik Almanya. Demokratik Almanya vatandaşlarının o demokrasi düşmanı Almanya’ya kaçmaması için meşhur Berlin duvarını örmüştü.
Bir zamanlar Bulgaristan da demokratikti. Arnavutluk da, Çin de! Şu sıralar Kuzey Kore’nin bu manada en demokratik ülke olduğunu söyleyebilirim.
Özgür Gündem bir parti gazetesi. Pravda neyse o. Neyin nasıl ifade edileceği belli. İşte gazetede merkez komite üyesi üniformalı bir kadının mülakatı var. Parti parti, doktrin doktrin, önder önder...
Hadi konuş bakalım. Başlık: “Tek çözüm özgür eşyaşam!”
Hatun, hemen bir yanlış algılamayı düzeltmekle işe başlıyor: “Özgür eşyaşam, bir kadın ve bir erkeğin özgür temelde evlilik ilişkisini ve eş olma durumunu anlatmıyor!”
Neyi anlatıyor bre? Şu ifadede İslam’ın “i” sinin noktası var mı?
Bunların sosyalizminin kitabında hâlâ aile yok! Dolayısıyla evlilik yok. Ne var öyleyse, özgür temelde evlilik dışı ilişki var!
Size özgür eşyaşamınız piroz be!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.