Üç pencereden Soma’ya bakış
Her maden ocağı kazasından sonra tüm toplumun yüreği yanıyor. Çünkü ölenlerin sayısı çok fazla olunca, kalanların feryatları daha çok duyuluyor, çektikleri acılar daha çok hissediliyor toplum tarafından.
Ancak, yaşanan kazalardan ders alındığını gördüğümüz yok. Her bir kazayı, alınacak önlemlere dair bir tecrübe birikimine dönüştürerek, bir sonraki kaza için önlem paketi haline getirdiğimiz yok. Zaman içinde çalışma şartlarında iyileşmenin, güvenlikte gelişmenin, kaza ve ölüm riskinde azalmanın görüldüğü de yok.
İşte Soma, geçmiş kazalarda yapılan hatalardan ders almamanın, güvenlik tedbirlerini geliştirmemenin sonucunda gelen böyle bir umursamazlığın ürünü. Şimdi ateş düştüğü yeri yakarken, acılı feryatlar her yanı sararken, bize düşen sadece, ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve metanet dilemekten ibaret.
Soma’daki maden faciası üzerine çok şey söylendi, daha da söylenecek. Ancak gördük ki, dünyanın belki de hiçbir yerinde olmayan ve fakat maalesef bizde her zaman görülen bir şey oldu; insanlar hemen gruplara bölündü, saflara ayrılıp, felaketi birbirlerine karşı mücadele malzemesi haline getirdi. Başkalarının acıları üzerinden ideolojik kavga motivasyonu geliştirdi, politik kazanç elde etmeye kalkıştı. Bu kapsamda, Soma’ya bakış için pek çok pencere açıldı. Hangi pencereden baksan farklı manzara görüyorsun; öyle gösteriyorlar.
Bu çok sayıda bakış açısından üçüne dikkat çekmek istiyorum.
Birinci pencereden şunu görüyorsunuz: Soma’daki facianın asıl suçlusu Hükümet’tir. Başbakan ve ilgili Bakanlar istifa edip hesap vermelidir. Soma halkı Başbakan’ı yuhalamış, istifasını istemiştir. Maden ocağında hiçbir güvenlik tedbiri yoktur. Vs. vs. Bu, “müzmin ve kirli muhalefet bakışı”dır.
İkinci pencereden görülen manzara bunun tam tersi: Hükümet’in ve ilgili Bakanlıkların hiçbir sorumluluğu yoktur. Olay tamamen sıradan, olağan bir maden kazasıdır. Vs. vs. Bu ise “körü körüne tarafgirlik bakışı”dır.
Görüldüğü gibi her iki pencere de, meseleye şablonik bakanların, körü körüne tarafgirlik yapanların pencereleridir, bakış açılarıdır.
Bu bakış açılarının ikisine de katılmıyorum. Zira, elbette ülkede ne olup bitiyorsa, hepsinden ilgililer sorumludur; en üst yetkili olarak Başbakan’ın da bir sorumluluğu vardır. Ancak, bu sorumluluk, kaza öncesinde önlem için mevzuata veya teftişe dair gerekenlerin yapılıp yapılmadığı, kaza sonrasında ise kazadan ders alıp sonrasında bir daha aynısı olmaması için lazım olanların yapılıp yapılmadığı, sorumlulardan hesap sorulup sorulmadığı noktasındadır.
Sanki madende kazayı bizzat çıkarmış, ölenleri umursamamış gibi bir çarpıtmayla, Başbakan’ı istifaya davet etmek, yuhala(t)mak makul ve doğru bir tutum olamaz.
Her olayı Hükümet’e karşı muhalefet ve saldırı malzemesine dönüştürmek isteyen “profesyonel sokak eylemcileri”nin ve “kronik muhalefet”in Soma’ya hariçten adam toplayıp Soma halkından göstererek Başbakan’a saldır(t)ması hiç olağan değildir. Ancak, gerçekten acı çekenlerin göstermesi muhtemel tepkiler de olağan kabul edilmeli, bunlara karşı polisiye tedbirler alınmamalı, sert müdahale yapılmamalıdır.
İşte benim baktığım üçüncü pencereden görülen budur; bu, “orta yol ve hakkaniyet bakışı”dır.
Yani, gerçekten sıradan kabul edilemeyecek, normal deyip geçilemeyecek bir kaza vardır. Bu kazadan dolayı maden işletmecisi, mühendisler, vardiya emirleri, teknik ekip vs. kim varsa hepsi; ayrıca maden işletmeciliğine dair mevzuat, mevzuatı hazırlayanlar, yürütenler, takip ve kontrol edenler, işletmeyi teftiş edenler, teftiş raporlarını inceleyenler, ilgili Bakanlar ve nihayetinde Başbakan, hepsinin belli bir oranda sorumluluğu vardır.
Ancak sorumlulukların hepsi kendi miktarınca ve yerli yerinde takdir edilmeli, gerekenin yapılıp yapılmadığı takip edilmelidir. Madencilerin acıları üzerinden ideolojik/politik rant sağlayan eylemlere izin verilmemeli, ancak acılarından dolayı feryat edenlerin isyanları müsamahayla karşılanmalıdır.
Şimdi önümüze bakmalıyız. Ölen madencilerin aileleri için neler yapılacak, kazadan hangi dersler alınacak, mevzuatta ve teknik konularda bütün maden ocakları için hangi yeni güvenlik tedbirleri alınacak, kazalar nasıl minimize edilecek, kaza olması halinde ölüm riski hangi önlemlerle azaltılacak? Şimdi bunlara bakmalıyız.
Başbakan’ı suçlayacaksanız, bu hususlarda ne yapacağına bakın, gerekeni yapmıyorsa suçlayın. Muhalefet etmenin de bir edebi olmalı, değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.