Almanya’nın ikiyüzlü politikaları
Bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Almanya’nın Köln şehrinde Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin onuncu yıl kutlamaları çerçevesinde yapacağı kurultaya katılıp bir konuşma yapacak. Lanxess Arena salonundaki kutlamalara 20 binin üzerinde kişinin katılması bekleniyor.
Ancak şer güçler de rahat durmuyor. Almanya’da Türk kökenli terör ve bölücü örgütleri Başbakan Erdoğan’ı protesto için günler öncesinden hazırlandı. Protestolar için taşeron olarak kullanılan Türk kökenli örgütler yerli Alman sol örgütler ile Sol Parti ile Yeşiller Partisi tarafından da desteklenmektedir.
Köln şehrini ikiye ayıran Ren nehrinin bir yakasında Başbakan Erdoğan’ın katılacağı kurultay yapılırken diğer yakasında Alman gizli devlet güçlerinin yönlendirdiği “Erdoğan karşıtı” bir miting ve yürüyüş yapılacak. Miting ve yürüyüşe taraftar toplamak için gazetelere özel ilanlar verildi.
Almanya’da bazı siyasilerin yaptığı açıklamalar ve medyada çıkan özel haber ile yorumlarda Başbakan ve Türk hükümeti aleyhinde eleştirilerin çok ötesinde hakaretler var.
Bazı Alman örgütleri ile siyasilerin Başbakan Erdoğan’a Köln’deki programını iptal etmesi yönündeki çağrısının yanında Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “itidalli” davranma çağrısında bulunması ise siyasi ahlak ve nezaket bakımından yüz kızartıcıdır ve de kabul edilebilir değildir. Bütün bu girişimler ve karşı tavır politikalar Almanya’nın demokratik hukuk devleti görüntüsüne gölge düşürmektedir.
Alman siyasilerinin en büyük korkusu; Başbakan Erdoğan’ın Almanya’nın yabancılara karşı sürdürdüğü “asimilasyon” politikalarını dile getirmesidir. Ayrıca Türk ve çeşitli milliyetlere mensup Müslümanlara yapılan saldırı hatırlatıp ırkçı faşist örgütlerin Alman istihbaratı tarafından himaye edildiğini hatırlatmasıdır.
Çünkü; kendilerini “üstün ırkın” ve “Avrupa medeniyetinin sahibi” olarak gören Alman siyasiler, Türk siyasiler tarafından eleştirilmelerini hiç mi hiç kabullenemiyorlar. İşin doğrusu buna da alışık değiller, çünkü şimdiye kadar hiçbir Türk siyasetçi Almanlara yanlışlarını hatırlatıp eleştirebilecek cesareti kendinde bulamamıştır. Bundan dolayıdır ki; Almanlar, Başbakan Erdoğan’ın eleştirel konuşmalarından çok rahatsız olmaktadırlar. Başbakan’ın bugün gerçekleşecek olan Köln ziyaretine bazı Alman siyasilerini karşı çıkışı ile Alman medyasındaki karalama kampanyalarının asıl sebebi de budur...
İşte bu nedenlerden dolayı; farklı bir politikacı olarak tanımladıkları Başbakan Erdoğan ve ekibini kendi kontrollerine alamayan Almanlar; var olan Türk ve İslam karşıtlığının yanında siyasi literatürlerine bir de R.Tayyip Erdoğan karşıtlığını ilave etmiş oldular.
AVRUPA’DA TÜRKİYE KARŞITLIĞI POLİTİKALARIN BAŞINDA ALMANYA VAR
Avrupa’da giderek yükselen Türkiye karşıtlığının başını Almanya çekiyor. Bir kesim Alman medyası ve siyasinin öncülük ettiği, diğer yandan “derin devlet” politikalarıyla yönlendirilen, Türkiye ve İslam karşıtlığı son yıllarda Avrupa geneline yayılacak şekilde organize edildiğini görmekteyiz.
Türkiye’de geçmişte yaşanan askeri darbelerin sebep olduğu siyasi istikrarsızlık, insan hakları ve özgürlükler ile demokratikleşmedeki aksaklıkların aşılması konusunda yardımcı olma yerine bu konuları aleyhte kullanılarak karşı politikalarını sürdürmüşlerdir.
AB içinde hiçbir aday ülkesinde aranmayan şartlarla Türkiye’nin sürekli önünün kesilmesi Almanya’nın eseridir.
Türkiye, Almanların yönlendirmesiyle oyalanan, eleştirilen ve sürekli dışlanan bir ülke oldu.
Türkiye’de R.Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığındaki AK Parti’nin güçlü iktidarı tarafından gerçekleştirilen reformlarla ekonomik ve ticari alanda olduğu gibi demokratikleşmedeki hızlı değişim ve dönüşümlerin yanında insan hak ve özgürlük alanlarında da olumlu gelişmeler yaşanmıştır.
Almanlar; bu gelişmelerden memnuniyet duyduklarını dile getirseler de gerçekte ise öyle olmadığı sonradan izledikleri politikalardan anlaşılmıştır.
AB’ye üyelik konusunda bildik oyunlara devam edilmiştir. Hâlâ Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda bu oyun ve oyalamalar yüzünden bir arpa boyu yol alınamamıştır. Almanlar bu konudaki engelleyici politikalarını gizlemek için Türk hükümetinin politikalarının sebep olarak göstermektedirler.
Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaşırken AB Komisyonu Başkan adayları Almanya’nın uydusu durumundaki Lüksemburg eski Başbakanı muhafazakâr Jean-Claude Juncker ile Alman politikacı Sosyal Demokrat Martin Schulz’un, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduklarını açıklamaları bunun en bariz örneğidir.
Unutulmasın ki; Türkiye’ye karşı duran değil, Türkiye ile birlikte hareket eden bir Almanya bugünkünden çok daha da güçlü olacaktır.
Karşılıklı yanlışlıklara son verilerek eksikliklerin giderilmesi ve gerçek bir dostluk içinde yapıcı ve olumlu politikalar belirlenmesi gerekmektedir. Çünkü karşılıklı kazanımlar, ortak değerlerin güçlendirilerek her alanda işbirliğinden geçer. Kin ve intikam ile kendini üstün ırkın sahibi görmek Almanlara her zaman zarar vermiştir… Bu hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.