Firavunsuz bir dünya insanlığın müşterek özlemidir
Allah’ın sünnetlerinden birisi de, bir yerde Firavunlar varsa onların karşısına er ya da geç ama mutlaka Musa’ların çıkmasıdır. Firavunların idam kararları karşısında, ırmaklar akmayı sürdürdükçe, Musa’lar taşınacaktır Firavun sarayına. Firavunlar korkularını maddi ve manevi soykırıma dönüştüre dursun, çağın pisliğinden ve zulmünden kurtulmak için Firavun’dan korkmayıp; yalnız Âlemlerin rabbi, biricik otoritesi olan Allah’tan korkup ona kul olmaya çalışan Ben-i İsrail anaları da, ‘Biz görevimizi yapalım gerisi Allah kerim’ diyerek, Musa’larını doğurmaya devam edecektir. Musa’ların sahibi Allah’tır.
Musa’nın yanında olmak, Firavun’un karşısında olmanın alâmetidir. Müslüman kimin yanında olduğuna dikkat etmek mecburiyetindedir. Firavun’un yanında onlar, ergeç Firavun’la beraber yok olup gideceklerdir. Rabbimiz buyuruyor:
“Biz Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.” (Şuara Sûresi/ 57-58)
Dünyanın sulhu selameti, Firavunlar karşısında Musa’ları yalnız bırakmamaya bağlıdır. Musa(as) Allah’ın gönderdiği peygamber, Allahın elçisi ve hakkın temsilcisidir. Firavun, Allah’ın hükmünü ve hakimiyetini kabul etmeyerek kendini yaratıcı sanan, insanlara eziyet eden, insanları katleden kanlı bir katil, hak ve hukuk karşısında müstağni davranan bir zorbadır. Burada Hz. Musa ve onun yolunda gidenler gibi düşünmek yetmez. Her dönemde Firavun gibi hareket edenlere karşı Musa’nın yolunda gidenlerin yanında olmak gerekir. Hak ve hukukun zaferi için Musa’nın yolunda olanlarla dayanışma ve yardımlaşma şarttır. Harama bulaşmadan helal olanı paylaşanlar, Firavunlara karşı mücadeleye başlayanlardır.
Müslüman bir kişi olarak Firavun’suz bir dünyada yaşamak istiyorsan, başta kendi ülkendeki yöresel firavunları da hesaba katarak evrensel Firavunluğa ve Firavunlara karşı ne kadar mücadele ettiğine bak. Çağın Firavunları’na alkış tutan pasif bir nesne mi, yoksa Firavunlar kucağında yetişen bir çocuk Musa mısın?Şunu bilelim ki; Tarih, tevhid ve adalete baş verenlerle, onları boş verenlerin çatışmasıdır. Firavun öldü ama Firavun’luk devam ediyor. Kadim Firavunlar ile çağdaş Firavunlar arasında fark yoktur. Antik çağ Firavunları kendi iktidarlarının tehlikeye gireceği haber üzerine zulmünü anaların rahimlerine kadar götürmüş ve ülkede doğan bütün erkek bebekleri katledecek kadar canavarlaşmışlardı. Günümüz Firavunları da kendi ikballeri uğruna erkek kadın, yaşlı bebek demeden insanları, savunmasız masum insanları hunharca katletmeye devam etmektedirler. Alet ve edevat değişti ama Firavunlar ve Firavunluk değişmedi.
Emperyal Egemenlerin siyaseti, yerel ve küresel kirli ittifakları, Mısır’daki çağdaş Firavun’ların dayanağı olmuştur. Emperyalist güçler kendi emelleri doğrultusunda bir Ortadoğu inşa etmek için Müslüman ırkları, meşrepleri kırdırmaktan, ülkelerimizi ateşe atmaya, kendi amentülerine bir sadakat biliyorlar.
Bu çağın en büyük talihsizliği, Müslümanların kendi bağırlarından çıkmış olan Bel’am’lara İslâm alimi, Firavunlara, Firavuncuklara da Müslüman idareci muamelesi yapmalarıdır. Bakınız Mısır’daki darbenin en büyük destekçisi Suudi Arabistan’la Türkiye finansal ve stratejik ilişkileri en üst düzeyde yaşamaktadır. Mısır’da kadın, çocuk, erkek demeden Müslümanları katleden Abdülfettah El Sisi adındaki Firavun’u destekleyen Suudi Arabistan yöneticilerinin Mekke ve Medine’de yöneticilik etme hakları kalmamıştır. Asrımız ve günümüz itibariyle dünya Müslümanları için anın vacibi, Mekke ve Medine’yi Suudi Arabistanlı melun idarecilerden kurtarmaktır. Milyonlarca Hacı adayı bilecek ve inanacak ki, Mekke ve Medine’yi kanlı katilleri destekleyen Suudi Arabistan idarecilerinden kurtarmak, tıpkı Hacc gibi üzerlerine farzdır. Müslümanlar Hacc farizası için ayırdıkları parayı Mekke ve Medine’yi Mısır’ın son Firavunu Abdülfettah El Sisi’yi destekleyen Suudi Arabistanlı idarecilerden kurtarmak için ayırmadıkları müddetçe mesuliyetten kurtulamazlar. Şunu her Müslüman bilmeli ki; ABD ve İsrail olmak üzere küresel güçler Mısır’daki darbeye verdikleri destekle kendilerine yönelebilecek tehditleri bertaraf ettiklerine inanmış bulunuyorlar. Mısır’da İhvanu’l Müslimin mensuplarını idama mahkûm eden Âl-i Firavun/Firavun Ailesi’nin dayanağı, NATO-ABD- Suudi Arabistan ittifakıdır.
Küresel katil Amerika ve avanelerinin hürriyet anlayışları, kendi çıkarlarıyla mukayyeddir. Onlara göre Müslüman olarak iktidar olamazsın, onların çıkarlarını tehdit edecek kadar güçlenemezsin. Bunu hissettikleri an harekete geçerler. Çünkü katil Amerika ve avanelerinin Müslümanlar hususunda bir tek kuralları/standartları vardır; ya onlara köle olursun ya da yok hükmünde olursun. Şu anda Mısır’da İhvanu’l Müslimin köle olmayı kabul etmediği için varlık mücadelesi veriyor. Yok hükmünde olmadığını aksine var olduğunu ortaya koymaya çalışıyor. Mısır’daki İhvanu’l Müslimin’in mücadelesi, bütün Müslümanların var olma ve varlığını ortaya koyma mücadelesidir. Dolayısıyla Mısır’daki Âl-i Firavun karşısında direnen İhvanu’l Müslimin’e yardım etmek, bütün dünya Müslümanları için farz olan cihad cümlesindendir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.