Himmet - hırsızlık - israf
Himmet, maddi- manevi varlığı Allah yolunda harcamaya verilen ad, unvan. İnfak ile eşdeğer bir kavram. Hem teorikte hem de pratikte Kitap ve Sünnet muhtevasına uygun bir düşünce ve bir uygulama. Bu özelliği ile de hiç kimsenin himmet kavramına ait içerikle bir problemi olamaz, zaten bu tür bir problem de yok.
Problem, infak gücünün, himmet sonucu elde edilen değerlerin, miktar ve kullanım yerlerinin denetime tabi olup olmadığı; harcamaların vaat edilen yerlere yapılıp yapılmadığı, tasarrufların şeffaflık ve açıklık ilkelerine uyup uymadığı noktasına ilmekli. Meseleyi, tek başına “güven” ile irtibatlı sürdürmenin, hele dürüstlüğün çölde su bulmak kadar zorlaştığı günümüzde, imkanı yok. Öyleyse, hiç kimseyi töhmet altında bulundurmamak için, herkesin bütün icraatında açık ve şeffaf olması şart.
Böylesi bir açıklık ve şeffaflığı kurumsallaştırmanın en kestirme ve en isabetli yolu ise, cemaat harcamalarının mutlaka belgelenerek ve bir vakıf ya da dernek bünyesinde gerçekleştirilerek yapılmasıdır. Ayrıca, vakıf ve dernek bünyesindeki devlet denetimini devre dışı bırakma uğruna elde edilen maddi varlıkların kişilere ve şirketlere devredilmesi gibi bir uygulamadan şiddetle kaçınılmalı; daha başka hileli yollar varsa onlardan da vazgeçilmelidir.
Kişiler geçici, kurumlar ise kalıcıdır. Hiç kimsenin, milletin himmetiyle oluşan değerleri kendine mal etmeye hakkı olmadığı gibi, söz konusu değerleri kötü bir miras şekliyle başkalarına intikal ettirmeye de hakkı yoktur; aksine uygulama hem o kişiyi hem de diğerlerini Allah katında sorumlu hale getirir; kul hakkı olduğu için de kurtuluş yolunu bütün bütün tıkalı kılar. Ve böylesi bir yanlış uygulama, Allah rızası için yola çıkılmışken, insanı Allah rızasından mahrum eder.
Konunun, himmet verenler açısından da sorumluluk içerdiğine dikkat çekmemiz gerekiyor. Kendilerine güvenerek verdiklerinizin harcamalarda ne oranda hassas davrandıklarını kontrol etmek de en az himmette bulunmak kadar önem arz eden bir husustur. Zira, yapılan bağışlar yerinde kullanılmıyorsa, hele bu bağışlar zekat, sadaka kategorisinde yapılıyorsa, söz konusu olumsuz hal himmet sahiplerini de riske atacak konumda demektir. Bu riskten kurtulmanın yolu da hem verdiklerinizin hem de harcamaların belgelendiğini görmekten geçmektedir.
Hz. Ömer hutbe verirken, “Dinleyin, itaat edin” dediğinde cemaat içinden biri ayağa kalkar, “Hayır ey halife, dinlemiyor ve sana itaat etmiyoruz” der. Hz. Ömer sebebini sorar. Kişi, halifenin üzerindeki gömleği göstererek; ikimize de hazineden aynı ölçüde kumaş dağıtıldı; sen bu kumaştan gömlek edindin, halbuki ben senden daha kısa boyluyum, ama kendime bir gömlek diktiremedim, der. Hz. Ömer, oğlu Abdullah’a hitaben, kalk, üzerimdeki gömleğin hikayesini cemaate anlat, der. Hz.Abdullah ayağa kalkarak olanları anlatır: Babamla aynı ölçüde kumaş aldık. İkimize de gömlek çıkmadığını görünce ben hakkımı babama verdim. Şimdi onun üzerinde gördüğünüz gömlek, ikimizin hakkından dikilmiş gömlektir. Ve biraz önce halifeyi sorgulayan kişinin sözü mescitte yankılanır: Konuş ey halife, dinliyor ve sana itaat ediyoruz..
Ya “cemaat”in hal-i pür melali: Bir kurumun genel müdürüne, kurum çalışanlarından bir bayan eşinin kanser olduğunu, maddi olarak desteğe ihtiyacının bulunduğunu söyleyince aldığı cevap: Eğer benimle metres hayatı yaşamayı kabul edersen destek olurum. Elbette benim maaşımla bu desteği gerçekleştirmem mümkün değil. Ama esnaf ağabeyler sağ olsun ben istemeden bile bana elden para veriyorlar, nereye harcadığımı da sormuyorlar..
Bu ırz düşmanı hırsızı tanıyorum, hala hizmette üst kademede görev yapıyor. Neden ırz düşmanı dediğim belli. Hırsız deyişim ise şundan: Aldığı maaşla basit bir ev kiralaması bile zor olan bu kişinin, o tarihlerde dört daire satın aldığını biliyorum. Şimdiki mal varlığını bilmem elbette mümkün değil..
Yine hizmette üst düzey görevler üstlenen ve hala da cemaatteki görevi süren bir başkası da, yüzde yüz kar eden hizmete ait bir ticari işletmeyi, yakınlarının açık hırsızlıklarına göz yummak suretiyle batırmış kendisine hiç hesap soran da çıkmamıştır. Çünkü ona hesap sorma mevkiinde olanların durumları da ondan daha iç açıcı değildir..
Konuyla ilgili olumsuz halleri sayısız denecek ölçekte çoğaltmam mümkün. İsraf ise hepsinin ortak paydası. Böyle bir yapıya yardımda bulunmak israfı ve hırsızlığı teşvikten başka bir mana ifade etmez. Sayın Başbakanın çeşitli vesilelerle bu bağlamda yaptığı uyarılarını gayet yerinde ve isabetli buluyorum..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.