Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Firavunlar karşısında tarafsızlık namussuzluktur

Firavunlar karşısında tarafsızlık namussuzluktur

Hakk’ın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olma gayretiniz yoksa siz de hukukun katillerindensiniz.İman sahibi olan herkesin haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı çıkması iman borcudur. Haklı olmak, başkalarına haksızlık etme hakkı verseydi, dünyada Firavun olmayan kimse kalmazdı. Rabbimiz bizi uyarıyor:

“Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve Allah için şahitlik eden kimseler olun-isterse kendi aleyhinize veya anne baba yahut yakınlarınızın aleyhine olsun. Onlar zengin de olsa, fakir de olsa, Allah onlara sizden daha yakındır. Onun için heveslerinize uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer sözü eğip büker veya şahitlikten kaçınırsanız, hiç şüphe yok ki Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa  Sûresi/ 135)

Akraba ve hısım uğruna, ekonomik seviye hatırına, makam, rütbe ve unvan hesabına adaletten, hak’tan ve hukuk’tan feragat  edip ayrılmak, Firavunluktan yana olmaktır. İşte görüldüğü gibi iman ettiğimiz Kur’ân bunu yasaklıyor. Kur’ân’ın yasakladığı şey, Firavunlar karşısında tarafsızlıktır. Firavunların katliamlarına, idamlarına, mazlumları ve mahrumları toplu halde imha fermanlarına karşı sessiz, tepkisiz, tarafsız  kalma halidir. Kur’ân böyle bir şeyi kabul etmiyor, aksine Kur’ân “Adaleti ayakta tutun” diyor. Kur’ân’ın bu emrine rağmen ülkemizde yani Türkiye’de bu asırda bu zaman diliminde politik arenada muhalefet şeytan Amerika’nın ve katil İsrail’in menfaatlerini koruyan ve kollayan Mason bir Cumhurbaşkanı bulup Türkiyelilerin başına musallat etme arayışını nümayişe dönüştürerek memleketimizi ateşe atmaya çalışıyor. Bu durum, Firavunluğun sevdaya dönüştüğü bir memleketin sakinleri olduğumuzu bize hatırlatıyor. Kur’ân’la hükmeden bir Cumhurbaşkanı arayışını erteleyen ve öteleyen Türkiyeli Müslümanlar, Firavunluk sevdasına katkıda bulunmaktan öteye geçemezler. Altını çizerek diyoruz ki; Kur’ân’la hükmeden bir Cumhurbaşkanı arayışını başlatmadıkça ve hukuk zemininde zafere ulaştırmadıkça çağdaş firavunların kahrını çekmeye devam edeceğiz.

Firavunlarla mücadele etmek, ehl-i iman için namustur. Firavunlar karşısında terk-i mücadele eyleyenlerin namusu olmaz. Tâif’te taşlanmak, Mekke’de tam üç sene boykota maruz kalmak, Medine’de aç kalmak, Uhud’da dava uğruna yaralanmak ama, 23 senelik risâlette 27 sefere çıkmak bir sünnet-i rasuldür! Peygamber (sav)’i sevmek dinin bir parçasıdır. Masum olan tek insan Peygamber’dir. Ondan başka masum ya da mahfuz bilmek imanı zedeler. “Ortada masum bir cemaat, masum bir rehber var” iddiasını seslendirenler, bu dünyada ilacı bulunmayan gevezelik hastalığına yakalanmış olanlardır.  “Masum cemaat”, “Masum rehber” anlayışı, hahamlık ve ruhbanlık kültürünün bakiyesidir. Müslümanlar gibi inanmak, ama Hıristiyanlar ve Yahudiler gibi düşünmek ve yaşamak, Allah’a karşı haddi ubudiyeti aşmaktır.

Gözlerimizde gözyaşı değil, insan düşüyor. Bu ülkede insan düştükten sonra düşünüyor. Darbelere direnen adam, milyonların vicdanında dirilen adamdır.  Zulme karşı çıkmak, zalime boyun eğmemek delilik değil, bilgeliktir… Haklarıyla birlikte şereflerini de kaybedenler, zalimlerin önünde eğilenlerdir. Zulmü ve zalimi insanlara duyurmak, zulme ve zalimlere engel olmanın ilk adımıdır. Bu aynı zamanda şerefli kalmanın da yoludur. Zulme karşı sessiz kalıp zalimlerle birlikte yol alanlar, şereflerini kaybedenlerdir. Firavunların zulümleri, cinayetleri karşısında tarafsız kalmak, mazlumların katillerinden olmaktır. Şunu bilelim ki; zalimlere karşı çıkmak imanın gereğidir. Zalimlerin zulmünü bilerek ve inanarak sahiplenip savunanların imanları gayr-i sahihtir.

Hayat meydanında mazlumu yalnız bırakmayan, mazlumun sesini artıran, sözüne kıymet katan, zalimler karşısında tarafsız kalma namussuzluğundan kurtulandır. İnsanlık âlemi için ortaya çıkarılmış “Hayırlı Ümmet”ten olma hakkını kaybedenler, zulme karşı organize olmayan, zalimin karşısında dik duramayan, haksızlık karşısında suskun kalan akide yetimleridir. Mazlumu bırakıp zalimin tarafını tutmak; hayırlılardan olmak değil, şerlilerden yani namussuzlardan olmaktır.Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik karşısında sessiz kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.  

Her devrin Firavunlarına karşı hepimiz Musa ve Harun olacağız. Yaşadıkları devrin Firavunlarına karşı sessiz, tepkisiz kalarak Musa, Harun olmayanlar, kendi çağlarının Haman ve Karun’u olanlardır.Şunu bilelim ki;vefa giderse cefa gelir, iyilik sönerse kötülük sökün eder. Helal biterse haram bilenir; merhamet azalırsa zorbalık azar. Zalimin zulmünü bildiği halde zalimden ayrılmayıp kendisiyle beraber yol yürüyenler, kendisiyle beraber iş görenler,  “Hayırlı Ümmet”ten olma hakkını kaybedenlerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Çelik Arşivi