Bu yanlışların adresi
Peygamberler dışında hiçbir beşerin maddi- manevi konumu, durumu, hali, makamı itikat konusu olamaz. Kişiye özel durumun itikat alanına girebilmesi, o şahsın peygamber olmasını gerektirir. Bunun dışındaki manevi mertebelerin hiç biri, belirli bir kişiye isnat ile itikat alanında değerlendirilecek konular ya da ilişkiler değildir.
Maksadımızı açmamız bakımından burada zihinde oluşan ilmi kabullerin mertebelerine ve sonuçlarına kısaca temas etmemiz gerekiyor.
Bediüzzaman Hazretleri, Lemaat isimli şaheserinde söz konusu ettiğimiz hususa şu anlamda bir değerlendirme getiriyor: Dimağda birbiriyle karışık, sonuçları çeşitli dereceler vardır. İlki hayal etmek, yani tahayyüldür. İkincisi, şekillendirme, yani tasavvurdur. Üçüncüsü ise akıl etme anlamında taakküldür. Dördüncüsü, kabul etmek, yani tasdiktir. Beşincisi, bir şeyi çok iyi kavrama anlamında izandır. Altıncısı, taraftar olmak, yani iltizamdır. Yedincisi ise, bir şeye gönülden inanmak, bağlanmak anlamında itikattır.
İtikat, sabit ve kararlı kalmayı gerektirir. İltizam ise taassubun, bir şeye körü körüne bağlı kalmanın kaynağıdır. İzan, denileni yapmayı sonuç verir. Tasdik, taraftar olmaya götürür. Taakkulde, objektiflik esastır. Tasavvurda kalan düşüncenin pratikte hiçbir karşılığı yoktur. Tahayyül eğer somut hale getirilemezse sonuç safsata olur.
Bu veriler üzerinden değerlendirdiğimizde, Gülen cemaatinin temel yanlışlarını da tespit etmiş oluruz. Bu yanlışlardan biri, Fethullah Gülen’in itikadi bir fenomene dönüştürülmesidir. Halbuki kendisine isnat edilen hiçbir maddi- manevi konumun böylesi bir karşılığı yoktur. Kendisiyle ilişkiler taakkul bağlamında sürdürülmesi gerekirken, iltizam ve itikat noktasına çekilmiş ve bu yanlış yöneliş yanlış sonuçları netice vermiştir.
Diğer bir temel yanlış, Gülen’in, tahayyül ve tasavvuru, realitelerle, gerçeklerle karıştırmasıdır. Elbette bunda yapılan dış yönlendirmelerin de payı büyüktür. Serüveni biraz açacak olursak: Gülen, çocuk denecek yaşta kürsüye çıkmakla dikkatleri üzerine çekmiştir. Minare şerefesinde yürümelere varan gösterilerle dikkatleri üzerinde toplamanın onda bir zaaf olduğu açığa çıkmıştır. Askerlik öncesi ve sonrası Edirne’de seyrettiği Amerika’yı tanıtan belgeseller onu adeta bir Amerika hayranı yapmıştır. İskenderun’da yaptığı askerlik sürecinde hem sivil hem de resmi makamlarca sürekli önü açılmış ve himaye edilmiştir. Hava değişimi adı altında erken terhis edilmiş, Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneğinin kurulmasına öncülük ettirilmiştir. Ve bu arada MİT’in kendisi hakkında tuttuğu rapora muttali kılınmış ve böylece raporda yazılanlara inandırılması temin edilmiştir. O yıllardaki MİT’i, CIA’den bağımsız düşünemeyeceğimize göre söz konusu raporun CIA tarafından düzenlenmiş olduğunu düşünmemiz uzak bir ihtimal değildir. Bu raporda Gülen hakkında “İleride dünya çapında bir ihtilal yapabilir” yazılıdır.
Fethullah Gülen, İzmir’e geldiğinde bu misyonuna gönülden inanan bir insandır. Kadro yetiştirmeye en elverişli bir zemin olan Kestanepazarı’na gelişi ise kesinlikle tesadüfi değildir. Buca kampları, daha sonra Edremit kampları, Manisa kampları ve yaygınlaşmış haliyle diğer bütün kamplar böylesi bir işlevi üstlenmede kendisine destek olacak kadroların yetiştirmesi gayesine matuf gerçekleşmiş, küçük arızalar dışında hiçbir engelle de karşılaşılmamıştır.
Ne ki, burada yetişen kadro, ilişkilerini “taakkul” düzeyinde götüren kişilerden oluşmaktadır. Bu kadroyla uzun soluklu yürümenin kendisi açısından zorluğu ortadadır. O açıdan da ilk fırsatta yeni bir kadro yetiştirme mecburiyeti hasıl olmuş ve mollalık denen bir sistem devreye sokulmuştur.
Mollalar, Gülen’in mobil öğrencileridir. O nereye giderse oraya gider ve kendisinden İlahiyata ait dersler okurlar. İlahiyat Fakültesini bitirmiş bu gençler, durumlarına göre üç-dört sene daha Fethullah Gülen’in rahle-i tedrisinde ilim tahsillerini sürdürürler. Bu arada beyinleri yıkanır ve Fethullah Gülen’den başka gözleri bir şey görmez, onun dediklerinden başka bir şeyi dinlemez hale getirilirler. Gülen artık onlar için bir itikat fenomenine dönüşmüştür..
İşte günümüz cemaati böylesi bir kadro tarafından sevk ve idare edilmektedir. Cemaat içinde mollalara kazandırılan yüksek itibar, bütün hayati ünitelerin onlara teslimi, aslında onlar tarafından yapılacak telkinlerin kabulünü artırmaya yönelik bir taktiktir. Onlar da cemaate, Gülen’in hayallerini, mekanik bir edilgenlikle aktarmaktan öte bir şey söyleyecek değillerdir. Aklın devre dışı bırakıldığı adresi konuşuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.