Neo emperyalizmin İslâm projesi
Müslüman coğrafyanın kaderi İslâm’la çizilecektir. Sosyolojik gerçeklik değişmedikçe bu hakikat de değişmez. Batı da, onların yerel uzantıları da bunu görüyor. Bundan dolayı da İslâm yapıbozuma uğratılarak kabul edilebilir sınırlar içine çekilmek isteniyor.
Bir taraftan İslâm’ın antiemperyalist yapısı yeniden yazılmaya çalışılırken diğer taraftan dine karşı din projesi bağlamında Müslümanlar mezhep ve meşrep çatışmalarıyla zayıflatılarak düşmana muhtaç duruma düşürülüyor. Ortadoğu’da istikrar bir türlü kurulamıyorsa bundandır...
Irak’ta Saddam döneminin katı laik rejimi sona ereli epey oldu. Yerine Batı’nın istediği gibi Şiîlerin hakimiyetinde ve Sünnilerin itaat edeceği yeni bir laik rejim ise kurulamadı. Amerika bunu çok istese de başaramadı.
Afganistan’da Sovyet Rusya çökertildi. Ancak sosyalist rejim çöktükten sonra Afganistan’da da istedikleri türden bir istikrar kuramadılar.
Mısır’da askeri darbe yaptılar. Tunus’u rahat bırakmıyorlar. Kaddafi sonrası Libya bir türlü durulmuyor. Sisi vari bir askeri Libya’nın başına bela ettiler. Suriye malum...
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama ortada yeni bir düzen kurmak isteyenlerin oluşturduğu kaos ve bölge halklarının yaşadığı büyük acılar var.
Başarısız oldular çünkü katı laik rejimler dönemi dünyada miadını doldurdu. Postmodern dünya laikliği de dönüştürdü, ömrünü uzatabilmek için ise soft versiyonunu icat edip piyasaya sürdüler. Bunda insan hayatına nüfuz eden teknolojinin, onun albenili sanal dünyasının rolü de büyük.
Batı başarısız oldu derken bu cümleyi Müslümanlar kazandı manasında kullanmıyorum. Başarısız oldular çünkü bölge halkları kendisine dayatılanlara direndi ve onlara istedikleri düzeni kurma izni vermedi.
Batı’nın önündeki en büyük engel, Ortadoğu başta olmak üzere bütün Müslüman coğrafyada halkın iradesinin göreceli de olsa İslâm’dan, kök değerlerden, tarihle barışmaktan yana tecelli etmesidir. Batı da bunu kabullenemiyor.
Daha doğrusu bu realiteyi görüyor ve eğer İslâm dünyasına bir “İslâm” gerekiyorsa onun da sınırlarını biz çizeriz, diyor. Adı İslâm olur ama bizim tanımladığımız, postmodern hayat tarzına ve bizim siyasi önceliklerimize uygun bir din olur, diyor. Yani Müslümanları teslim olmaya razı edecek bir İslâm dayatıyorlar..
Bu meyanda Mısır’a Suud’la içli dışlı Selefi meşrepli namaz kılan bir darbeciyi getirdiler. Suud’un güdümündeki Selefi Nur hareketini de buna payanda kıldılar.
Türkiye’deki paralel kalkışma da bu projenin bize yönelik yüzüydü... Son hamle de Başbakan Erdoğan’ın önünü kesmek için ortaya sürdükleri Cumhurbaşkanı adayı oldu.
CHP ve MHP çatı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ilan etti. CHP’lilerden bunu ehveni şer diye kerhen kabul edenler ve bu tercihi yapan başkana kazan kaldıranlar kavga ediyorlar. Kabul edenlerle ret edenlerin gerekçesi de aynı; İhsanoğlu muhafazakâr ve CHP mağduru bir ailenin çocuğu, dindar camianın itiraz etmeyeceği bir isim.
CHP’nin kerhen de olsa Ekmeleddin Bey isminde karar kılması nasıl ki Türkiye’nin geçirdiği dönüşümün zaruri bir sonucuysa, Ortadoğu’da İslâmsız bir düzen kuramamak da bölgemizin geçirdiği aynı dönüşümün sonucudur.
Sözün özü, İslâm’ı projelerinin içine almayan hiçbir proje bu coğrafyada başarılı olamaz. Bu da Müslümanları İslâm’ı korumak ve neo emperyalizm karşısında daha uyanık olmaya mecbur kılmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.