Halktan Gelen Devletçi Olmaz
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olması durumunu değerlendirerek, “Tayyip Bey halktan gelmiş olabilir ama devlet oldu artık. Kullandığı dil kutuplaştırıcı. Cumhurbaşkanlığı makamında da bu üslubu devam ettirirse sonuçları daha ağır olur” dedi.
Tayyip Erdoğan; İlçe, İl Başkanlığı, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve üç dönemdir Türkiye’yi yönetmiş güçlü bir lider olarak, halktan değil halkın ta içinden gelen birisidir. Milli Görüş Teşkilatının cemayüzel evvelini bilir. Nitekim Saadet Partisi’ni ziyaret ederken Milli Görüş Lideri sayın Kamalak, “Bu ocak üç Başbakan yetiştirdi” derken zımnen Erdoğan’ın da o ocaktan geldiğini deklare etti. Evet; rahmetli Turgut Özal ve merhum Erbakan Hoca’dan sonra üçüncü olarak Başbakanlık koltuğuna oturan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin en uzun dönemli güçlü lideridir. Halkın içinden geldiği için bendeniz onun devlet olduğuna ve devletleştiğine, hele hele totaliter bir liderlik sergilediğini düşünmüyorum. Türkiye, çok farklı bir mozaiğe ve derin İslami kültüre sahip Müslüman bir ülkedir. Geçmişinde her ne kadar jakoben, laik ve seküler idareciler tarafından idare edildiyse de hakim kültür İslam ve kahir çoğunluk Müslüman olduğu için köklerinden ve inançlarından vazgeçmedi.
Türkiye’nin yönetim şekli gayr-i İslami olabilir. Geminin kaptanının bunda çok büyük önemi vardır. Seküler elit çevreler, eski Türkiye’yi yeniden canlandırmak ve bu halkı darbeci yıllara döndürmek için gayret sarfediyorlar. Üç dönem Başbakanlık yapmış bir liderin önünü kesmek için her türlü entrikaya başvuran bu çevreler, ısmarlama bir Cumhurreisi adayıyla Tayyip Bey’in, dolayısıyla Türkiye’nin geleceğini karartmanın özlemi içerisindeler. Başaracaklarını sanmıyorum. Baksanıza CHP gibi sosyal demokrat bir parti, kendi tabirleriyle “dinci” bir adaya mahkum olmuşlarsa, bunda Tayyip Bey’in Türkiye’yi hangi noktaya taşıdığı gerçeğini görmemiz gerekmez mi? Nereden nereye? Oysa zamanın CHP’si, şimdi aday gösterdiği (adını bile telafuz etmekten aciz) Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babasını Mısır’a sürgün etmişti. Ekmeleddin Bey de Mısır’da tahsil görmüş, Türkiye’ye hayli yabancı, siyasetin ve toplumun içerisinden gelmeyen, ısmarlama bir adaydır. Bu yüzden boşuna kürek sallıyorlar.
Toplumsal barıştan söz eden adama bakın. Savunduğu ve beslendiği ana damar PKK, bu milletin çocuklarını dağa kaldırıyor, sonra kalkıp sosyal barıştan, kardeşlikten ve alevi haklarından bahsediyor. Millet sizin ne olduğunuzu ve hangi mihrakların değirmenine su taşıdığını görmüyor mu zannediyorsunuz? Ekmeleddin Bey’in tanınmadığını söyleyen Demirtaş, “Tabii sadece Kürt sorunu değil. Nasıl bir devlet? Özgürlükçü bir devleti mi savunuyor? Statükocu bir devleti mi savunuyor? MHP çizgisinde bir devlet yönetimi anlayışını savunacaksa peşinen söyleyebilirim ki tabanımızdan bir tane değil, yarım tane oy alamaz. Ama yok CHP’yi de MHP’yi de aşan özgürlükçü bir mesele ile devlet yönetmeyi esas alacağını, bunun taahhütlerini, garantilerini, güvenini topluma verirse halkı etkileyebilir. Bizim bu konuda peşin verilmiş kararımız yok.”
9 yaşındaki oğlum Ömer, sayın Demirtaş’ı dinlerken şunları söyledi: “Baba, bu adam ne diyor? Bir adam kimin ekmeğini yiyorsa onun davulunu çalar.”
CHP ve MHP’nin çatı adayı olan İhsanoğlu statükoyu değil de özgürlükçü yeni Türkiye’yi mi savunacak? Tayyip Erdoğan’ın da kendi kendisini belirlediği için halkın adamı olmadığını savunan Demirtaş, Türkiye gerçeklerinden habersiz, tamamen dağ ve PKK siyaseti eksenine oturan zavallı bir duruş sergiliyor.
Erdoğan gücünü milletten alıyor. İnançlı ve kavi duruşu da bundan. Elbette Çankaya’ya bir noter gibi çıkmayacak. Özgül ağırlığını koyacak. Terleyen ve koşan bir Cumhurbaşkanı olacağının sinyallerini zaten kendisi verdi. Dolayısıyla partili bir Cumhurbaşkanı olmayı çoktan hak etti. Başbakan olacak kişiye emanetçi değil uyumlu gözüyle bakılabilir. İki başlılık olur mu? Elbette olmaz. Herkes yetkilerini Anayasa çerçevesinde kullandıktan sonra ne diye iki başlılık olsun. Yeter ki Türkiye adil, demokratik ve insan haklarına dayalı rayından çıkartılmasın. Normalleşen bir Türkiye’ye doğru ilerliyoruz. Gelecek günlerin daha güzel olacağını düşünüyorum. Biz ve bizden önceki kuşaklar, ceberut devletin şemsiyesi altında büyüdük. Çocuklarımızın ve onlardan sonraki kuşakların daha müreffeh, inançlı, özgürlükçü ve adil bir dünyada yaşamaları için bir kez daha AK Parti’de saf tutmamızın elzem olduğunu söylememiz partizan fanatizmle eş tutulması dilek ve temennilerimle bütün okuyucularımın Kur’an ayı Ramazanlarını tebrik ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.