IŞİD, “İslam Devleti”nden nefret ettirme projesidir
Dünyaya dair en büyük arzularımdandır “İslam Devleti.” Müslümanların beraberliğini, “Ümmet birliği”ni sağlayan “Hilafet”in ihya edilmesi, tekrar kurulması da öyle.
“Siyonist sermaye”nin yönlendirdiği, “küresel habaset”in baş temsilcisi olarak “emperyalist talan”ın öncülüğünü yapan ABD’nin parçaladığı Irak’ın bir bölgesinde egemenlik kurmuş bir örgüt var. Örgüt, adı “İslam Cumhuriyeti” olduğu halde kurulduğu günden bu yana sadece “Ehl-i Sünnet” müslümanlara karşı mücadele ve çalışma içinde olan İran’ın “özgürlük hareketi”ni boğduğu Suriye’nin bir kısmına da egemen. Esed’e karşı değil, Suriye’nin özgürlük hareketlerine saldırarak kendine alan açan “IŞİD” adlı örgüt, “İslam Devleti” kurduğunu, liderini de “Halife”liğe seçtiğini ilan etti.
Ancak IŞİD’in, en büyük arzum olan “İslam Devleti” ve “Hilafet” kavramlarına dayalı ilanı beni hiç heyecanlandırmadı; aksine büyük bir endişeye düşürdü! Zira bu zamana kadar, kitleleri “İslam”a ısındıracak, “İslam Devleti” modelini sevdirecek ve gönüllere nakşedecek hiçbir müsbet söylem ve eylem içinde oldukları görülmedi. Bilakis, “İslam Devleti kurulursa, Hilafet geri gelirse bunlar bizi kıtır kıtır keserler” endişesine dayalı bir korku, panik ve nefret havası estirmeye başladılar.
IŞİD’in kadın, çocuk, yaşlı ayırd etmeden rastgele katliam yapmasını; yaşama hakkına karşı saygısız ve umursuz tutumunu kabullenmek mümkün değil. Parçalanmış cesetleri görüntüleyerek teşhir edip etrafa yaydıkları korku ve dehşeti izah etmek imkânsız. İnsanların kafasını keserken poz veren, kestiği kafayla top oynayıp bunu basına servis eden, eline bıçağı alıp hayvan keser gibi insan boğazlayan, kendilerine tâbî olmayanı kâfir/müşrik sayan, kundaktaki bebekleri bile öldürebilen, yaşına bakmaksızın istediği kadına-kıza “cariye” damgasını vurup tecavüz eden bir örgütün İslam ile alakası olamaz. Girdikleri bölgelerde yaptıkları katliamlar İslam’la bağdaştırılamaz.
İnsanlara müslümanlık testi yapıp, cevaplarını beğenmediklerini öldürmek İslami değil. İslam Devletinin olduğu yerlerde, müslüman olmayanlar, ya da müslüman olup da dininin kurallarını bilme konusunda eksiklikleri bulunanlar yaşama hakkına sahip olamayacak mı? Rasulullah’ın (sav) yapmadığını yapmak İslami olabilir mi?
Kâbe’yi yıkacağını açıklayan bir örgütün kurduğu/kuracağı devlet elbette İslam Devleti olamaz.
Sormak lazım, kim besliyor bunları? Hangi parayla bu kadar militanı besliyorlar, bu kadar silah ve mühimmata sahip olabiliyorlar? Burası meçhul ve karanlık!... IŞİD’e katılımın en fazla İngiltere üzerinden olduğu ve Suriye’de Esed yönetimine karşı savaşmaktansa Esed’e karşı savaşan müslümanlara karşı savaşmaları dikkate alınırsa, bu karanlığın aydınlanmaya başladığı; IŞİD’in nasıl bir proje olduğu ve ardında kimlerin, hangi güçlerin bulunduğu görülecektir.
Suriye’de IŞİD sahneye çıktıktan sonra Esed’in güç kazanması, kaybettiği pek çok yeri geri alarak güçlenmesi ve egemenliğini bir nevi garantiye alması manidar. Yine, Irak’ta, Irak ordusunun tek kurşun atmadan bazı yerleri IŞİD’e bırakıp çekilmesi, kısa sürede IŞİD’in Irak ve Suriye’de büyük bir bölgeye egemen olması da öyle.
Anlıyoruz ki IŞİD, küresel şer odaklarının tetikçisi olma işlevine sahip. En büyük görevi, hiçbir insani kuralı tanımayan vahşi eylemlerin İslam’a maledilerek İslam hakkında menfi kanaat oluşturması.
Bunlar, “IŞİD’in, İslam Devleti’nden, Hilafet’ten nefret ettirme projesi olduğu”nu göstermeye yeter de artar. Bu anlaşıldığına göre, bundan sonra olacaklar da bellidir:
IŞİD, Irak’ın ve Suriye’nin bazı bölgelerinde egemen olarak, her iki ülkenin de kendi sınırlarındaki egemenliğini bozarak iki ülkeyi parçalama projelerine hayatiyet kazandıracak. Yaptıkları katliamlarla, İslam adına yaptıkları gayri İslami ve gayri insani tutum ve icraatlarla, insanları, bir daha sevemeyecekleri biçimde İslam’dan, İslami yönetimden ve Hilafet’ten soğutacaklar. Bulundukları coğrafyanın en hassas toplumsal sorunu olan Şii-Sünni ayrılığını çatışmaya dönüştürerek, Şii katliamına ve İran’ın devreye girmesiyle de Sünni katliamına vardıracak. İran Hizbullahı’nın ve Alevi-Nusayri Şebbiha’nın Suriye’de yaptığı Sünni katliamı ile birlikte, bölge, önü alınamayacak bir “mezhep savaşı”na sürüklenecek. Bu, tüm dengeleri değiştirerek, tam da “ABD-İsrail-İngiliz projesi” olan “mikro İslam devletçikleri projesi”ne hayat verecek. Böylece İslam coğrafyası, bir daha bir araya gelemeyecek şekilde parçalanmış olacak.
IŞİD’in, “İslam Devleti” ve “Hilafet” konusunda örneklik etmesi, bu konuda “rolmodel” sunması sözkonusu değil. İnsanları “İslam’ın adaleti”yle, “İslami hükümlerin insaniliği” ile muhatap kılacak; İslam’a sevgi ve bağlılıklarını geliştirecek, korku, endişe ve dirençlerini giderecek bir niteliği yok.
Bilakis gördüğümüz kadarıyla IŞİD, “İslam’dan ve İslam Devletinden nefret ettirme projesi” olarak geliştirilip palazlandırılmış. İslam’ı terör olarak göstermek için küresel güçler tarafından sahaya sürülmüş ve ön verilmiş. Onların kirli emellerine hizmet etmekte.
Emperyalistler, İslam coğrafyasını müslümanlara parçalatıyorlar. Müslümanı öldürmek için artık kendi insanlarını riske atmıyor; müslümanı müslümana öldürtüp, kurşunun parasını müslümana ödetiyorlar. Hem de müslümanları bile İslam Devleti modelinden soğutarak... Asıl acıtan tarafı bu!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.