Serdar Demirel

Serdar Demirel

Reform ve statüko denkleminde İhsanoğlu

Reform ve statüko denkleminde İhsanoğlu

Cuma günü iftar saatinde Taha Akyol’un CNN Türk’te cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’yla yaptığı mülakatı seyretme fırsatı yakaladım. Program aslında Perşembe günü yapılmış ama ben kaçırmışım.

Taha Akyol’un sürekli iltifatlar eşliğinde sorular sorduğu bu programın ‘prime time’ iftar saatinde tekrar yayımlanması, bir PR (Public Relations / halkla ilişkiler) çalışmasıydı.

İhsanoğlu’nu daha önceleri bir iki kez daha televizyonlarda izlemiştim. El Cezire Arapça’da izlemiştim meselâ. Çok iyi Arapça konuşuyor. İslâm Konferansı Örgütü’ne (İKÖ) yeni seçilmiş bir başkandı o zamanlar.

Bütün Müslüman ülkeleri içine alan ama ne işe yaradığı pek bilinmeyen bu çatı yapının başkanlığına İhsanoğlu getirildiğinde, kurumun yeniden yapılandırılması adına ümitlenmiştim. Ama maalesef uzun başkanlığına rağmen İKÖ’nde umulan gerçekleşmedi. Bunun analizini yapmak ise belki başka bir yazıya.

CHP ve MHP’nin “çatı adayı” ne vadediyor, bunları birinci elden öğrenmek için mülakatı izledim. Program sonrası bende oluşan kanaati hemen söyleyeyim:

Cumhurbaşkanlığına aday olmuş İhsanoğlu, herhangi bir üniversitede bir kürsü başkanlığına aday bir insanın heyecanını bile taşımıyor. Belki heyecanlı birisi değil denebilir. Ama o üslûbun ve verilen mesajların ne ülkede, ne de etrafında bir sinerji üretmesi mümkün değil.

Eğer seçilirse nasıl bir cumhurbaşkanı olacaktı? Farklı toplum katmanları arasında ve onların parlamentodaki temsilcileri olan partiler arası diyaloğu nasıl sağlayacaktı? Başkanlık veya yarı başkanlık sistemi hakkında ne düşünüyordu?

Özellikle de dış siyasete nasıl bakıyordu? Mısır’da doğmuş ve orada büyümüş olması hasebiyle, Mısır’da yaşananlar hakkında ne diyecekti? Filistin davasına, İsrail Türkiye ilişkilerine nasıl bakıyordu? İKÖ’nü uzun yıllar yönetmiş birisi olarak Müslüman dünyanın siyasi krizleri hakkında neler önerecekti? Bu vb. soruların cevabını arıyordum ben.

Ortaya, bir reformist bir de statükocu söylem koydu. Atatürk ve laiklik vurgusunu kendisini aday yapan partilerin tabanına, ‘muhafazakâr kimliğimden korkmayın’ sadedinde bir selamlama olarak anladım ben.

Reformist söylemleri siyasete dokunmuyordu. Dinî konularda ve bahusus kadın hakları meselesinde tebârüz ediyordu. Kadının sünnet edilmesine karşı çıkıyor, araba sürmesine izin verilmemesini eleştiriyordu. Oysa Türkiye’de bunlarla alakalı bir sorun yoktu. Kadın sosyal hayatta çok daha aktif olmalıymış. Cumhurbaşkanının eşinin aktif olması gerektiğini söyleyerek başkan seçilirse eşinin aktif olacağı mesajını net verdi.

Kendisinin rasyonalist olduğunu ve İslâm âleminin rasyonalist düşünceyi yitirdiğine dair de bir şeyler söyledi. Onun yarım kaldığı yerde Akyol yetişiyor, mevzuyla ilgili yayımlanmış kitaplarını tavsiye ediyordu.

Statükoculuk yanına gelince. İhsanoğlu’nun neye inanıp, neye inanmadığı artık cumhurbaşkanı adayı olduğu için bizi de ilgilendiriyor. O, reel politik adına hem iç, hem de dış siyasette statükonun sürdürülmesinden yana olduğunu beyan etti.

Hükümetin Ortadoğu politikasını yanlış görüyor meselâ. Proaktif siyaset yerine verili durumu kabullenmeyi ve eski Türkiye çizgisine dönmeyi vaadetti. Türkiye İsrail ve İsrail Arap ilişkilerine dair söylenenler tam da İsrail’in arzuladıklarıydı.

Irak ve Suriye politikalarını yanlış görüyor. Peki ne yapılması gerekiyor, yaşananlar karşısında ne tür bir tavır sergilenebilirdi, bir şey söylemiyor.

Bir taraftan evrensel insan haklarına ve hukuka vurgu yapıyor, diğer taraftan Ortadoğu’da bu evrensel hukukun ve insan haklarının diktatör rejimler ve İsrail tarafından ırzına geçilmesine reel politik adına ‘bizi ilgilendirmez’ diyordu.

Bende oluşan hâsıla, CHP ve MHP’nin çatı adayı, daha önce bütün Müslüman ülkelerin çatı kurumu olan eski adıyla İKÖ yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) başkanlığını yapmış İhsanoğlu, idareimaslahatçılığı vadetmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Serdar Demirel Arşivi