Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Şiddet ve terör ile hiçbir düşünce yayılmaz

Şiddet ve terör ile hiçbir düşünce yayılmaz

Batı’nın İslam’a ve Müslümanlara yönelik savaşı, direkt dinin üzerinden değil dindarların ve onların kurumsal yapıları üzerinden yapılmaktadır. Bize göre 12 Eylül askeri darbesi ve bütün darbeler, Milli Görüş partisinin ve son olarak AK Parti’nin kapatılmak istenmesi kurumsal bir savaştır. 17 Aralık operasyonu da bu savaşın bir versiyonudur. Henüz mücadele bitmiş değil. Konjöktüre göre hareket eden iç ve dış mihraklar Cumhurbaşkanlığı seçimlerini sabote etmek ve en azından Tayyip Beyin seçilmemesi için ellerinden geleni yapacaklardır. Çünkü ellerindeki kalelerinin hepsini ve savunma mekanizmalarının bütününü kaybettiler.

Türkiye’nin laik seküler egemenleri 2000 öncesi yıllarda hep aynı yöntemi kullandılar. Mehmet Pamak’ın da belirttiği gibi; “Böylece halkın, şiddete dayalı sekülerleştirme projeleriyle yok ettikleri İslami kimlik ve değerlerine dönüş yapmasını engellemek, halkı, desteklediği partiyi kapatma tehdidiyle baskı altına alarak resmi ideoloji çizgisinde hizaya sokup sindirmek ve her şeye rağmen oligarşik saltanatlarını sürdürmek istiyorlar.”

İslam’la doğrudan hesaplaşmak çıkarlarına uygun düşmediği için kurumlar ve Müslümanlar üzerinden İslam’a saldırının arka planında İslam’ı mabedlere hapsetme projesi vardır.

Bu ülkede yıllarca askeri vesayet adı altında yargı despotizmi oluşturuldu. Devlet gücünü de kullanarak halkların özgürleşmesini, Türkiye’nin normalleşmesini engelleyenler AK Parti iktidarından sonra güçlerini yitirdiler. Burada bir tespit yapalım. AK Parti İslamcı ve şeriatçı bir parti değildir. Yöneticileri bunu defalarca deklare ettikleri gibi, yapısal durumları ve faaliyetleri de zaten buna müsait değildir. Hatta kimi uygulama ve ilkeleriyle, içinde yer aldığı emperyal projelerle İslam’ı ve Müslümanları sekülerleştirme, dönüştürme tehlikesini de temsil etmektedir. Gücün arttığı, yapının büyüdüğü her harekette dünyevileşme mutlaktır. Bundan nasibini AK Parti de almakta ve dolayısıyla toplumsal dönüşüm çoğu zaman menfi yönde olmaktadır. Buna rağmen Müslümanları AK Parti üzerinden kırbaçlamaya çalışan laik güçler halkın özgürleşmesinin  imkânsızlığını bu noktada aramaktadırlar.

Bürokrasi ve yargıda çöreklenen cemaatsal erk ve ideolojik taassup AK Parti’yi ısırmayı denemiş, onu yıkmaya gücü yetmeyince “yolsuzluk” üzerinden giderek, kendisine farklı mücadele alanları oluşturmuştur. Bu büyük ve derin çürümede AK Parti’nin de yıllardır iktidarda olduğu halde bu yapıyı ıslah etmediği, insan hakları ve özgürlüklerini baz alarak köklü bir değişime girmediği için payı vardır. Kucağında büyüttüğü yargısal ve bürokratik gücün pençesinden kıl payı kurtulmayı başaran AK Parti umarız bundan sonrasında aynı hatalara bir daha düşmez. Yine Pamak’ın beliğ ifadesiyle “ Bu kadar açık yargıçlar hâkimiyetine, bu kadar cüretkâr anayasa ihlâllerine, bu kadar çok siyasallaşmaya ve ideolojik kararlara rağmen, hükümet ve TBMM yargıdaki bu derin ve yaygın çürümenin, yozlaşmanın ıslahı için gerekli reformları gündemine almayarak, DTP de dahil ayırım yapmaksızın parti kapatmaları engelleyecek hukuki düzenlemeleri yapmayarak bu günkü sonuca da bizzat kendileri zemin hazırlamışlardır.

Türk ulusalcılığını, pozitivizmi, kemalizmi ve sekülerizmi içeren resmi ideolojiyi kutsallaştırıp bütün topluma dayatınca; başlangıçta İslami kimlik, İslam hukuku/şeriatı, ümmet bilinci ve Müslüman halk ötekileştirilip, düşmanlaştırıldı. Kürt sorununu doğuran Türk ulusal milliyetçiliğidir. İktidarın açılım politikasını desteklemekle beraber sahici bir İslam projesiyle meselenin çözümü noktasına gidilmediği için nihai bir başarı sağlanacağını zannetmiyorum. Meselenin çözümü İslam’da ve onun sunduğu kardeşliktedir. Kürt halkı, siyasal Kürt hareketinden ve onun değirmene su taşıyan PKK’dan bu sorunun çözümü noktasında bir hareket bekliyorsa, büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını hatırlatmak isteriz. Şiddetle, terörle, silahla ve ötekileştirici söylemlerle hiçbir dava zafere ulaşamaz. İslami kimlik ve Kürt etnik kimliğinin önündeki prangalar kaldırılmadığı, meselenin nihai çözümü İslam’da, insan hak ve özgürlüklerinde aranmadığı müddetçe sorun, sorun olarak kalmaya devam edecektir. Kürt sorunu nasıl oluştu? Şiddet eksenli inkâr, asimilasyon politika ve uygulamalarıyla, katliamlar, işkenceler, faili meçhuller, yargısız infazlar, köy yakmalar, Kürt halkını dağa çıkmaya mecbur etmeler, göçe zorlamalar, mecburi iskânlarla büyük, yaygın ve derin zulümler gerçekleştirilerek ülke tam bir zulüm bataklığına dönüştürüldü.

Adil bir zeminde insanca ve Müslümanca yaşamak istiyorsak bunun yolu, beşeri ideolojilerden değil Allah’ın aziz dini İslam’dan geçmektedir.

Not: Bugün Türkiye saatiyle 20.30’da TRT Muhabiri ve Kahramanmaraş İnsani Yardım Derneği Genel Sekreteri sıfatıyla Pakistan’a uçacağım. Allah nasip ederse, oradan Pakistan izlenimleriyle sizlerle olmaya çalışacağım. Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi