Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Irak’taki Mezhepsel Çatışmalarda İran’ın rolü

Irak’taki Mezhepsel Çatışmalarda İran’ın rolü

Irak son yıllardaki en sert krizlerden birini yaşıyor. IŞİD, Merkezi hükümetin yanlış politikalardan istifade ederek Sünni kesimin desteğini kazandı.Musul’daki 30 bin Irak askerinin, 800 militan karşısında silahlarını bırakıp kaçmasının sebebi IŞİD’in güçlü oluşu değil, yerel Sünni aşiretlerin IŞİD’e verdiği destekten ötürüdür.

Bugün Irak’ta; Araplar, aynı dili konuştukları ve aynı dine mensup olmalarına rağmen  “Müslüman’ız ama biz Sünni’yiz”. Veya “Müslüman’ız ama biz Şii’yiz” diyerek kendilerini diğerlerinden ayırarak, kendilerini mezhep kimlikleri ile tanımlamaktadırlar. Mezhep; din ve Milli kimlik mensubiyetinden önce anılır hale gelmiştir.

Irak’ta; bir Sünni Arap; kendisi ile aynı dili konuşan Şii Arap’ı değil, Pakistan veya Afgan bir Sünni’yi kendinden görmektedir. Aynı şekilde; bir Şii de kendisi ile aynı dili konuşan Sünni Arap’ı değil, Farsi Şii’yi veya Yemen’li bir Şii’yi kendinden kabul eder hale gelmiştir.

Türkmenler içinde aynı durum söz konusudur. Türkmenler Şii ve Sünni olarak mezhepçi bir ayrışmayı yaşıyorlar. Onun için Şii Türkmenler Şii olan Merkezi hükümeti, Sünni Türkmenler de Şiilerden oluşan Merkezi hükümet yerine Sünni Kürt ve Sünni Araplarla işbirliği yapmaktadırlar.  

Her iki mezhebin mensuplarının temel algısı, hayatta kalmak için karşı mezheple savaştır. Tarafların ortak paydaları sadece ve sadece diğerini yok etmektir.

İşin doğrusu; Irak’ta yaşanan mezhep ayrışması cehaletten kaynaklanan bir cinnet halidir.

Halbuki İslam’da esas olan mezhepler değil, dinin kendisidir. Mezhepler İslam dininden 180 yıl sonra ortaya çıkmıştır.  Ancak; mezhepler çatışma sebebi değil, inançlar doğrultusunda yaşamayı kolaylaştırabilmek için imamlık mertebesindekilerin içtihatları yani yorumlarıdır.  Diğer bir ifadeyle mezhep; bir dinin tarihinde görüş, yorum ve anlayış farklılıklarının kurumsallaşmış yapılarını ifade eder.   Burada yanlış olan; mezhepler veya mezheplere uymak değil, “mezhepçilik” yapmaktır.

Bu gün sadece Irak’ta değil, İslam dünyasında mezhepler ve etnik Milliyetçilik üzerinden yaşanan ayrışma ve kutuplaşmalardan kurtulabilmenin tek yolu;  Müslümanların ortak ve değişmez değeri olan “İslam üst kimliğinde” Müslümanlar arasında birliği sağlayan “Ümmetçilik” anlayışı etrafında şuurlaşarak bütünleşmekten geçmektedir

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ihtilafa düşmeyin, bölünüp parçalanmayın.” ayeti biz Müslümanlar için temel esas kabul edilmesi halinde aramızdaki sorunlar çözülmüş olur.

İRAN; IRAK’IN BÖLÜNMESİNİ İSTİYOR  

İslam dünyasında mezhepçiliği kışkırtan ülkelerin başında İran gelmektedir. Bundan dolayıdır ki İran; Suriye’deki İslam’la hiçbir alakası olmayan, hatta İslam ve Müslümanlarla mücadeleyi politikasının merkezine alan Arap Milliyetçisi “Baas rejimi” ile onu ayakta tutmaya çalışan diktatör Beşşar Esed’e destek vermektedir.  

Yine aynı İran; Suriye’dekine benzer bir politikayı Irak’ta takip etmektedir. İşgal sırasında ve sonrasında,  resmi ilişkilerle beraber, mezhepsel bağlamda Irak üzerinde gizli ilişkiler kurarak etkisini arttırmıştır.  

Sonuç olarak, İran derin devletinin de yönlendirmesiyle başta Irak ordusu olmak üzere Irak İstihbarat servisi ile tüm devlet kurumları Şiilerin kontrolüne geçmiştir.

Irak’ta başlayan değişim ve dönüşümle Irak’ın İranlılaştırılması çalışmaları hala devam ediyor.

İran; Irak’ın tamamını kontrolüne alamayacağını bildiği için Irak’ın bölünmesini istiyor. Eğer Irak, üç’e bölünürse Bağdat ve çevresi ile zengin petrol kaynaklarına sahip Basra bölgesini de kapsayacak olan eyalet, İran’ın kontrolüne girmiş olacak.

Ayrıca hem Suriye hem de Irak’ta İran ve Amerika’nın çıkarları çatışıyor. 2010 yılı seçimlerinde Maliki’nin koalisyonu iktidar için yeterli çoğunluğu sağlayamadığında hem Tahran hem Washington ona iktidarda kalmaya yardım ettiler. Şimdi ise ABD, Sünni Arapları ve Sünni Kürtleri siyasi sürece katılımlarını sağlamak için baskılarını arttırıyor.  İran ise Nuri El Maliki rejimine her türlü desteği sağlayarak Irak’ın mezhepsel bağlamda bölünmesini gizlice kışkırtıyor.

Amerika IŞİD’e yönelik askeri müdahaleye yaklaşmaması üzerine Irak hükümetinin alelacele Rusya’dan beş savaş uçağı satın alarak Rusya’yı da içine alan farklı bir strateji başlatmış oldu.  IŞİD güçleri Bağdat kapılarına dayandı. Tikrit’teki çarpışmalar şiddetleniyor. Irak hava kuvvetleri henüz kurulma aşamasında. ABD’nin verdiği F-16’ların göreve hazır hale getirilmesi aylar alacak. Rus Su-25’leri ise derhal havalanabilir ve ABD’nin iç politik çekinceler yüzünden cesaret edemediği hava saldırılarını yapabilir. Irak böylelikle Washington’a, “bize yardım etmezseniz biz yapacağımızı biliriz” mesajı göndermiş oldu.

Üç yılı aşkındır ismi konmamış bir mezhep çatışması “iç savaş” adı altında Suriye’de devam etmektedir. Irak’ta işgal sonrası var olan mezhepsel ayrışmaların son günlerde İran’ın da kışkırtmalarıyla bir savaşa dönüşmek üzeredir.  

Bu gidiş durdurulamaz ise bu çatışmalar tüm bölgeyi etkisi altına alacak (Allah korusun) şekilde büyük bir mezhep savaşına dönüşebilir.

Bu savaşın müsebbibi ise işgalci güçler ile mezhepçilik kışkırtıcılığı yapan İran olacaktır!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi