İsrail’in canını acıtacak bir şeyler yapılmalı
Şu sıcak yaz günlerinde, “Müslümanım” diyenler yan gelip yatarken, elini taşın altına koymazken, “Siyonist sermaye”nin kazanç kapılarından olan “Cola” içerek serinlemeye çalışırken, Gazze’ye gökten yağmur değil, cehenneme çeviren bombalar yağıyor! Benim Filistinli kardeşim, “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail” tarafından dünyanın gözleri önünde katlediliyor!
Bu yazıyı yazdığım sıralarda “280 kişinin öldüğü, 2 bin 210 kişinin yaralandığı” haberi geliyor. Gazze’nin alt ve üst yapısındaki tahribatın boyutlarını ise henüz bilemiyoruz.
“Gazze Katliamı” dünyanın gözü önünde sürerken, dünyaya ayar verenler duruma sessiz kalmaya, katliamı seyretmeye devam ediyor. Ülkelerindeki “politika arenası”nda attı mı mangalda kül bırakmayanlar ise, bir yandan “Gazze ağıtları” yakarak “toplumsal duyarlılıklar”a mesaj yollarken, öte yandan “gerçek bir tavır” göstermeye, “Terör Üssü İsrail”i durdurmak için elini taşın altına koymaya yanaşmıyor.
Müslüman toplumlara ise, sadece “kahrolsun sloganlı mitingler” yapmak kalıyor. “El”iyle bir şey yapmıyor, “dil”iyle “kahrolsun” deyip, “kalb”iyle buğzetmekle yetiniyor.
Ancak artık görmüş olmalısınız, “kahrolsun” demekle İsrail kahrolmuyor. Kahrolması için,“kahredecek şeyler” yapmak gerektiğini kimse anlamak istemiyor ya da külfet gerektirebilen böyle bir tavır kimsenin işine gelmiyor.
“Hahambaşı İsrail’in katliamlarını kınasın” dedik diye bana demediğini bırakmayanlar, “nefret söylemi” diyerek suç duyurusunda bulunanlar, küçücük çocukların üzerine bomba atan İsrail’e nedense ses çıkarmıyorlar. Onlara şunu sormak istiyorum:
Siz hiç, bir kurşunla, şarapnel parçasıyla, bombayla kafası paramparça, vücudu delik-deşik olmuş küçücük yavrunuzun cesedini kucağınıza aldınız mı? Çocuğunuzu karşınıza alın, o masum yüzüne bakarak bunu bir tahayyül edin bakalım, kendinizi nasıl hissedeceksiniz? Düşünmesi bile çok kötü, değil mi?
Ama bilesiniz ki, Gazzeli bir anne-baba bunu her gün yaşıyor! “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail” onlara her gün bu acıyı yaşatıyor! Nefret söyleminde bulunmuyor, ama öldürerek, katlederek acının en ağırını tattırıyor. Biz buna tepki gösterince, “nefret suçu” işlemiş oluyoruz, öyle mi?
Şimdi söyler misiniz, “öldürmeden nefret söylemi” mi daha kötü, yoksa “nefret söylemi kullanmadan öldürmek” mi?
Evet, Gazze’de küçücük çocukların kafasına bomba atan, alenen katliam yapan, “açık hava hapishanesi”ne çevirdiği küçücük bir toprak parçasını “kan deryası”na çeviren “Siyonist katiller sürüsü”nden nefret ediyorum. Onlara “destek verenler”den de nefret ediyorum. Onlara tepki göstermeyen, kınamayan, tavır koymayanlardan da nefret ediyorum. Eğer bu gerekçeyle böyle bir nefret suç ise, ben bu “nefret suçu”nu işliyorum!
Geçen gün “Hahambaşı”na seslendim, bu sefer de “halkı Müslüman olan ülkelerin idarecileri”ne ve “Müslüman toplumlar”a sesleniyorum:
Eğer gerçekten samimiyseniz... Gerçekten Gazze’nin, Filistinli Müslüman kardeşlerimizin acısını yüreğinizde hissediyorsanız... Gerçekten “Siyonist Katiller Sürüsü”nün katliamlarını durdurmak gerektiğine inanıyorsanız... Gerçekten “Siyonist Teröristler”i bir daha Müslümanları katletmeye kalkışamayacak hale getirmek istiyorsanız... Gerçekten amacınız “kişisel dejarz” değil de Gazze’deki “Kronik Katliam”a dur demek ise...
Meydanlara çıkıp “kahrolsun” sloganları atmaktan, ya da “katliam durmalı” türünden açıklamalar yapmaktan “daha nitelikli bir şeyler” yapmalısınız. Laf değil icraat yapmalısınız. İsrail’i durduracak her ne varsa, onları yapmalısınız.
Bu yapacaklarınız, “Siyonist/Yahudi Terör Üssü İsrail’in canını yakacak, acıyı yüreğinde hissettirecek şeyler” olmalı.
Hani Başbakan Erdoğan, “Son nefesimize kadar Filistin’i savunmaya devam edeceğiz, susan bu zulmün ortağıdır” diyor ya, o halde hükümet ilk etapta şunları yapmalı:
Birkaç savaş gemisini İsrail açıklarına, uluslararası sulara göndererek tatbikat yaptırmalı. İsrail ile diplomatik ilişkilere son vermeli, aradaki askeri, ticari, siyasi, kültürel vb. bütün anlaşmaları iptal etmeli, tüm ticari ve iktisadi ilişkileri kesin olarak yasaklamalı. Ülkemizde bulunan NATO üslerinden ve NATO’ya bağlı diğer merkezlerden İsrail’in faydalanmasını ve İsrail’in faydasına olacak bilgi desteğini kesin olarak önlemeli. İsrail menşeili malların Türkiye’ye girişini yasaklamalı. Türkiye üzerinden İsrail’e giden kara, hava ve deniz ulaşımını istisnasız kapatmalı. İsrail’i destekleyen veya yardım eden şirketleri Türkiye pazarından men etmeli. İslam ülkeleri arasında İsrail’i başına buyruk davranmaktan caydıracak bir “İslam Ordusu” kurulmasına önderlik etmeli. İslam ülkelerini Gazze’ye askeri müdahaleye çağırmalı ve bunun için görüşmelere başlamalı. Yoğun bir diplomasi trafiğiyle sürekli İsrail’i ve suskun davranan ülkeleri taciz etmeli. Uygulanabilecek ne kadar yaptırım varsa hepsini uygulatmaya çalışmalı. İsrail durup verdiği zararları tazmin edinceye ve Gazze’ye ambargoyu kaldırıncaya kadar ABD ile olan SEIA’yı askıya almalı.
Bunları yapmalısınız; çünkü lafla İsrail durmuyor, katliam önlenemiyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.