Latif Erdoğan

Latif Erdoğan

Süreç ve Fırsat

Süreç ve Fırsat

Kaostan beslenenlerin şenlik günü. Göz altına alınan emniyet mensuplarının suç çetelesi vahim. Devleti ve milleti hedefleyen taarruzlar püskürtülmüş olmasaydı hal nice olurdu; farzı muhal çerçevesinde yapılacak değerlendirmeler dahi toplumun kimyasını bozmaya yeterli. 

Göz yaşı medeniyetinin varisçileri, hedonizm barbarlığının kahkaha kırıtmalarına neşideler söylüyor. Yakın olan sabah mı kıyamet mi? İkisi de. Bizim sabahımız onların kıyameti. Kendilerine azap yağdırmaya gelen dölsüz bulutu rahmet bulutu sanarak kahkahalarını sürdürenler, gafletlerinin yedi kat göğünden kendi üzerlerine davet ettikleri belaların ilk saikalarıyla feryada başladıklarında, kahkahalarına ilahi bir karşılık bulmuş olacaklar. 

Aynı karşılığı, yargıdaki ve diğer bürokratik kurumlardaki paralel yapılanmalarda da göreceğiz. Bu milletin nasıl bir gayretullah duvarı olduğu, oraya çarpanların başları kırılınca bir kez daha açığa çıkacak. Allah’ı seven ve Allah tarafından sevilen bir millete ihanetin bedeli, Allah’a savaş açmakla eşdeğer. Kendi ihtirasları uğruna bu milleti gözden çıkarmak, kendi parmaklarını kendi gözlerine sokup çıkarmaktan farksız.  

Cumhurbaşkanı seçimlerinin başarı baremi, önümüzdeki günlerdeki siyaseti belirleyecek öneme sahip. Ordunun başkomutanı güçlü olursa, askere yapılacak hukuk dışı çağrılar askıda kalmaya mahkum. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, paralelcilerin mat olması anlamına gelecek. Çözüm sürecini sabote etmeye yönelik projelerin ebedi devre dışı kalabilmesi, ilk defa halkın seçeceği Cumhurbaşkanının anayasanın kendisine verdiği yetkileri kullanarak sürece aktif müdahale bulunmasıyla doğrudan alakalı. İstiklal marşı bilincinden mahrum kimliklerin böylesi sancılı bir sürece aktif katılımda bulunması imkansız. 

Cumhurbaşkanı forsunu emanet alacak kişinin, o forsun ifade ettiği tarih şuurunu, kendi kimlik ve kişiliğine mal edebilmiş olması şart. Kimliksizliği ve kişiliksizliği siyaset sananların, yıkımdan öte yapabilecekleri hiçbir olumlu katkı yok. Bu millet öylelerinden çok çekti, denenmişin tekrar denenmesi anlamsız.

İsrail, devlet kurmadı, kendisine toplu mezar hazırladı. Kıyametleri yakın. İki boyutlu periyodik iptilaların bütününde ve devamlı nankörlüğe kilitli bu milletin iflahı imkansız. Darlık zamanlarında da bolluk zamanlarında da sürekli ifsattan yana tavır almış bir topluluktan bahsediyoruz. Öldürdükleri arasında kendi peygamberleri de bulunan kanla beslenen bir güruh söz konusu olan. Bazen mazlum da olsalar, çoğunlukla zalim olmuşlar; lakin her iki süreçte de bozgunculuktan asla vazgeçmemişler. Güçleri ölçüsünde daima fesat çıkarmayı kendilerine birinci uğraş edinmişler. Hayat tutkusu ve ölüm korkusu en öne çıkan özellikleri. Döverken bile ağlamak asla vazgeçmedikleri taktikleri.

Zulüm devam etmez, zalim abad olmaz. İsrail için de bu kural aynen geçerli. İsrail ve onun tabileri nasıl bir yokluk girdabına sürüklendiklerinin farkında değil. Bütün silahları kendi ellerinde ve kendi başlarına patlayacağı gün, kurtuluşları adına artık çok geç olacak. Bütün politikalarını, İsrail’in gücü üzerinden yürütenleri de bekleyen aynı sonuç. Yarın hesabıyla bugün dilsiz şeytana dönenler unutmasınlar ki, günler Allah’ın kudret elindedir; ve O günleri istediği gibi evirir, çevirir. Hikmeti gereği bazen zalimlere de galebe verir; lakin sürekli galebeyi takva ehline tahsis etmiştir.   

Biz, önümüzdeki süreci böylesine net görebilen bir Cumhurbaşkanına muhtacız. Tekvini ve teşrii kurallara sımsıkı bağlı kalarak Allah’ın himayesine girmeyi hak etmiş; madde ile mana arasındaki dengeyi koruyarak Allah’ın koruması altına girmiş bir millet temsilcisine ihtiyacımız var. 

Hiç kuşkusuz, önümüzdeki Cumhurbaşkanı seçimiyle başlayacak süreç, bize kaderin altın tepsi içinde sunacağı fırsatların toplamından ibarettir. Bu fırsatı değerlendirebilirsek ilk on senede kat edilecek mesafe, Cumhuriyet tarihimizin bütününe denk olabilir. Ama at binenin, kılıç kuşananındır. İşi ehline vermek ilahi bir kuraldır. Yanlış ata binip yanlış yerlere gideceği baştan belli acemi süvarilerle kaybedecek ne vaktimiz var ne de böylesi kayıp yıllara tahammül edecek mecalimiz kaldı. Gün bugün, dem bu demdir. İşi ehline vermenin tam zamanı, tam yeridir. Ben, milletimin ferasetinden eminim..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Latif Erdoğan Arşivi