Yarın, 10 Ağustos 2014. İlk defa cumhur olarak kendi reisimizi seçeceğiz. Seçtiğimiz reis, gerçekten bu cumhura layık olmalı, onun dilini bilmeli, onun sesini dinlemeli, onun dertleriyle dertlenmeli, onun sevincine ortak olmalı, onun üzüntüsünü paylaşmalıdır. 

Cumhurun efendisi olmamalı o, hizmetkârı olmalı. “Bir toplumun efendisi onlara hizmet edendir” Nebi sözünün ölümsüz yorumunu hayata geçirmeli; ve yaşadığı yükselişler onu asla başlangıçtaki samimiyetten tavize zorlamamalıdır. Sınanmış olmalı öncesinde böyle bir aday, haddelerden geçerek, mihenklere vurularak sınanmış olmalı. Kalp yanı kalmamalı onun som altın gereken yerde, aldatmamalı milletini, yüzünü yere baktırmamalı izinden iz sürenlerin. 

Ait olduğu milletin kanından kan, canından can taşımalı bir de o. Terini halkının teriyle karıştırmasını bilmelidir hiç yüksünmeden. Nefesi oruçlu nefesi gibi kokmalıdır bazen; onun da açlıktan. Mazlumun ahı onun kalbinde, vicdanında yankılanmalıdır herkesten önce, arşı titretmeden evvel onun gönlünü, ruhunu titretmelidir her feryat. “Dicle’de bir koyunun ayağı kırılsa, Allah onu Ömer’den sorar şuuru yankılanmalı onun sorumluluk bilincinde. 

Hayat tutkusu tuzak kuramamalı ona, doğru bildiklerini icra ederken. Kişisel derdi, kişisel sevdası olmamalı onun, yarınlar adına. Mazi- hal ve istikbali birlikte okuyabilmeli inşasını gerçekleştirirken. Büyük düşünmeli hedef seçerken; gerçekçi olmalı seçtiği hedefe doğru adım adım yürürken. Geçmişte yaptıkları, gelecekte yapacaklarına referans olabilmeli cumhura reis olacak kişinin. İlmek ilmek dokuyabilmeli zihninde tecrübe atlasını o. “Kökü mazide bir ati” olma kültüründen beslenmeli daima onun entelektüel eforu. 

 Akılcı değil akıllı, fırsatçı değil ferasetli, sinsi değil basiretli, komplocu değil tedbirli, despot değil adaletli, gururlu değil onurlu, kaypak değil siyasetçi, silik değil mütevazı, kendini dağıtan değil ama koşan, çırpınan, çalışan olmalı bu ağır yükü omzunda taşıyacak aday.   

Yarın, elimiz vicdanımızda oy kullanacak ve Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Yarın, kaderin bize altın tepside sunduğu tarihi bir fırsatla yüzleşecek ve yüzümüzü ak edecek bir tercihte bulunacağız. Yarın, varlık-yokluk mücadelesi veren ülkenin fertleri olarak fantastik oyalanmalarla vakit öldürme yerine varlığımızı sürdürmenin zaruri şartını gerçekleştireceğiz. Yarın, bütün harici dayatmalara başkaldıran bir davranışla şahlanacak ve kendi kararımızı kendimiz verme adına uygulanan demokratik haklarımızdan birini daha özgürce kullanacağız. Ne şer ittifakların, ne paralel başların dediklerini değil, kendi akıl ve vicdanımızın sesini dinleyecek ve kendimize bir reis seçeceğiz. 

Gülen, toplumun kendisine olan reaksiyonunu bildiği için, kendi adayını, takipçi ve taklitçilerine tevriye ile örtülü işaretliyor. Ne ki, Ekmel diyebilmek için, ne kadar mukaddes kavram varsa hepsini kullanmaktan da uzak durmuyor. Dedikleri, söyledikleri, bayat, modası geçmiş laf cambazlığından öte hiçbir mana ifade etmiyor. Senelerce, başkaları hakkında hüsnü zanda bulunmaktan dem vurmuş olduğu halde, kendi ifadesiyle alnı secde ile nasır tutmuş siyasi hasmına münafıklık derken, nereden nereye savrulduğunun işaretlerini de veriyor. Çevresindeki küçük bir azınlık dışında, onun dediklerine itibar edecek kimsenin kaldığını sanmıyor, bu yüzden kısa da olsa cevabi bir şeyler söylemeyi zait buluyorum. 

Allah Resulü, “siz nasıl olursanız, sizi öyleleri yönetir”, buyurarak bize sosyolojik bir gerçekten haber verir. Sütün üstünde süt kaymağı, şapın üstünde de şap kaymağı bulunur. Öyleyse biz yarın sadece  Cumhurbaşkanı seçmeyecek, aynı zamanda kendi mahiyetimizin kimliğini de tespit etmiş olacağız. Bu önemli vazifeyi gerçekleştirirken elbette tarihin yeni bir dönemecinde bulunduğumuzu da asla hatırdan çıkarmayacağız. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı şimdiden hayırlı olsun. Allah, bahtını açık ettiği gibi yolunu da açık etsin..