Mağlubiyetin kimsesi yoktur zaferin sahibi çoktur
Allah yolunda hizmet denildiğinde arka saflara kaçan, ganimet bölüşüldüğünde ise ön saflarda yer almak için koşanlar, nifak tehlikesinin içine düşenlerdir. Rabbimiz buyuruyor: “Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmekten hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acı bir azap vardır.” (Âl-i İmran Sûresi/ 188) Mağlubiyete sahip çıkmayıp sadece zafere sahip çıkanlar, yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmekten hoşlananlardır. Bunlar Allah yolunda değil, kendi hevalarının yolunda gidenlerdir.
Allah yolunda olanın davası haktır. Hak davanın zaferi muhakkaktır. Allah yolunda olunmadan Allah için bir şeyler yapılamaz. Allah için bir şeyler yapmak isteyenler evvela Allah yolunda olup olmadıklarını gözden geçirsinler. Allah yolunda değilseniz yaptığınız her şey sizi Allah’a düşman eder.
Mücadele meydanında köksüzlük öksüzlüğü doğurur. Şunu bilelim ki; ne zaferler ebedîdir, ne de mağlubiyetler... Devletler, toplumlar ve insanlar ‘yükselir’ ve ‘düşerler’. Ve her yükselişi bir düşüş, her düşüşü bir yükseliş takip eder. Dün dibe vurup karanlığın içine düşmüştük. Bugün ise bir ışık hüzmesi yakalayıp düştüğümüz kuyudan çıkmaya çalışıyoruz. Çıkarken, bize uzatılan ele dikkat etmemiz gerekiyor. Ola ki bu el ‘düşme sırası kendisine gelen’ ve bizi kendisiyle birlikte aşağıya çeken bir el olmasın.
Mağlubiyetli günlerimizde yanımızda olmayıp sadece zaferli günlerimizde yanımızda olanlar, kendilerinin içine düştükleri zillet çukurlarına bizi de çekmeye çalışanlardır.
Mağlubiyeti kabullenmek, zaferi garantilemektir. Çünkü hakiki zafer, nefsi yenmekle gerçekleşir. Nefsini yenemeyenler, yenilmişlerden sayılırlar. Şunu bilelim ki; zaferin en mühim olanı, hakaik-i Kur’aniyeye müsteniden hak ve hakikat dairesinde kazanılan zaferdir.
İ’la-yı Kelimetullah için çıkılmış fetih eksenli savaşlar, mağlubiyetlerden ders çıkarmayı başarmışların zafer seferleridir. Zafer duygusu doğru ve dengeli kullanıldığında topluma kimlik kazandıran, onu motive eden itici bir güç sağlayabilir. Allah yolunda seferi olmayanların zaferleri olmaz. Hz. Adem (as) ile başlayan ve zaferlerle dolu tevhidî mücadelenin asırları ve nesilleri içerisinde barındıran kadim birikimini yok sayma tuzağına düşersek, vizyonsuz ve misyonsuz yaşayan, işini boşayan boş insanlardan bir farkımızın kalmayacağı aşikârdır. Şunu bilelim ki; bilgi azaldığında alt kimlikler üst kimlikler haline gelir. Müslüman olarak dünün kazanılan zaferleri, bugünün dünyasındaki konumumuza gözlerimizi kapattırıp ataletimizi artırıyorsa, ‘meğer biz neymişiz’ avuntusuyla geçmişe takılıp kalmamıza sebep oluyorsa, bu ‘Mağluplar, galipleri taklid ederler’ tesbitinde ifadesini bulan zilletin gelip bizi bulmasını garantileyen bir aldanmadır.
Mağlubiyetlerinin sebeplerini önce kendilerinde değil de başkalarında arayanlar, mağduriyetten kahraman çıkartmaya çalışanlardır. Ama bir gerçek vardır ki; Sahte mağduriyetten gerçekkahraman çıkmaz. Zafer, mücadele bayramının çiçeğidir. Mücadeleye katılmayanlar, o çiçeği koklayamazlar.
Zafer İslâm’ın olacaksa Müslüman mağlubiyete de razıdır. “Dinim kazanacaksa ben kaybetmeye razıyım” demiyorsan, İslâm’ın dışında başka bir dinin var demektir. İslâm dininin terakki ve tealisine çalışmak, İslâm dini için ölmek kadar şereflidir. Dinullah’ın hayata hâkimiyeti için mücadele sevgisi imandan gelir. Müslüman olarak şu iki şey seni çok iyi anlatır: Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin Sabır, her şey’in varken sergilediğin Tavır, Sabrın ve Tavırın imandan kaynaklanmıyorsa, sen de karanlıkta kalanlardansın.
Zafer günleri geldi mi sefere çıktığımız günlerde aradığımız halde bulamadığımız eski dostlarımız çıkar gelir ve etrafımızı sararlar. Onlar hizmetin değil, ganimetin sevdalılarıdır. Muhtemel bir Uhud’u kabul etmeyerek hep kendilerini yenilmezliğe şartlandıranlar, yenilgiyi görünce “eğer gerçek Peygamber olsaydı yenilmezdi” diyerek irtidat edip mürted olanların yolunda gidenlerdir. Kendilerini yenmeyi beceremeyenler, er veya geç kazandıkları zaferi mağlubiyete hibe ederler. Altını çizerek diyoruz ki; mağlubiyetin heybesinde kalanlar, Allah yolundaki heybetlerini kaybetmiş olanlardır. Biz Allah yolunda isek ve Allah için de yola çıkmışsak ateşten bir gömlek de olsa mağlubiyetimiz bizimdir. İktidar ve muktedir olmayı beraberinde getiren zafer de hepimizindir. Mü’min olarak Allah yolunda isek, Allah için yola çıkmışsak düşmanı yensek de, düşman tarafından yenilsek de cennetliğiz!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.