IŞİD’i gösterip Kürdistan’a razı etmek...
Önce “Türkiye’nin kırmızı çizgileri” vardı. “Bağımsız Kürt Devleti”ne veya bağımsızlığa gidecek “otonom Kürt yapılanması”na müsaade edilmeyecekti. Kerkük bir Türkmen şehriydi; bu statünün, göstermelik bir referandumla Kürt şehrine dönüştürülmesine izin verilmeyecekti. Yoksa, silahlar konuşurdu.
Her ne kadar Türkiye’nin, Kuzey Irak için bazı kırmızı çizgileri vardıysa ve bu “kırmızı çizgiler”in ihlalini kabul etmeyeceğini yıllarca tekrarladıysa da, bu kırmızı çizgiler, hem Irak’ı işgal eden ABD tarafından, hem de kuzeyde egemenlik kuran Kürtler tarafından sürekli aşıldı. Mesela Kürtler, ABD işgalinin ardından Kerkük’teki tapu ve nüfus kayıtlarını imha etti, Türkmen nüfusu sürdü ve şehri Kürtleştirdi. Kerkük’ü Irak güvenlik güçleri koruyor, ama Barzani, ağzı sulana sulana Kerkük’ü ele geçireceği günü bekliyordu.
Bir süre sonra Türkiye’nin, hiç kimsenin takmadığı “kırmızı çizgiler”i, bizzat Türkiye tarafından da terkedilmeye başlandı. Zira, Irak’ta Maliki denen bir “klinik vaka” vardı. Adamın, Irak’ın bütünlüğünü sağlama derdi yoktu. Tek amacı, Şii nüfusunun yaşadığı bölgeleri ayırıp, İran’ın güdümünde bir “Irak Şii Devleti” kurmaktı. Bu zamana kadarki icraatlarıyla, Şii olmayan unsurlara karşı çok sert ve zalimane bir yönetim biçimi sergiledi. Öyle ki, Irak’ta, Şii olmayan unsurlar için “ayrılma/ayrışma”dan başka seçenek bırakmadı. “Bölgesel güç” olma savdalısı İran’ın güçlü bir rakibi olarak gördüğü Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergileyen Maliki, Türkiye’yi ister istemez, Barzani’ye yaklaşmaya itti. PKK terör örgütünü kontrolü altındaki bölgede barındıran Barzani, her nedense Türkiye için “dost ve müttefik” haline geliverdi. Henüz telaffuz edilemeyen bir fiili durum yaşanıyor, Kuzey Irak’taki fiili varlığı tescillenmiş olan Kürt Devleti, adım adım kuruluyordu.
Ancak, yine de Türkiye’ye rağmen bunun olması mümkün değildi. Zira Barzani’nin tek çıkış kapısı Türkiye idi, Türkiye ise Irak’taki enerji kaynaklarından yararlanmak istiyorsa, Barzani’den başka tutunacak dalı kalmamıştı. Barzani bunu bildiği için, asla vazgeçmediğini arasıra söylediği bağımsızlık için, “bunun sadece zamanlama meselesi” olduğunu vurguluyor, zamanı bekliyordu.
ABD, İsrail için Ortadoğu’yu ve denklemde önemli bir yeri olan Irak’ı yeniden biçimlendirmenin projelerini adım adım uyguluyordu. Ancak bunu, “stratejik ortak”ı Türkiye’yi küstürmeden, razı ederek yapması gerektiğini biliyordu. Gelişmeleri buna göre yönlendirdi. Bu kapsamda, bölgenin ortasına bir IŞİD vakasını salıverdi. Görünürde, İslam devleti kurmak için mücadele eden, hatta, Ümmet’in hasreti olan Hilafet’i bile ilan eden IŞİD, baştan beri Suriye’deki muhalefet hareketine karşı savaşarak büyümüştü. Dünyanın her yerinde“İslami cihad” örgütlerinin imhasına çalışan ABD’nin, en etkili ve güçlü bulunduğu bölgede IŞİD’e neden göz yumduğu ise soru işaretiydi.
Gerçi başlangıçta Türkiye’nin baskıları, Kerkük’ün hemen bir Kürt şehri olmasını önledi, ama şimdi Musul’a giren IŞİD’in baskısını ve Maliki güçlerinin çekilmesini gerekçe gösteren Peşmerge, Kerkük’ü ele geçirdi. Kerkük, artık fiilen bir Kürt şehri. Böylece Türkiye’nin bir kırmızı çizgisi daha silinip gitti. Barzani, daha önce de Kerkük’teki tapu ve nüfus kayıtlarını imha ederek Türkmenlerin yerlerine el koymuş, Kerkük’e yoğun bir Kürt nüfusu yerleştirerek Türkiye’nin kırmızı çizgileri çiğnenmişti. Şimdi, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Kürt devletinin kurulamayacağı şeklindeki diğer kırmızı çizgini silme zamanıydı. Barzani, zamanın gelmesini bekliyordu. Beklediği zaman, “ABD-İsrail yapımı bir mizansen”le geri dönülemez biçimde devreye alındı.
Çünkü IŞİD tehdidi gerekçesiyle, hem Maliki Şii bölgelerini ayırmak için silahlı güçlerini belli bölgelerden çekip istediği alanlara konuşlandırdı, hem de peşmerge güçleri, daha önce giremedikleri bölgeleri fiilen sahiplendi. Şimdi yine IŞİD’i gerekçe göstererek ağır silah sahibi olmaya başladılar; çünkü ABD, bir yandan IŞİD tehdidi gerekçesiyle Kuzey Irak’ta bağımsız Kürdistan’ın kurulmasına engel çıkarabilecek unsurları temizliyor, bir yandan da Peşmergenin ihtiyacı olan ağır silahları, aynı gerekçeyle peşmergeye sağlıyor.
Böylece ABD, IŞİD’i göstererek Türkiye’yi bağımsız Kürdistan’a razı ediyor. Zaten Türkiye, daha önce kırmızı çizgileri arasında olduğu halde, bir süredir Barzani yönetimine karşı devlet muamelesi yapıyor.
Şimdi bunun bir sonraki adımı şu:
Hani, Türkiye’nin yeni kırmızı çizgisi “bütün haklara evet; ama tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet vs.” ya...
Göreceksiniz, hiçbir kırmızı çizgisine sahip çık(a)mayan Türkiye, önce IŞİD gösterilip Kuzey Irak’ta Kürdistan’a razı edilecek (ve galiba edildi bile), sonrasında ise kendi Kürt sorununu Kuzey Irak’la birleştirip bir “konfederal yapı”nın ardından, “ayrışma ve küçülme”ye mecbur ve mahkûm edilecek!
Başkaları ne der bilemiyorum, ama ben olayı böyle okuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.