Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Yazım için bilgisayarımın başına oturduğumda, bir nefis muhasebesi yaptım. Dedim ki; ben bu gazetede 1993’ten beri yazmaktayım. Acaba yazdıklarımla okuyucularıma faydalı olabiliyor muyum? Eğer faydalı olamıyorsam, gazetenin köşesini işgal etmekten başka bir şey yapmıyorumdur. Ama bir gerçek var ki, söylesek tesiri yok, sussak gönlümüz razı değil…!
Böyle tefekkür ederken, üstat Necip Fazıl’ın şu şiirini mırıldanıyordum:
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
•
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
•
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
•
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
•
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın..!
Mü’minler olarak dünyaya bakış açımız nasıl olmalıdır? Bu dünya hayatının anlamı ve Yaratıcı katındaki değeri nedir? Hayat, bu üç günlük mücadeleden mi ibarettir? Yaşanan bu hayatın bir hedefi var mıdır? Eğer hedef yok diyorsanız, sizin yaşadığınız ve soluduğunuz hayatı hayvanlar da yaşıyor. Hayatı anlamlı kılan değerler manzumesi, kişinin dünya görüşüne göre değişmektedir. Ateist birisi için ahiretin bir önemi var mıdır? Ölümden sonra tekrar dirilişte, inanmayan kişiler hakikati gördüklerinde dizlerine vuracaklar ve “ah keşke dünyaya gitmek mümkün olsa da iman etsek ve ona göre yaşasak” diyeceklerdir. Ama bu mümkün olmadığı gibi, Firavun’un imanı gibi son anda gerçeklen imanın da faydası mümkün olmayacaktır.
Müslüman olduğumuz için fikirlerimizin adresi İslam’dır. Beslendiğimiz havza, Allah’ın kelamı Kur’an ve Rasülün sünnetidir. Bundan başka reçetelerin bizdeki değeri, ancak Kur’an ve sünnete uydukları takdirde muteberdir. Kimliğimizin önüne koyacağımız değer, eğer İslam’la çatışıyorsa bizim için hiçbir şey ifade etmiyor demektir. Dünya görüşüne göre değişen kimlikler, kimlik sahibinin dünyaya ve ahrete bakış açısını ortaya koymaktadır. Mesela bir Müslüman olarak ben ve benim gibi düşünenlerin Ergenekoncular gibi militaristçe düşünmesi ve o değerlere inanması mümkün değildir. Peki bunaklık derecesine gelmiş ve bir ayağı çukurda olan birisinin hala o fikirlere iman etmesi ve çalışmasını neyle izah edeceğiz? İşte bunun cevabı, inanılan dünya görüşünde gizlidir. Kişi, iman etmediği şeyin düşmanıdır. Ben aslında İslam düşmanlarının maksadını anlıyorum. Biz nasıl ki darbe yanlısı laik seküler kimseleri sevmiyorsak, onlar da bizleri aynı şekilde değerlendiriyorlar. Ama demokrasi yanlısı ve inançlara saygılı olanları aynı kategoride değerlendirmemek gerekir. Sizin gibi düşünmediği halde düşüncelerinize saygı gösterenlere siz de saygı gösteriniz. Bu hayatı ancak bu şekilde çözümleyebiliriz. Kendisinden başkasını “öteki” diye sınıflayan ve ona mesafeli duranlarla anlaşmanız mümkün değildir.
Evet, inandığımız dünya görüşünün kaynağı, dünyayı şöyle tanımlıyor:
“Bilin ki, dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda (birbirinize karşı)övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. (Bu)Tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekicilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı ise, sadece aldatıcı bir geçinmedir. (el-Hadid 20)
Dünya görüşü kapitalist olan ve dünyevi değerlere tapanları Kur’an, şöyle tanımlar:
“Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten, salınmış atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük, insanlara süslü (cazip)gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allah’ın yanındadır.” (Al-i İmran, 14)
Herkes cennete girmek ister, ancak hiç kimse ölmek istemez. Elimizden gelse ölümü öldüreceğiz. Ah ölüm, iyi ki varsın!
İslami kimlik ve şahsiyet ikliminde gerçekleşen ilk seçim, kendimize din olarak İslam’ı seçmekle başlar. Bu tercihli seçim yalnızca ibadet konularını içeren (aslında ibadet konusu gayet şümullüdür. Yapılan her iş Allah’ın rızasına uygunsa, ibadet hükmündedir.) sınırlı bir seçim değildir. Bu bağlamda alt ve üst kimliğin hiçbir değeri yoktur. Eğer kimliğiniz ve fikirleriniz İslami değilse, üst kimliğe sahip olsanız ne yazar? Kimlik sahibi kişilerde fikir ve yaşantı uyumludur. Kimlik bunalımı yaşayanlar, fikirlerine saygısı olmayanlardır. Mesela sokaktan geçen teşhirci bir kadına herkes baksa da müslümanın bakmaması gerekir. Çünkü İslami kimlik bunu gerektirir. Bir misal daha verelim. Allah’ı Rab ve İlah kabul eden birisi, asla beşeri sistemlere gönül bağlamaz. Helal ve haramları kendimiz veya tabii olduğumuz tağut belirlemeye kalkışırsa, o coğrafyada terör hakim olur. Fakat alemlerin Rabbi olan Allah, kanun koyucu olarak tanınırsa, o zaman huzur ve saadet gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.