Cuma’yı tartışan laik kafalar!
Dünya siyasetinde “konu açan” genellikle muhalefettir. Muhalefet yapılanlardan ziyade “yapılmayanlar” üzerinden gider. İcraatları sorgulamak kadar icraya dökülemeyen işleri de sorgular. Türkiye muhalefeti işte burada kaybetmeye başlıyor. AK Parti liderlerinin danışmanlarından bir grubu geçici bir süre olsa da muhalefet partilerine transfer etme fikri düşünmeye değer! Eğer bizler hep aynı konular etrafında dönüp duruyorsak bunun müsebbiblerini de sorgulamak gerek!
Her ülkenin bir lokomotifi vardır. Mesela Amerika’nın lokomotifi etrafına kan saçarak ilerliyor. Onlar itici güçlerini içeriden değil dışarıdan alıyorlar. Irak’a girme iradesini kendi reel güçleri onaylamış olsa bile bunu kamuoyuna tamamen “dış itici güçlerle” sundular. El-Kaide dediler, Saddam’ın nükleer silahları dediler. İşte bunlar ABD’nin lokomotifi oldu. Demokrasi adını verdikleri kavramı ikiye böldüler. Ülkelerinde farklı uyguladıkları bu sistemi Ortadoğu’da kan, gözyaşı, korku üstüne kurdular. O sebeple bizler demokrasi derken temkinli davranıyor, bunu kendi iç dinamiklerimizle açıklamaya çalışıyoruz.
Aynı durum “laiklik” kavramında da geçerli. Avrupa’nın laiklik düşüncesi ile bizimki aynı olamaz. Çünkü onlar “Hıristiyanlık” ile “devlet” ayrımı yapıyor. Oysa biz hıristiyan değiliz, bizim hiçbir zaman “Ortaçağ Karanlığı” diye bir tarihimiz olmadı. Bizim “laiklik” dediğimiz anlayış maalesef bu sebeple farklı bir din anlayışına dönüştü. Allah’ın indirdiği din yerine “laiklik” aracılığıyla farklı bir din millete empoze edilmeye çalışıldı. Buna itiraz edenler “ibret-i alem” olsun diye eziyetten geçirildi. Yeni kuşak bu eziyetten korkmayan ve Allah’ın gücüne inanan bireylerle hareket ediyor!
Ülkelerin iktidarı kuvvetini halktan almakla beraber muhalefeti de kuvvetini halktan alır. Türkiye ana muhalefeti halktan aldığı bir miktar kuvveti Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle “rakı sofralarında ülkeyi kurtardığını zanneden” elitistlere emanet etmiştir. Sayın Kemal partisini bunlardan temizleyeceğini geçenki kurultayda söyledi. Bu bir itiraftır. CHP bugüne kadar bu zihniyetle yönetilmiş, Sayın Kemal bu zihniyeti bugüne kadar sürdürmüştür. Kurultayda yaptığı itiraf onun şeceresini temizlemez!
Birileri “Siz CHP’yi eleştiriyorsunuz, onların seçmeni de değilsiniz, size ne CHP’den” diyebilir. Bunu söyleyenler büyük fotoğrafı bırakıp objektife takılan ufak bir ayrıntının üzerinden gelecek çıkarması yapanlardır. Bizi, yani memleketin tüm vatandaşlarını “her parti” ilgilendirir.
Türkiye gündemini belirleyen AK Parti’dir! Dünya tarihinde istikrar adına yapılmış en büyük halk devrimini AK Parti yaptı. Bu yandaşlık değil, durum tespiti! Birkaç gün içinde Cumhurbaşkanı seçen, Başbakan seçen, kurultay yapan, hükümet kuran, bu hükümete bakanlar atayan, bu bakanlara danışmanlar atayan AK Parti kadroları oldu. Muhalefet nerede? Muhalefet artık ortaya çıkmalı, bu ülkenin geleceği ve vizyonu açısından önemli!
AK Parti Türkiye’ye 3 gün içinde halkın desteğini de alarak yol çiziyor, ancak ana muhalefet yaptığı kurultayda “Cuma namazı için ara verelim mi vermeyelim mi?” tartışması yapıyor! Her şey ortada!
Ve Kılıçdaroğlu “CHP, cumhuriyeti kuran partidir” cümlesini yine gamsızca söylüyor. Yazıktır! Cumhuriyeti CHP kurdu demek halktan bunun diyetini istemektir. Türkiye milleti olarak, kusura bakmayın size diyet olarak evlatlarımızı “eskisi gibi” yedirmeyiz! Size diyet diye hocalarımızın, alimlerimizin boynunu yağlı urganlara altın tas içinde sunacak değiliz! Artık ne eski Samanpazarı var ve ne de sene 1926!
Türkiye’nin lokomotifi içerideki muhalif siyasi partiler değil, maalesef olamadı! Bizim itici gücümüz cuntalar, darbeciler, plancılar, satılmış camialar, darbe şakşakçısı borazan medyacılar, kan üzerinden rant alanlar olmuştur! Önümüzdeki muhalif güç ise bizzat dünyanın etrafını saran güçlerdir! Hedef büyüdü, Türkiye “küçük adam”larla bu hedeflere zaten yürüyemez!
Türkiye’nin bundan sonraki lokomotifi Ortadoğu ve Afrika coğrafyasında kanlı statüler kazanan ülkelerin plancı elitleri olacaktır! Doğu Türkistan’dan Kırım’a unutulmayan bir dünyanın düşüncesi içindeki Türkiye’de “büyük oyun” yeni başlıyor! Büyük mücadele zaten başladı, ancak sesleri henüz topluma yansımadı. Yakında duyacağınız sesler aramızda dolaşan Allah’ın mübarek günlerinin deveran ettiğini gösterecek! Devran döndü, muhalefet bunu görmüyor. İktidar ise bu dönüşü “kendi muhalefetini” oluşturarak sürdürmeli!
Allah’ın günleri daima aramızda dolaşıyor, bu sefer sıra Türkiye’de! “Kanlı mı olacak kansız mı olacak?” sorusunun neden sorulduğunu şimdi iyi anlamak gerek! Önümüzdeki büyük fırsatı 10 yıl içinde değerlendiremezsek 300 yıl daha kaybedeceğiz! İnanıyoruz, devran dönmüştür ve bu fırsat “insanlığın onuru” adına iyi değerlendirilecektir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.