Kudüs’te Savunulan Ümmetin Onurudur
İşgalci siyonistlerin Mescidi Aksa’ya vahşi baskınlarının, orada Müslümanların kendi canlarından üstün bildikleri kutsal değerlerine, kitaplarına, haremlerine çirkince saldırılmasının, namaz esnasında insanlarına karşı ahlâksızlık yapılmasının, kadınlarına alçakça saldırılmasının ardından Kudüs ve el-Halil’de gerçekleştirilen şehadet eylemleri doğal bir tepkidir. İşgalci siyonist bütün bu saldırıları silahına güvenerek yapıyor. Onun karşısında da kutsal mekânlarını, haremini ve namusunu silahtan yoksun olarak savunmak zorunda bırakılmış bir halk var. Dolayısıyla canını feda ederek bu savunmayı yapmak zorunda kalıyor. Gerektiğinde arabasını silah olarak kullanıyor.
O sebeple işgalci saldırganlara karşı Filistinli direnişçinin de arabasıyla şehadet eylemi gerçekleştirmesi şartların getirdiği sonuçtur. İtiraz edenlerin ya Müslümanların harem mescitlerini, kutsal mekânlarını, ilk kıblelerini hedef alan katillerin elinden de silahı almaları ya da bu kutsal mekânları korumak için kendi bedenlerini siper edinmek, canlarını feda etmek zorunda olanların ellerine de silah vermeleri gerekir. Gazze’de topraklarını, değerlerini ve namuslarını savunan direnişçilerin ellerindeki silah gücü işgalcilerin elindekine oranla çok daha zayıf olduğu ve işgalci de silahı hiçbir ölçü tanımadan kullandığı halde yine de direnişin elinde biraz karşı koyma gücünün bulunması Allah’ın izniyle düşmanın haremlerine girmesini engellemelerini ve onu direnişin şartları doğrultusunda ateşkese zorlamalarını sağlamıştır.
İşgalci siyonist Mescidi Aksa’yı hedef alan saldırılarında şiddeti tedrici bir şekilde artırması durumunda baskın çıkacağını umuyordu. Ama ümmet adına bu mekânların murabıtlığını, bekçiliğini yapan fedakâr nesil ona bu fırsatı yine vermedi. Özellikle Kudüs ve el-Halil’de iki fedakâr gencin işgalci polis ekiplerinin beklediği duraklara yönelik olarak araçlarıyla gerçekleştirdikleri feda eylemleri, bu topraklarda gayri meşru hâkimiyetlerini sürdürmeleri için silah üstünlüğüne sahip olmalarının yeterli olacağını düşünen işgalcileri yeniden ölüm korkusunun kuşatması anlamına geliyor.
Bunu özellikle eylemlerden sonra durakların önüne beton bloklar inşa etme kararı almaları gösteriyor. Çünkü askerlerinin ve polislerinin o duraklarda beklerken bir yandan da karşılarındaki araçlardan birinin adeta savaş tankı gibi üstlerine doğru gelebileceği endişesiyle ve sürekli ölüm korkusuyla titreyeceklerini tahmin ediyorlar.
Fakat Filistin halkının kararlı direnişi karşısında Büyük İsrail ideallerini de rafa kaldırmaları anlamına gelen ırkçı ayrım duvarını inşa ederek kendilerini beton duvarlar içine kapatan siyonistlerin şimdi de duraklarda beton blokların arkasına sığınma ihtiyacı duymaları düşündürücü. Ama Müslümanların haremlerini kirletme amaçlı saldırılarında ısrarlı olurlarsa o haremleri korumak için her şeyi göze alabilen ve katillerin hayatı sevdiklerinden daha çok şehadeti seven fedakârlar onlara ulaşmanın yeni yollarını bulurlar. Sonra çözümü betonla çevrili tünellerde arayabilirler.
Ancak orada ümmetin onurunu, kutsal mekânlarını savunan, bunun için canlarını feda eden direnişçilerin ümmet tarafından da yalnız bırakılmaması, Mescidi Aksa’ya sahip çıkmanın bir ortak görev olduğunun unutulmaması gerekir.
En başta Mescidi Aksa’ya sahip çıkma ve işgalcinin saldırılarını protesto amacıyla düzenlenen eylemleri basite almamalı ve “bir kişiyle ne artar, ne eksilir” şeklindeki yanlış düşünceyle kendi kişisel katkımızı küçümsememeli, bu etkinliklere katılmalıyız.
Ortak bilinç ve duyarlılık ile yürütülecek faaliyetlere de destek vermeliyiz. Örneğin işgalciye destek veren kuruluşları boykotu yaygınlaştırabiliriz. Bugün bu tavır yeterince etkisini gösteremiyorsa birçoklarının kendi konumlarını küçümsemelerinden ve “benimle ne değişir?” hatasına kapılmalarından ileri geliyor. Aynı şey maddi destek için de söz konusudur. Oysa büyük yekûna küçük parçaları birleştirerek ulaşabiliriz.
Bugün saat 13.00’te İstanbul Saraçhane’de Mescidi Aksa’ya destek amaçlı bir eylem düzenleneceğini, 23 Kasım’da da Mirasımız Derneği tarafından Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi’nde “Mirasımız Tehlikede” adıyla geniş çaplı etkinlik düzenleneceğini hatırlatalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.